Arap dünyası krize tepkisiz kaldı

Abone ol

Arap dünyasını yakından takip eden siyaset uzmanları, bölgenin Suriye-Türkiye krizine tepkisiz kaldığını söylüyor.

Türkiye ile Suriye arasında yaşanan gerginlik konusunda Arap dünyasından kısık sesli başsağlığı mesajları ve sükûnet çağrıları dışında büyük tepkiler gelmedi.

BBC Türkçe’ye konuşan uzmanlar, Suudi Arabistan ve Katar dışında bölge ülkelerinin Suriye’ye askeri müdahale çağrılarını desteklemediğini söylüyor.

Londra Metropolitan Üniversitesi’nden Orta Doğu Siyaseti uzmanı ve BBC Arapça analisti Dr. Said Şehata saldırının hemen ardından Mısır dışişleri bakanının yaptığı klasik soğukkanlılık çağrısı dışında Arap dünyasından kayda değer bir tepki gelmediğini belirtiyor.

Suriye’nin kendisinden bile başsağlığı dilemek dışında açık bir özür gelmediğini de hatırlatan Şehata, bunu “Türkiye’nin de, NATO ya da ABD’den bir görev verilmediği takdirde, tek başına hareket edemeyeceğini tüm Arap dünyası biliyor.” diye yorumluyor.

Şehata’ya göre Rusya, Çin ve dahi İran’ın desteğinin Suriye’nin arkasında olduğu ve ABD Başkanlık seçimleri gündemdeyken, askeri bir saldırının söz konusu olmayacağı bölgesel ve uluslararası yapıyı az çok bilen herkes için açık.

Şehata, “Mevcut tavrın sadece Suriye’ye gözdağı amaçlı bir tehdit olduğu da, askeri harekât olabileceğini düşünmenin naif olduğu da aşikâr” diyor.

Suudi Arabistan ve Katar’ın; Suriye’ye askeri müdahaleyi desteklediğini herkesin bildiğini belirten Şehata ekliyor:

“Mısır, Libya’da olduğu gibi Suriye’ye dışarıdan askeri müdahalenin bölgeyi sürükleyeceği durumu bildiğinden, bu fikre başından beri karşı.”

Ayrıca böyle bir durumda Suriye’de görevi devralabilecek bir alternatif olmadığını da vurgulayan Şehata, “Bölgedekiler açısından esas kaygı Esad hükümeti devrildiği halde yerine bölgedeki diğer örneklerde olduğu gibi bir İslamcı hükümetin gelme ihtimali” diyor.

Esad öldürülürse

Arap dünyasında Libya, Tunus ve Mısır gibi Arap Baharı ayaklanmalarının yaşandığı benzer örneklerin, beklenilen sonuçları getirmediği ve hayal kırıklığı yarattığı algısı olduğunu da belirtiyor Şehata.

Bu durumda da Esad hükümetine ciddi bir alternatif yaratılamadığı bir ortamda Arap dünyasının da en az Batı kadar askeri çözümün karşısında olduğuna dikkat çekiyor.

Şehata’ya göre kısa sürede müdahaleye yol açabilecek tek bir ihtimal var: “Bir şekilde Esad ortadan kaldırılır ya da öldürülürse, o zaman işler değişir ve değişim kaçınılmaz olur. O zaman uluslararası aktörler harekete geçmek zorunda kalır.”

Türkiye güçlü ama yalnız

Said Şehata, Türkiye'nin tek başına hareket edebilecek durumda olmadığı görüşünde.

ABD seçimlerinin kapıda olduğu ve bölgede “bahar yorgunluğu” yaşanan bir dönemde Batı kadar, bölge ülkeleri ve halkının da askeri çözümlerden çekindiği görülüyor.

“Türkiye’nin de kendi başına yapabileceği bir şey yok. Türkiye de, İran ve İsrail gibi bölgenin büyük bir ekonomik gücü. Bu algı beraberinde Türkiye’nin bölgeye hâkim olması kaygısını da getiriyor” diyor Şehata.

