Arap dünyası şaşkın ve çaresiz
Abone olArapların tarihlerinin en kötü dönemini yaşadığını yazan gazetelerde şaşkınlık ve çaresizliğin izlerini bulmak mümkün.
Arap basını: Barışın yası İsrail’in Filistinli lider Dr.Abdulaziz Rantisi’ye yönelik suikasti, Filistin’deki etkili liderleri tasfiye politikasını açığa çıkarırken, bölgeye ve barışa yönelik Amerikan eğilimlerinin tehlike boyutunu da gözler önüne sermekte. Arap ve İslam dünyası, yaklaşık bir ay kadar önceki Şeyh Ahmet Yasin suikastinin, resmi ve gayri resmi alandaki geciken siyasi ve askeri misillemesinin hayal kırıklığıyla birlikte Yasin’in halefi Rantisi’nin de hedef alınmasıyla tam bir şok hali yaşıyor. Arap basınında yer alan yorum ve makalelerde, bu şokun çağrışımlarının kalın izlerini görmek mümkün. Londra kaynaklı El Kudsul Arabi gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, ‘Arap alçalmışlığı ve sebepleri’ başlıklı bugünkü makalesinde Arapların tarihlerinin en kötü dönemini yaşadığını ve otuz yılı aşın süredir bağlı kalınan barış seçeneği sonrası gelinen sonucun, Washington ve Telaviv’den peş peşe gelen tokatlar olduğunu belirterek “Başkan Bush ‘yol haritasını’ iptal edip Filistinlilerin dönüş hakkını ortadan kaldırırken ve Yahudi yerleşim birimlerini meşru kılarken Ariel Şaron gündüz gözü direnişin sembollerine suikastlerini sürdürüyor” ifadelerini kullandı. Mısır’ı geçen yirmi yıl boyunca İsrail’i korumanın aracı haline getiren devlet başkanı Hüsnü Mübarek’e yüklenen yazar, Arap rejimlerinin eğer isterlerse Amerikan-İsrail taşkınlığına yanıt verebileceklerini belirterek bu yanıtı şöyle sıralıyor: 1- Arap rejimlerinin teröre karşı Amerikan koalisyonuna katılımı durdurduklarını açıklamaları ve bu savaşa katılım için İsrail terörünün durmasını şart koşmaları. 2- Barış girişimlerinden tamamen çekilmeleri, önceki bütün girişimleri dondurmaları, topraklarındaki bütün İsrailli diplomatları kovmaları, elçilik ve ticari 3- Filistin yönetiminin kendisini feshedip ‘yol haritasından’ çekilmesi, Oslo anlaşmalarını iptal etmesi ve ABD yönetimiyle ilişkileri durdurması. 4- Filistin Kurtuluş Örgütü ana sözleşmesine ve bütün dinlerin, ırkların ve milletlerin eşitlik ve gerçek demokrasi temelleri üzerinde birlikte yaşayacağı laik devlet modeline dönmeleri 5- Filistin çevrelerindeki ılımlı kanadın başarısızlığını ilan etmesi ve verdikleri zararlardan dolayı Filistin halkından af dilemesi. Bir başka Londra kaynaklı Şarkulevsat gazetesi yazarlarından Kuveytli eski parlamenter Ahmet Al Rabi ise ‘İsrail’in geçici sevinci’ başlıklı makalesinde birbiri ardına gelen suikast eylemlerinin İsrail için kesinlikle askeri ve siyasi başarı olmayacağını belirterek, İsrail çevrelerindeki aşırı sevinci stratejik boyuttan yoksun dar görüşlülük olarak değerlendiriyor. Şaron’un son suikastiyle ortaya koyduğu delicesine sevincin aklını kaybettiğinin göstergesi olduğunu belirten Al Rabi, “Şiddet yanlıları eylemlerinin sonuçlarını ancak zaman geçtikçe anlamaktadırlar ve tarihte hiçbir şiddet eyleminin tarih ve medeniyet üretmede başarı sağladığı görülmemiştir” ifadelerine yer veriyor. Mısır Muhalif Veft Partisi yayın organı Veft gazetesinde ise ‘Barışın matemi’ başlıklı bir makale kaleme alan Mecdi Serhan, şu ana kadar ki barış girişimlerinin vakit kazanmak amaçlı olduğunu ve Filistin halkının barış tercihi sonrası süreçte verdiği kaybın faturasının, direniş yolunun izlendiği dönemlerdeki kayıplardan daha ağır olduğunu belirterek, Arapların önünde direnişten başka bir seçenek kalmadığının altını çiziyor. Londra’da yayımlanan El Hayat gazetesi yazarı Yasir Zegatir ise ‘Rantisi suikasti.. Düşmanın hedefleri ve gerekli yanıt’ başlıklı makalesinde, suikastin bir çok hedefi olduğunu ancak Hamas açısından en belirginini, harekete daha fazla Filistinli, Arap ve İslami halk desteği sunan önde gelen liderlerinden tecrit edilmesi ve hareketi başkalarının kabul ettiği işgal gerçeğini ve çözüm dilini kabul edecek sürece taşıma girişimi olarak tespit ediyor. Katar’da yayımlanan El Şark gazetesi yazarı Gassan Mukhil ise ‘Hamas’ın geleceği ve Filistin’de nihai savaş’ başlıklı makalesinde Rantisi suikastinin bir çok sebepten ötürü beklenildiğini ve İsrail’in Hamas ve diğer direniş gruplarının misillemelerinden pek de korkmadığının altını çiziyor. Mukhil, suikastin en belirgin göstergesini, tıpkı Lübnan direnişinde olduğu gibi İsrail ile korkuyu dengelemeye çalışan Hamas’ın, bu hedefi gerçekleştirmemesi ve İsrail’i bu eylemlerinden caydırma noktasında intihar eylemlerinin ve El Kassam füzelerinin başarılı olmaması olarak belirliyor. Hamas liderlerinin önceki dönemlere oranla İsrail açısından daha kolay hedef haline dönüştüğüne işaret eden yazar, Hamas’ın tarihi liderlerine yönelik suikastlere vereceği yanıtın boyutu ne olursa olsun Şeyh Yasin suikastine karşılık vermedeki gecikmenin, İsrail darbelerinin hareketi işlevsiz kılmada başarı sağladığı izlenimi verdiğini ifade ediyor. Derleyen: Halil Çelik NTV-MSNBC