Araplar bizi nasıl tanıyor?
Abone olArap dünyasında yaşlısı genci, ekran başında iki Türk dizisini izliyor. Bazı Arap entelektüeller dizinin imajını sorguluyor.
“Türk dizileri, kültürel ve sosyal yapı olarak sanılandan ve
alışılandan farklı bir Türk ailesi sunuyor. Acaba hata Türk
toplumuyla ilgili yanlış kanaatimizde mi saklı, yoksa dizilerde
sunulan yanlış tabloda mı?”
Arap ve Körfez ülkelerindeki izleyicilerin genci yaşlısı, erkeği
kadını, şu an MBC ekranlarında gösterimde olan iki Türk dizisini,
‘Kaybolan Yıllar’ (Ihlamurlar Altında) ve ‘Nur’u (Gümüş) izlemekle
meşgul olduğu kadar, hiç bir şeyle meşgul olmamıştı. Her ne kadar
oyuncuların kendileri, oyunu sergileyişleri ve dizilerin
yönetmenliği, Türkiye’yi doğunun Meksika’sı haline getirecek kadar
güzel olsa da, ben bu dizilere yüksek reyting getiren etkenleri ele
alacak kadar drama yorumcusu değilim.
Daha çok dizilerin kültürel ve sosyolojik içeriğinden bahsetmek
istiyorum. Türk dizileri, en azından Türk toplumuyla ilgili
alışılmış veya kültürel olarak sanılandan farklılık arz eden bir
Türk ailesinin soysal yapısını sunuyor. Acaba hata Türk toplumuyla
ilgili yanlış kanaatimizde mi saklı, yoksa dizilerde sunulan yanlış
tabloda mı?
İKİ DİZİ GAYRIMEŞRU CİNSEL İLİŞKİ ÜZERİNE
KURULU
Adı geçen iki dizi çoğunlukla meşru olmayan cinsel ilişki ve
evlilik kurumu dışı hamilelik etrafında dönüyor. Bu evlilik dışı
hamilelik, babanın yemek masasında basit bir azarlamasıyla
geçiştiriliyor. Azarlama nerdeyse çorba içimi süresiyle sınırlı
kalıyor. Hatta ana yemek tabağına geçmeden önce, masum kız hamile
kalmasına ve kendisini bu cenini korumasına iten sebepler hususunda
babayı ikna ediyor. ‘Medeni’ baba, daha çocuğun babasının kim
olduğu belirlenmeden, gelecek torununu kollama sözü vererek
yemeğini yiyor!!. Peki araştırmacıların dediği üzere, doğulu adet
ve geleneklerini sürdüren Türk toplumunun gerçek tablosu bu mu?
Türk toplumu, kültürel dinamiklerinden ödün verme noktasında en
inatçı ve milliyetçi toplumlardan biri olarak bilinir. Askeri
kurumun uyguladığı laik rejimin, 1923’ten bu yana Türkiye’yi
yönetmesine rağmen, Türk toplumunun (uygulama ve kimlik
Müslümanlığı tartışmalarını bir yana bırakırsak) yüzde 99’unun
Müslüman olduğu gerçeğini değiştirmedi. AKP’nin iktidara gelmesi,
başörtünün siyasi tartışmalara dönmesi ve artan Türk hacılarının
sayısı, Kemal Atatürk’ün közün üzerine kül döktüğünü
gösteriyor.
Bir ülke ve halk olarak Türkiye hakkındaki uzmanlığım sınırlı. Laik
olan Türk arkadaşlardan birine, iki tablodan hangisinin doğru
olduğunu sormuştum. Bana ‘Türk dizilerinde izlediklerinizin,
genelleştirilmesi zor. Fakat sınırlı ölçüde doğru’ demişti.
TÜRKİYE AB İÇİN İMAJINI MI İYİLEŞTİRİYOR?
O halde Türk dizilerinin bu küçük tabloyu büyütmesine yol açan
sebep ne? Bu sadece dramatik bir ihtiyaç mı, yoksa belirli bir grup
için turizm pazarlaması mı? Yahut bizdeki Türk imajının
lekelenmesi, Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin kabulüne hazırlık
bağlamında AB nezdindeki imajının iyileştirilmesi için mi?
AB, birliğe üye olarak kabulü için Türkiye’ye birçok şart koşuyor.
Türkiye, üyelik için ödünler sunmaya ve şartları yerine getirmeye
hazır, ancak Türk halkı Avrupa’nın kara kaşı için kendi adetlerini
ve kavramlarını değiştirmeye hazır mı?
DANİMARKALI GAZETECİ BU DİZİLERİ
GÖRSEYDİ...
AB üyeliğine kabul ve Avrupa’nın adetleriyle uyum sağlamak
noktasında Türk kadını önemli rol oynuyor. Danimarkalı bir gazeteci
iki toplum arasındaki sosyo-kültürel farklılığı şöyle gündeme
getiriyor: ‘Türkiye’de aile toplumun çekirdeğini oluşturur ve bu
durum aile reisine lider bir konum ve tahakküm kurma hakkı verir.
Avrupa’da ise bu kabul edilemez. Çünkü aile değil, birey Avrupa
toplumunun çekirdeğidir.’ Bu gazeteci ‘Ihlamurlar Altında’ ve
‘Gümüş’ dizilerinde, tüp bebeğe veya evlilik dışı ilişkiye
hoşgörülü bakan aile reisinin tutumunu izleseydi, düşüncesi biraz
değişebilirdi.
AB’nin sağlık kriterlerine uymadığı için, kokoreç gibi Türk
yemekleri bile, Türkiye’nin AB üyeliğini tehdit ediyorsa; Türk
kızlarının da davranışlarının Avrupalı kızların kuralları, adetleri
ve özgürlükleriyle uyumlu olması gerekli.
Her halükarda AB üyeliği meselesinde halk referandumu gereklidir.
Türk halkının Batı kabilesine üyelik için, doğulu adetlerinden ve
geleneklerinden daha fazla ödün verip vermeyeceğini göreceğiz. Türk
toplumu acaba bu ödünleri verecek mi, yoksa Türk dizisi sadece
toplumun Osmanlı evlerinde göremediği isteklerini mi
yansıtıyor?
* Londra’da Arapça yayımlanan El Hayat gazetesi, Suudi Arabistanlı
yazar, 16 Temmuz 2008, Arapçadan çeviri: Halil Çelik