Arap Birliği'nde 'Arap Baharı' mı?
Abone olBBC'nin Orta Doğu muhabiri Jon Leyne, birlik olamamakla suçlanan ama '66 yıllık tarihinin en önemli iki kararını son aylarda alan' Arap Birliği'nde değişim rüzgârları estiğini anlatıyor.
Jon Leyne
BBC Orta Doğu muhabiri
Arap Birliği yıllar boyunca Arap diktatörlerin kulübü olarak görüldü.
Bakanlar toplandı, onların toplantılarını zirveler, olağanüstü oturumlar izledi ama hiçbirinin, sorunlu bölgede yaşayan sıradan Arapların hayatında gözle görülür bir etkisi olmadı.
Fakat Arap Birliği'nin genel merkezi, başkent Kahire'deki Tahrir
Meydanı'na bir kaç yüz metre uzaklıkta.
Tahrir Meydanı'ndaki Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek'i yerinden eden protestoların etkisi hala Arap Birliği'nin mermer salonlarında yankılanıyor.
Libya, Suriye ve Arap Birliği
Arap Birliği Mart ayında Libya üzerinde uçuşa yasak bölgeye destek kararı aldı.
Bu adımı BM kararı ve NATO müdahalesi takip etti.
Arap Birliği'ndeki oylama olmaksızın bütün bunlar mümkün olamazdı.
Şimdi neredeyse eşdeğerde bir adım atan Birlik, ülkede sürüp giden şiddet karşısında Suriye'nin toplantılara katılmasını askıya alma yolunda oy kullandı.
Bu durum, Arap milliyetçiliğinin sancaktar ülkelerinden biri olan Suriye Arap Cumhuriyeti'nin Arap birlik ve beraberliğine bağlı olan kurumdan dışlanması anlamına geliyor.
Arap Birliği üyelerinin keyifle görmezden geldiği türden aktivistler olan Suriyeli muhalifler, gösterdikleri çabaların koordinasyonunda yardımcı olunabilmesi için Arap Birliği genel merkezine davet ediliyor.
Bütün bunları ilerleten ülkeyse geleneksel anlamda Arap lideri Mısır değil ama başbakanı Suriye'yle ilgilenen komitenin başkanı olan, Katar.
Katar'ın başkenti Doha'dan kaynaklanan Suriye'ye yönelik katı tutum, komşu Suudi Arabistan'ın sıkı duruşuyla neredeyse dengeleniyor.
Orta Doğu'nun diplomatik haritası hükümetler ve rejimlerin düşüşü kadar hızlı biçimde yeniden çiziliyor.
Suriye'nin ilk tepkisi Arap Birliği'ni ABD'nin maşası olmakla suçlamak oldu.
Amerika'nın bölgedeki en büyük müttefiki İsrail'e onca zamandır düşmanlık besleyen bir kuruma karşı gerçekten de ironik bir suçlama, bu.
Aslında daha karmaşık bir dinamik söz konusu.
Katar'ın konumu
Katar, iktidarı ele almak için bölgedeki karmaşadan faydalanıyor.
Diğer hükümetler de kendi varlıklarının tehlikeye düşebileceğinin son derece farkındalar.
Herhangi bir protestonun görülmediği Suudi Arabistan bile ayaklanmaların Krallık'a yayılması tehlikesinden dolayı derinden kaygılı.
Üstelik bu, değişimin sadece başlangıcı.
Beşar Esad Suriye cumhurbaşkanlığını kaybederse ki Arap komşularının neredeyse tamamı böyle olacağına inanıyor, İran Arap dünyasındaki başlıca tutunma noktasını kaybedecek.
Diğer Arap ülkeleri de devreye girip Hizbullah ve Hamas'a destek sağlamak isteyip istemediklerine karar vermek zorunda kalacaklar.
Tunus, Libya ve Mısır'daki kurulan yeni hükümetler, Arap Birliği'nde dengeleri daha yeni yeni değiştirmeye başlıyorlar.
Demokratik meşruiyetlerini kazandıkça ve başka yerlerde de devrimler başarı kazanırsa, Arap Birliği'nin dinamikleri daha da değişecektir.
Yıllar boyunca bölge uzmanları Arap Birliği'nin bölünmüş olması dolayısıyla birlik içinde hareket edemediğini anlatageldi.
Şimdi teorik olarak demokrasilerle Arap otokrasileri arasında daha da bölünmüş olması gerek.
Buna rağmen, 66 yıllık tarihinin en kararlı adımlarından ikisini son aylarda atmış olması, dikkate şayan.