Ardıç, eleştirilerini Hitler'le yaptı
Abone olAkşam Gazetesi'nde bazı yazarlar tarafından çekilmediğini iddia eden Engin Ardıç, yazdığı yazıyla eleştirileri dalgaya aldı.
Engin Ardıç, kedisini çekemeyenler için diyor. Ardıç,
Hitler'le şu eleştirileri yapıyor.
Yazı: Engin Ardıç
Kaynak:
Ben aydın değilim ya, kim ne karışır, istediğim gibi ve istediğim kadar edebilirim! Gerçi Babıali'nin kendini bilmez ayaktakımı gene kızacak, 'üfürükten tayyare uçuruyorlar' diyecek ama bunun sonu yok... Daha yüksek ücret aldığımız için kızarlar, daha çok tanındığımız için kızarlar, daha çok şey bildiğimiz için kızarlar, daha iyi yazdığımız için kızarlar... Kızarlar oğlu kızarlar.
Gel matbuatı azıcık daha kızdıralım Serdar.
Serdar Turgut, birkaç gündür Hitler'i anlatıyor (ben de itlerle uğraşıyordum son zamanlarda)...
Hitler'i 'yetiştiren' gizli Thule örgütünden girmiş, Madame Blavatsky'den geçmiş, savaş yıllarında Alman faşistleriyle karanlık ilişkiler içinde olan Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa'dan (Killigil) çıkmış. (Rudolf Steiner'e, Gürciyef'e, Uspenski'ye falan da değinmeliydi.)
Bu çorbaya ben de karınca kararınca tuz katmazsam içim rahat etmez.
Hitler'in asıl akıl hocası, aynı örgütten Dietrich Eckhart adında bir heriftir. 'Ezoterizm tarihçileri' onun son derece tatsız, son derece sevimsiz, pis ve aşağılık herifin biri olduğunu söylerler. Bu herif aynı zamanda şairdir.
Olamaz mı canım? İspanyol Falanj partisinin kurucusu ve 'üçüncü adamı' Rafael Sanchez Mazas da şairdi ve General Franco'yu bile beğenmez, yetersiz olduğunu düşünür, 'az faşist' bulurdu...
Eckhart da, Alman Nazi partisinin kurucularındandır. Hitler o partiye sonradan girmiş ve kısa zamanda başına geçmiştir. Daha doğrusu, beslenip büyütülmüş, yetiştirilmiş ve geçirilmiştir.
Eckhart'ın fotoğrafını görmüşlüğüm var: Kabak kafalı, kalın enseli, ince bıyıklı, iri kıyım bir herif. Azıcık, SA komutanı Yüzbaşı Ernst Röhm'e de benziyor.
Bu herif 1924 yılında öldü ve ölürken de son sözleri şu oldu: 'Adolf'a dikkat edin... Büyük işler yapacak... Dans edecek ama müziği ben besteledim!'
Bunlar 'esas itibarıyla', Serdar Turgut'un da belirttiği gibi 'eski Germen paganizmini', yani Hristiyanlık öncesi çoktanrılı dinini canlandırmak isteyen aşırı sağcılardı. Kiliseyi ezmek için de çok uğraştılar. Üstelik, Hazret-i İsa Yahudi olduğu için ondan da özellikle nefret ediyorlardı. Gençliğe de bunu aşılamaya çalıştılar.
Hani bizim aşırı sağcılar arasında da 'Türk'ün dini şamanlıktır' diyen ve Orta Asya inanç köklerine inmek isteyen radikal bir grup vardı da tasfiye edilmişlerdi ya, işte onun gibi bir şey!
Nazi hareketinin hep 'antikomünist' yanı üzerinde durulur da 'din karşıtı' özelliği yabana atılır. Oysa bu boyut da çok önemlidir.
Derin Yahudi düşmanlığını açıklamak için de hep Almanya'da birinci savaş sonrasında yaşanan ekonomik krizin yarattığı tepkiler düşünülür. Hitler'in gençliğinde Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nin giriş sınavında çakmış olduğu ve onu çaktıran hocalar Yahudi oldukları için herifte böyle bir düşmanlık filizlendiği hatırlatılır.
