Gitmek kolaydır.
Bencilliği şal gibi boynuna
doladığında tüm karanlık yollar ışıklarla dolu gibi
görünür.
Zordur.
Giden de kalan da olmak. Asıl mevzu
gittikten sonra bunu nasıl yönettiğindir aslında.
Zaman geçer. Hırslar biter. Yollar
biter. Kızgınlıklar bir bir sahilden suya bırakılan deniz anaları
gibi süzülerek gider.
Peki ya sonra?
Gurur mu? peh. İnsan olmakla gururlu
olmak arasında fark var. Allah aşkına gurur yaparak insanlığından,
sevgiden ödün veren biri ne için yaşar?
Bak baba.
Benim gözlerim, tenimin rengi,
ellerimin yapısı, boyum, dişlerimin çarpıklığı ve hatta en
sevmediğim huylarım bile sensin. Ben senin
kopyanım.
Bir şey söyleyeceğim sana mesela.
Benim bi kedim vardı, öldü. Hala bir fotoğrafına bakınca içim
burkuluyor, gözlerim doluyor. Sen benim için bir kez olsun ağladın
mı baba? Kedi diyorum. Bana benzemiyor. Benim kanımı bile taşımıyor
düşünsene.
Hiç konuşmadı mesela. Bana
hayallerini anlatmadı. Bana “anne” ya da “baba” demedi ama ben
üzülüyorum anlıyo musun?
Git tabi ya.
Git ve unut.
Zaten bana ne bıraktın ki seni
üzerim diye soramadığım bir sürü soru ve sana ait bir soyadından
başka?
Boşver. Ben senin yerine de
üzülürüm.
Çünkü aile böyle bir şey baba. Aile
olmak böyle bir şey.