Ardıç İnternet sitelerine savaş açtı
Abone olİnternet'e düşkünlüğü ile bilinen Akşam yazarı Engin Ardıç, ismini gizli tutan İnternet sitelerine savaş açtı. Künyesi belli siteleri ayırt eden Ardıç'ın haklı olduğu yönle
İnternet gazeteciliğinin Türkiye'de yayılmasının üzerinden 5 yıl
geçti. Gelinen nokta, bir çok kesim tarafından kabul ediliyor.
Bugüne kadar Fehmi Koru, Ekrem Dumanlı, Ertuğrul Özkök, Engin Ardıç
gibi önemli köşe yazarları, özellikle bu sektördeki eksiklikleri
köşelerine taşıyarak çeşitli uyarılarda bulundular. Bu yazarlar, en
büyük eleştiriyi de bazı sitelerin künyelerinin saklı olmasına
getirdiler. Künyeleri billi siteleri ayırt eden Engin Ardıç, bugün
yine isimsiz dedikodu sitelerine yüklendi. İşte Ardıç'ın internet
siteleri hakkındaki görüşleri... Ruhların çöp tenekesi Kimdi o
yahu, Marshall Mac Luhan mı, Alvin Toffler mi, yoksa başka bir
'iletişim babası' mı, demiş ya, 'yirmi birinci yüzyılda herkes ünlü
olacak ama yalnızca on beş dakikalığına'... Oluyorlar tabii,
eğitimi kıt ve kafası da fazla çalışmayan varoş kızlarının
heyecanla izlediği 'koca bulma yarışmalarına' çıkan çaçaron
kaynanalar haftalık dergilere kapak bile oluyorlar. Sabahın köründe
şakkada şukkada göbek atılan eğlence programlarına ücret karşılığı
dinleyici kisvesinde çıkarılan başı bağlı kadıncağızın bile
komşuları nezdinde havası artıyor... Hemen de unutulmak üzere.
Türkiye'de 'profesyonel izleyicilik' diye bir meslek dalı olduğunu,
bu tür kelek programlarda kelle gösterip kalabalık edenlere para
ödendiğini, onların da sabahtan akşama kadar o kanal senin bu kanal
benim, oradan oraya özel servis otobüsleriyle gidip geldiklerini
bilir miydiniz? Bugünkü rayici bilemeyeceğim, üç-dört sene evvel bu
işin yevmiyesi adam başı yirmi milyon liraydı ve üstelik bunlara
kumanya da dağıtılıyordu!... Hani hep merak edersiniz ya, nereden
bulmuşlar bu çarpık çurpuk seyirci kitlesini diye... Lakin bu
iletişim bolluğu Internet 'ortamında' daha başka bir görüntü
kazanıyor. Orası bir çöplüğe döndü. Internet'in elektronik
kolaylığı (mektup yazınca pul yapıştırma, postaneye götürme derdi
yok, postane 'bir tık ötede') ve kimliğini de gizleme rahatlığı,
bütün çarpık ruhlulara gün doğurdu. Sapıklar, gizlemek zorunda
kaldıkları özelliklerini oraya serbestçe dökebiliyorlar. Asıl adı
Abdurrahman olan herif kendini Tuğçe diye tanıtabiliyor! Şimdi
artık hızı kesilmiştir sanırım, 'chat' olayı insanlara müthiş bir
boşalma alanı yarattı. Sohbet anlamına gelen 'chat' kelimesini de
ağzımıza uydurduk, yeni konuşmaya başladığımız İngilizce-Türkçe
kırması piç ve yoz dilde 'çet' yaptık. Buna da, bütün gün telefon
ve bilgisayar başında canı sıkılan bazı az eğitimli sekreter
kızlarımız öncülük ettiler... Bu elektronik muhabbet, aslında,
iletişim zorluğu çeken ve yalnızlıktan kıvranan Amerikan insanı
için bir çeşit 'psikoterapi' gibi düşünülmüştü. Dostoyevski demiş
ya, 'biz roman sanatını Batı'dan aldık ama ona Rus dehasını kattık'
diye... Biz de bu sohbetlere kendi basitliğimizi, kendi
seviyesizliğimizi ve kendi beyinsizliğimizi kattık! Gerek bu sohbet
'odalarına', gerekse sitelerin 'yoruma açık' haberlerine, bilen
bilmeyen, anlayan anlamayan, aklı eren ermeyen herkes birşeyler
yazmaya koyuldu. Bunun hiçbir önşartı olmadığı, yazanlarda hiçbir
nitelik aranmadığı için, genellikle cümleler düşük, imla yok, baş
son belli değil, fikir mikir hakgetire... Bir de takma adla olunca,
yakalanma, hesap verme korkusu da yok, istediğin gibi
zırvalayabilirsin. Böylece, Süleyman Demirel'in özlemindeki
'gonuşşan Türkiyya', her kafadan bir ses çıkan ve kafa ütüleyen
Türkiye'e dönüştü! Ciddi sitelerde bile birtakım anketler de
düzenleniyor ve 'sizce Fener-Galatasaray maçını kim kazanacak' ya
da 'Ersun Yanal istifa etsin mi etmesin mi' gibi çok önemli
meselelerde görüşünüzü belirtiyorsunuz. Böylece 'sizin de hayatta
bir fikriniz sorulmuş' oluyor ve adam yerine konulmuş olmanın
sevinçli yanılgısı içinde rahatlıyorsunuz. Tuzak bu yönde işliyor.
Babıali'nin ayaktakımı da bunu sevdi ve isimsiz dedikodu siteleri
kuruldu. Meslekte hiçbir yere gelememiş ve artık gelemeyeceği de
belli olmuş ne kadar ezik, güdük, yetersiz ve yeteneksiz zavallı
varsa, bu sitelerde ona buna bulaşıyor. Böylece yüreklerini
soğutuyor, yaralarını kaşıyor, işten kovulamamanın ve dayak da
yiyememenin rahatlığı içinde, kıskandıkları, çekemedikleri kim
varsa saldırıyorlar. Eh, madem anonim, ben de onlara bir giydirdim,
mahkemeye de veremiyor gariplerim. Ortada kimlik, kişilik yok ki
kişiliğin hakları olsun!