Fakat Hitler'in kendisi de 'bizim bu tutumumuzu geniş halk kitleleri anlayamazlar, onlar yalnızca işin su üstünde kalan kısmını görürler' demiştir.
Temelde ne yapıyorlardı, bilir misiniz? PAGAN TANRILAR ADINA YEHOVA'NIN KAVMİNİ, YANİ TEKTANRICILARI KURBAN EDİYORLARDI.
Tibet'e bir SS subayları ekibi bile gönderdiler, 'Atlantis' vesaire gibi şeyleri araştırmak üzere... Bu subaylardan biri orada yerleşip kaldı ve Budist olup sonradan Lobsang Rampa adını aldı, kitapları Türkçe'ye de tercüme edilmiştir.
O kadar çarpık beyinli heriflerdi ki, dünyanın dış yüzeyinde değil iç yüzeyinde yaşadığımızı da sanıyorlardı! Yani güneş, ay, yıldızlar falan, boş bir dünya küresinin içindeydiler ve biz onlara 'içeri doğru' bakıyorduk... Bunu kanıtlamak ve kutup noktasında olduğuna inandıkları bir deliği bulmak için de gene bir SS subayları ekibi gönderdiler!
Diyeceğim, faşistlik etmeyin oğlum, sonu yok. Üstelik Cenab-ı Allah çarpar, vallahi ağzınız bir yana burnunuz bir yana gider.
Tıpkı Hitler'in kemiklerinin Köpenick'te bir tarlaya, yarım kafatasıyla çenesinin de mukavva kutu içinde Moskova'da NKVD (sonradan KGB) arşivine gittiği gibi. Stalin bunu yıllarca gizli tutmuş, 'Hitler yaşıyor ve Amerika onu bana karşı kullanmak için saklıyor' diyebilmek için...
Mareşal Jukov bile ancak 1965 yılında, emekli olduktan sonra öğrenmiş de dizini dövmüş... Çünkü Stalin koskoca savaş kahramanına 'ulan Georgi, iki elinle bir Hitler'i yakalayamadın' diye ikide bir fırça çekermiş.
Yazı: Engin Ardıç
Kaynak:
Ben aydın değilim ya, kim ne karışır, istediğim gibi ve istediğim kadar edebilirim! Gerçi Babıali'nin kendini bilmez ayaktakımı gene kızacak, 'üfürükten tayyare uçuruyorlar' diyecek ama bunun sonu yok... Daha yüksek ücret aldığımız için kızarlar, daha çok tanındığımız için kızarlar, daha çok şey bildiğimiz için kızarlar, daha iyi yazdığımız için kızarlar... Kızarlar oğlu kızarlar.
Gel matbuatı azıcık daha kızdıralım Serdar.
Serdar Turgut, birkaç gündür Hitler'i anlatıyor (ben de itlerle uğraşıyordum son zamanlarda)...
Hitler'i 'yetiştiren' gizli Thule örgütünden girmiş, Madame Blavatsky'den geçmiş, savaş yıllarında Alman faşistleriyle karanlık ilişkiler içinde olan Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa'dan (Killigil) çıkmış. (Rudolf Steiner'e, Gürciyef'e, Uspenski'ye falan da değinmeliydi.)
Bu çorbaya ben de karınca kararınca tuz katmazsam içim rahat etmez.
Hitler'in asıl akıl hocası, aynı örgütten Dietrich Eckhart adında bir heriftir. 'Ezoterizm tarihçileri' onun son derece tatsız, son derece sevimsiz, pis ve aşağılık herifin biri olduğunu söylerler. Bu herif aynı zamanda şairdir.
Olamaz mı canım? İspanyol Falanj partisinin kurucusu ve 'üçüncü adamı' Rafael Sanchez Mazas da şairdi ve General Franco'yu bile beğenmez, yetersiz olduğunu düşünür, 'az faşist' bulurdu...
