Ardıç'tan seviyeli Atatürk eleştirisi

Abone ol

Seviyeli ve objektif olmak kaydıyla Atatürk'ün de pekala eleştirilebileceğini söyleyen Engin Ardıç, bugünkü yazısında Atatürk'ün onaylamadığı yönlerinden örnekler verdi.

Türk medyasının 'çizgidışı' yazarı Engin Ardıç, Atatürk üzerine diskur çekmeye devam ediyor. Ardıç, bugünkü yazısında diyerek, objektif ve seviyeli olduktan sonra pekala Atatürk'ün de pekala tenkit edilebileceğini yazdı:

- Demek ki bu memlekette beyinler o kadar kağşamış: Atatürk’ün bir üvey babası, öz ve üvey ağabeyi, ablası ve kardeşleri olduğunu yazınca fırtınalar kopabiliyor... Kimisi pek şaşar, kimisi kızıp köpürürken, kimisi de, demek ki o kadar baskı yapılmış bu insanlara, ‘biz yazsak bizi asarlardı’ diye abartabiliyor...

En güzel cümleyi, fırtınayı koparan Internet sitelerinden birine yorum gönderen isimsiz vatandaş kurdu: Yahu bunlar otuz senedir bildiğimiz şeyler!

Evet ya, bunlar piyasada serbestçe satılan kitaplarda yıllardır yazılı duran en ‘banal’ gerçekler, biryerlerden ‘duyum alıp’ da değinmedik! Sırları açık etmedik, ifşaat yapmadık. Öylesine aklımıza geldi yazdık.

Ama şuncağızı bile sindirmek o kadar zormuş meğer bazı kişiler için.

Bu da bendenizi haklı çıkarıyor: Çünkü onu öğrenmek ve anlamak yerine ona tapmaya çalışıyorlar...

İyidir iyidir, ara sıra evde temizlik yapar gibi beyin hücrelerini açıp havalandırmak iyidir... Birileri de seni sarsacak ki kendine gelesin.

O hücreleri tozlu ve kirli tutanlar, Atatürk döneminin bazı uygulamalarını eleştirmemize hiç dayanamazlar.

Atatürk’e hakaret etmek yasaktır, diğer herkese hakaret etmenin de suç olduğu gibi. Ancak, Atatürk eleştirilemez değildir. Hiçkimsenin de olmadığı gibi.

Ahmaklara anlatmaya çalışmaktan çoktan vazgeçtim, fakat akıllı okurlar bal gibi anlıyorlar: Ben burada, Atatürk’e sövmeden, gericilik etmeden, akıl ve sağduyu ölçüleri içinde Atatürk döneminin nasıl eleştirileceğini göstermeye çalışıyorum. Onu eleştirmek, onu reddetmek demek, ona karşı çıkmak demek değildir. Hepten budala olmayan herkes bunu bilir.

Şunu da iyi bilin: Atatürkçü olmak, ille CHP’yi tutmak demek de değildir.

‘Ama Atatürk o partinin başkanıydı’ derseniz, bir başkası da size, ‘ama Celal Bayar da onun İsmet İnönü’yü görevden aldıktan sonra başbakan yaptığı adamdı’ şeklinde bir ‘argüman’ getirebilir. Sonuçta hemen bütün DP ‘erkanı’ CHP’den çıkmamış mıydı?

Atatürkçülük, bilim ve akıl ışığında çağdaşlık demektir.

Ama ben onun devrindeki bazı dikta uygulamalarını eleştiririm. İsmet Paşa’nın Takrir-i Sükun Kanunu’nu çıkarıp herkesi susturmasına ve sindirmesine nasıl izin verdiğini aklım almaz.

Çünkü bu tutum onun ‘esas karakteri’ olsaydı, bu kez beş yıl sonra Serbest Fırka’ya izin vermezdi!

1936 yılında İsmet, Recep ve diğerlerinin ‘TBMM’nin dışında ve üstünde bir konsey’, yani Mussolini İtalyası’nda uygulanan bir ‘faşist konseyi’ kurma girişimlerine çok sert tepki göstermezdi... Ve sonunda İsmet’i ‘yürütmezdi’...

Ekonomik gelişmeyi, sanayileşmeyi, bunun doğuracağı sosyal hareketliliği ve sınıf çatışmalarını gelecek kuşaklara ertelemiş olmasını, ‘devrimler tutana kadar’ bunu arka plana itmiş olmasını eleştirebilirim.

İşçi haklarını vermemiş olmasını eleştirebilirim.

Bürokrasiyi yüceltmiş olmasını eleştirebilirim.

‘Milli iktisat’ denilen ‘otarşi’ politikasıyla halkı tüketime aç bırakmış olmasını eleştiririm, CHP’nin başını yiyen de bu politika olmuştur.

İçki içmesini eleştirmem, çünkü Ahmet Kekeç kardeşimin belirttiği gibi, ben de içerim o zıkkımı... Alfabe reformunu eleştirmem, çünkü Latin alfabesi, ‘batılı’ olduğu için değil, Türkçe’ye Arap alfabesinden daha yatkın olduğu için yerindedir...

Ama, değiştirilemez ve değiştirilmesi önerilemez olsa bile, niçin başkenti İstanbul’dan Ankara’ya taşıdığına bozulabilirim!...

O devirde yakın tarihimizin silinmek istenmesini, uzak tarihimizin tu kaka edilmesini eleştirebilirim... Sağlıklı değerlendirmek üzere iyi öğrenmek yerine reddetmek tutumu, eleştirilmesi gereken bir konudur.

‘Güneş-dil teorisi’ gibi, en başta Atatürk’ün yanlış olduğunu görüp hemen vazgeçtiği bazı saçmalıkları hem de sert eleştiririm...

Hele darbelerin ve darbe kışkırtıcılığının, bütün hayatı boyunca ‘meclis hakimiyetini’ ve kaynağını milletten alan meşruluğu her şeyin üstünde tutmuş bir önder adına yapıldığını gördükçe çileden çıkabilirim...

O kadarcık da demokratik hakkımız olsun be!

Fakat şunu söyleyeyim: ‘Atatürk öylesine kutsal, yüce ve insanüstü bir varlıktır ki hiçbir şekilde eleştirilemez’ diyenler lütfen bir daha benim yazılarımı okumasınlar. Onların gözlerine, benim de nefesime yazık.

Yazı: Engin Ardıç
Kaynak:

Günün Önemli Haberleri