Ardıç'ın beğendiği yazarlar
Abone olEngin Ardıç kendine özgü bir yazar. Kendisine oynanan oyunları köşesinde anlatan Ardıç beğendiği yazarları köşesinde açıkladı. Bunlar arasında bir yazarımız da var.
Akşam yazarı Engin Ardıç Ahmet Hakan'ın kendisini okuduğunu
söymesine sevindi. Basındaki çirkeflikleri yazan Ardıç, yazısıyla
basında beğendiği yazarları şöyle açıkladı:
Yazı: Engin Ardıç
Kaynak:
-Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bu fakir-i pür taksiri
beğendiğini ve okuduğunu söyleyince pek şaşırmışlar... 'Engin Baba'
deyince de eni konu sinirlendiler.
Çünkü Babıali'de gazeteciler arasında, hele yazarlar arasında
kıskançlık, çekememezlik, kin ve nefret esastır. Burun kıvırma da
yaygın bir 'empati' biçimidir.
Bu ya açık yürütülür, ya da 'yüzüne gülüp arkasından konuşma'
şeklinde daha sinsi bir namussuzluk edilir. 'Ayağını kaydırma'
çalışmaları da önemli bir yer tutar mesailerde. Eh, bir de 'altını
oyma' yaklaşımı vardır ki, o daha ince, daha uzun vadeli bir
puştluk yoludur. Genellikle güç yetirilemeyenlere uygulanır. Bir
zamanlar televizyonda bana da yapmışlardı.
Tabii teknoloji gelişince Internet'in dedikodu sitelerinde 'imzasız
pislik atma' gibi yeni bir yöntem de bulundu.
Bazı yayın organları da 'gizli ambargo' severler. Asla yazılı
olmayan ve hatta dillendirilmeyen bu kurala göre, bazı gazetelerde
bazı refiklerin adlarının geçmesi yasaktır. Örneğin benim için
Cumhuriyet ve Vatan bu kuralı uyguluyorlar. Bir zamanlar Hürriyet
de uygulardı... Geçenlerde şu ünlü Hasan Cemal-İlhan Selçuk
kavgasında, Cumhuriyet benim bir yazımdan alıntı yayıp dağda kurt
öldürünce, bazı başka gazetelerde bazı başka kişiler buna pek
şaştılar: Ardıç'ın 'bile' adı geçmişti, hayret!
Ortalama Türk gazetecisi işini nasıl daha iyi yapacağını düşünmez,
kimin kaç para kazandığını merak eder. Çetin Altan'ın babasının
hayata baktığı gibi, kendisinden bir lira fazla kazanan satılmış ve
yalaka, kendisinden bir lira az kazanan ayaktakımıdır.
Bizim de, bugüne kadar hiçbir yazısını kaçırmadığımız arkadaşlar ve
ağabeyler de vardır, bugüne kadar hiçbir yazısını okumadığımız
arkadaşlar ve ağabeyler de. Elbette ara sıra göz attıklarımız da
bulunur, şöyle üstünkörü bakıp geçtiklerimiz de.
Şimdi isim vermeye kalksak kıyamet kopar... Ama Ahmet Hakan vermiş.
Sağolsun.
Ben de onu çok beğeniyorum.
'Diyet' ödemiyorum, samimi söylüyorum.
Onunla 'AKP'nin Hürriyet konsolosu' diye dalga geçtiler. Büyük
gazeteye 'torpille' yerleştirildiğini, ya da o yayın grubunun
hükümetle iyi geçinmek için onu istihdam ettiğini söyleyenler de
oldu.
Seçimde çok çok büyük bir ihtimalle AKP'ye oy vermiş olan Ahmet
Hakan, 'AKP'li yazar' değil.
Militan değil, bağnaz değil, yobaz değil, yani dangalak değil.
Ahmet Hakan bir 'Müslüman yazar'. Ayrıca çok da bilgili ve kalemi
de kıvrak. Tıpkı bir başka çok beğendiğim yazar Ahmet Kekeç gibi.
Tıpkı 'daha bir DYP eğilimli gibi duran' Fikri Akyüz gibi.
İslam, onun ideolojisi değil, dünya görüşü. Bu ikisinin arasında
bulunan çok çok önemli farkı anlayamayanlar, beni de anlamıyorlar.
Atatürkçülük de benim dünya görüşüm. Fakat Kemalist değilim,
ideolojim yoktur. Osmanlı'yı da cumhuriyeti de hem sever hem
sayarım, hem de yeri geldiğinde eleştiririm, buna aklınız
basmıyorsa sizin kaybınızdır, benim değil.
Evet, yaşamayı keşfetti, evet Nişantaşı kahvehanelerine gidiyor
Ahmet kardeşimiz, ne olmuş? Öküz gibi otursun mu?
Çağdaş bir Müslüman'ın nasıl olması, hangi düzeye ulaşması
gerektiğini hem yaşamıyla hem yazılarıyla gösteriyor.
'Gelişerek değişti'... Ama bunu başbakan söyleyince bu sefer de ona
burun kıvırıyorsunuz. Çünkü sizin kafanıza göre adam değişse de
kötü kişi, değişmese de kötü kişi. Değişse, size göre 'değişmemek
erdem sayıldığı' için kötü kişi, değişmese, bu kez de 'bizatihi'
kötü kişi olduğu için kötü kişi.
Şarap içmezmiş, ben içerim. Namaz kılarmış, ben kılmam. Ne olmuş
yani?
Her Müslüman şu 'Ahmetler' gibi olsa memleket kurtulur be!
Ayy, 'be' dedim, gene başbakan gibi konuştum, çok ayıp oldu. Ama
bakın, başlığı da Jane Austen gibi attım lan... O söylemden de
anlarız yani icab-ı halinde...