Eckhart da, Alman Nazi partisinin kurucularındandır. Hitler o partiye sonradan girmiş ve kısa zamanda başına geçmiştir. Daha doğrusu, beslenip büyütülmüş, yetiştirilmiş ve geçirilmiştir.
Eckhart'ın fotoğrafını görmüşlüğüm var: Kabak kafalı, kalın enseli, ince bıyıklı, iri kıyım bir herif. Azıcık, SA komutanı Yüzbaşı Ernst Röhm'e de benziyor.
Bu herif 1924 yılında öldü ve ölürken de son sözleri şu oldu: 'Adolf'a dikkat edin... Büyük işler yapacak... Dans edecek ama müziği ben besteledim!'
Bunlar 'esas itibarıyla', Serdar Turgut'un da belirttiği gibi 'eski Germen paganizmini', yani Hristiyanlık öncesi çoktanrılı dinini canlandırmak isteyen aşırı sağcılardı. Kiliseyi ezmek için de çok uğraştılar. Üstelik, Hazret-i İsa Yahudi olduğu için ondan da özellikle nefret ediyorlardı. Gençliğe de bunu aşılamaya çalıştılar.
Hani bizim aşırı sağcılar arasında da 'Türk'ün dini şamanlıktır' diyen ve Orta Asya inanç köklerine inmek isteyen radikal bir grup vardı da tasfiye edilmişlerdi ya, işte onun gibi bir şey!
Nazi hareketinin hep 'antikomünist' yanı üzerinde durulur da 'din karşıtı' özelliği yabana atılır. Oysa bu boyut da çok önemlidir.
Derin Yahudi düşmanlığını açıklamak için de hep Almanya'da birinci savaş sonrasında yaşanan ekonomik krizin yarattığı tepkiler düşünülür. Hitler'in gençliğinde Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'nin giriş sınavında çakmış olduğu ve onu çaktıran hocalar Yahudi oldukları için herifte böyle bir düşmanlık filizlendiği hatırlatılır.
Fakat Hitler'in kendisi de 'bizim bu tutumumuzu geniş halk kitleleri anlayamazlar, onlar yalnızca işin su üstünde kalan kısmını görürler' demiştir.
Temelde ne yapıyorlardı, bilir misiniz? PAGAN TANRILAR ADINA YEHOVA'NIN KAVMİNİ, YANİ TEKTANRICILARI KURBAN EDİYORLARDI.
Tibet'e bir SS subayları ekibi bile gönderdiler, 'Atlantis' vesaire gibi şeyleri araştırmak üzere... Bu subaylardan biri orada yerleşip kaldı ve Budist olup sonradan Lobsang Rampa adını aldı, kitapları Türkçe'ye de tercüme edilmiştir.
O kadar çarpık beyinli heriflerdi ki, dünyanın dış yüzeyinde değil iç yüzeyinde yaşadığımızı da sanıyorlardı! Yani güneş, ay, yıldızlar falan, boş bir dünya küresinin içindeydiler ve biz onlara 'içeri doğru' bakıyorduk... Bunu kanıtlamak ve kutup noktasında olduğuna inandıkları bir deliği bulmak için de gene bir SS subayları ekibi gönderdiler!
Diyeceğim, faşistlik etmeyin oğlum, sonu yok. Üstelik Cenab-ı Allah çarpar, vallahi ağzınız bir yana burnunuz bir yana gider.
Tıpkı Hitler'in kemiklerinin Köpenick'te bir tarlaya, yarım kafatasıyla çenesinin de mukavva kutu içinde Moskova'da NKVD (sonradan KGB) arşivine gittiği gibi. Stalin bunu yıllarca gizli tutmuş, 'Hitler yaşıyor ve Amerika onu bana karşı kullanmak için saklıyor' diyebilmek için...
Mareşal Jukov bile ancak 1965 yılında, emekli olduktan sonra öğrenmiş de dizini dövmüş... Çünkü Stalin koskoca savaş kahramanına 'ulan Georgi, iki elinle bir Hitler'i yakalayamadın' diye ikide bir fırça çekermiş.