Ona göre Arap Baharı sürecinin başlamasından ya da Suriye’yle yaşanan krizden önce de, şimdi de Türkiye’nin Osmanlı egemenliğini yeniden kurmaya çalışacağı ya da hâkimiyet alanını genişletmeye çalışacağı gibi korkular var:

“Suriye konusunda Türkiye’ye destek verebilirler, çünkü Esad hükümetinin devrilmesini istiyorlar. Ama bunun dışında Arap ülkelerinde Türkiye, Erdoğan hükümetinin yapısını yaymaya çalıştığı kaygılarıyla birlikte anılıyor.”

Ancak Şehata, endişelere rağmen, bölgedeki meselelerin çözümünde Türkiye’yi sürecin dışında bırakma ihtimali olmadığını da eklemeden geçmiyor.

“Çünkü evet, Türkiye bölgenin en büyük güçlerinden biri. Yine de kendi çözüm anlayışını dayatmaya çalıştığı takdirde, destek görmeyecektir” diye konuşuyor.

İran ve İsrail’in çıkarına

Türkiye-Mısır ilişkileri konusunda çalışan ve Kahire merkezli El Ahram Vakfı tarafından yayımlanan Demokrasi dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Beşir Abd El Fettah da “Mısır, Orta Doğu’da iki Müslüman ülke arasında askeri bir karşılaşmaya sıcak bakmıyor” diyor.

Fettah, bu durumdan İran ve İsrail’in kârlı çıkacağını bildikleri için, özellikle güçlü elit kesimin Türkiye ve Suriye arasında bir askeri karşılaşmanın daha gergin boyutlara ulaşmasından endişe duyduğuna işaret ediyor.

Halk arasında ve iktidar düzeyinde sorunun uzamasının da daha başka krizlere yol açabileceğine dair kaygılar olduğunu da ekliyor.

Yakın zamanda Suriyeli Kürt nüfusunun özerkliğini ilan etmesinin yarattığı tartışmalara atıfta bulunan Fettah, “Türkiye ile Suriye arasında yaşanacak bir karşılaşmanın, örneğin Kürtlerle ilgili ikilem ya da etnik meseleler gibi daha başka krizlerin devamına ve derinleşmesine neden olabileceğini” de düşündüklerini söylüyor.

Mısır-Suriye güvenlik anlaşması

Fettah’ın dikkat çektiği bir başka mesele de Mısır ve Suriye arasında bir savunma anlaşmasının söz konusu olduğu.

Ancak Fettah, yaşanan süreçte Beşar Esad rejimi algısının, Suriye Devleti tarifinden tamamen uzak olduğundan, anlaşma bağlamında Mısır hükümetinin Suriye rejimi ile Suriye Devleti olgularını birbirinden ayıracağını düşündüğünü belirtiyor.

Mısır hükümetinin krizin büyümesini önleyebilmek adına, konuyla ilgili Türkiye ve Suriye arasında arabuluculuk yapmaya girişmesi ihtimaline değinen Fettah’a göre Mısır, Beşar Esad’ın devrilmesini sağlayacak, belli bir düzeydeki askeri müdahaleyi kabul edebilir - özellikle Arap Birliği şemsiyesi altında olacaksa.

“Ancak Suriye’nin işgaline ya da eyaletlere bölünmesine Mısır asla rıza görmeyecektir” diyor.

Mısır’ın iktidar partisi ve Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi dün Türkiye’nin saldırıya tepkisini anladıklarını açıkladı.

Fettah halk arasında “Mısır’ın yeni hükümeti Türkiye’den ya da dış dünyadan Suriye’ye herhangi bir askeri müdahaleyi kabul ediyor mu?” sorusunun halk arasında zaten tartışıldığını anlatıyor ve “Halk genel olarak mümkün olduğunca askeri müdahalelerden uzak durulması gerektiğinde hem fikir” diyor.

Günün Önemli Haberleri