Ardıç'a göre Çetin Altan yanılıyor
Abone olÇetin Altan'ın Akşam Gazetesi'ne verdiği röportajda yanlış çeviri yaptığını dile getiren Engin Ardıç, ünlü romancı Orhan Pamuk'u iğneledi, Hıncal Uluç'a dokundurdu.
Çetin Altan'ın milliyetçilikle ilgili kışkırtıcı sözlerinin
'yanlış çeviri'ye dayandığını dile getiren Engin Ardıç,
yazısında Orhan Pamuk'a dokundururken,
Hıncal Uluç'u iğnelemeyi ihmal etmedi:
- Herkes gündemini kendi çapına ve gustosuna göre yaratıyor: Kimisi
kafasıyla karıştırıyor ortalığı, kimisi de çüküyle ya da
kukusuyla.
Torunu yaşında kızlarla aşk yaşayanlar ve doğum yapanlar ikinci
bölüme giriyorlar. Gündeme kafa atanlara iki örnek de, 'sözde'
Ermeni katliamını kabul eden Orhan Pamuk ile, bizim Şebnem'i
kendisiyle söyleştiğine söyleşeceğine pişman eden Çetin Altan
oldu.
Ben de 'sözde' kelimesini özellikle tırnak içine aldım ki başıma
dert açmayayım.
Pamuk'a gösterilen tepkiler, 'bir daha hiçbir romanını
okumayacağım' gibi masum ve efendi ama yanlış düzeyden, 'mahkemeye
vereceğim' gibi saçmalıklara, hatta 'susturun şu haini' gibi,
'demeçlerini yayınlamayın' mı yoksa düpedüz 'öldürün' mü demek
istenildiği açık seçik anlaşılamayan karanlık görüşlere kadar
uzandı.
Altan'a genellikle 'usta gene uçmuş' gözüyle bakılıp geçildi.
Oysa Altan, 'milliyetçilik alçakların son sığınağıdır' cümlesini
zikretmişti...
Bu ünlü söz, solcuların pek sevdikleri, sağcıların gıcık kaptıkları
bir ünlü sözdür.
Ancak hafızası sevgili ağabeyimizi yanıltmış: Oscar Wilde değil, on
sekizinci yüzyılda Dr. Samuel Johnson söylemiştir. Şimdi buraya
ayraç açıp da adamın doğum yılıyla ölüm yılıyla sizi sıkmayayım.
Cümlenin İngilizce aslı şöyle: 'Patriotism is the last refuge of a
scoundrel'...
Yanlış bilindiği, çünkü yanlış tercüme edildiği de böylece hemen
ortaya çıkıyor: Adam 'milliyetçilik' dememiş, 'vatanseverlik'
demiş.
Bu iki kavram da sağcılarla solcular arasında epey çekişme
yaratmıştır ha... Birini kabul edersen sağcı, ötekini kabul edersen
solcu oluyorsun. Tıpkı, 'milli' deyince sağcı, 'ulusal' deyince
solcu sayıldığın gibi bu enayi toplumda...
Vatan haini olduğu iddiasıyla hiçbir kovuşturmaya uğramadığını,
hiçbir İngiliz gazetesinde kendisi hakkında 'silence this traitor'
falan da yazılmadığını gözüne alırsak, demek ki 'başka bir şey'
kastetmiş.
Gene de niçin kızıyoruz? Çünkü Türkiye'de doğru dürüst felsefe
eğitimi yoktur. Doğru dürüst mantık eğitimi de yoktur. Doğru dürüst
matematik eğitimi bile olmadığına göre, düşünce disiplini hiç
yoktur. Türkiye'de felsefe eğitimi, 'Platon'un başlıca eserlerini
sayınız' düzeyindedir. Anlı şanlı Galatasaray'da bile, anlı şanlı
hocamız 'papaz' bize iki dönem boyunca içinde hem felsefe, hem
psikoloji, hem epistemeloji hem ontoloji hem de 'behaviorism' olan
bir çorba okutmuştu...
İşte böyle böyle, ortaya, okuduğunu kıçından anlayanlar çıktı.
'Vatanseverlik bir alçağın son sığınağıdır' demek, 'her vatansever
alçaktır' anlamına gelmez. Bazı sağcı hamşolar öyle anlıyorlar.
Biz 'seçimi AKP kazanacak' yazınca da bazı solcu geçinen hamşolar
bunu 'seçimi AKP'nin kazanmasını istiyorum' şeklinde anlamıyorlar
mı?
'Toplama kamplarını yazdığı ama Filistin halkının çilesini
yazmadığı için Engin Ardıç Yahudi'dir, Amerikan güdümünde Kürt
devleti kumak istediği için Talabani de Yahudi'dir' diyebilen
zavalı budaladan elbette böyle bir anlayış bekleyemeyiz...
Ama aynı budala Dr.Johnson'a, Orhan Pamuk'a ve Çetin Altan'a
kızarsa alkışlarız, öyle mi?
Efendim? Hayır, bugün 14 Şubat ama bu bir 'sevgililer günü yazısı'
değildir.
O laga lugayı yapacak çok kişi var basında, bir zahmet oralardan
okursunuz.
Yazı: Engin Ardıç
Kaynak: