'Apo'nun ilk tutkusu Ülkü Ocakları idi'
Abone olŞemdik Sakık, Abdullah Öcalan'la ilgili bilinmeyen gerçekleri kaleme aldı. Apo'nun ilk tutkusunun Ülkü Ocakları olduğunu belirten Sakık, şok edecek itiraflarda bulundu.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Şemdin Sakık'ın yazdıklarını köşesine taşıdı. başlıklı yazısında, 'Apo' kitabının analizini yaptı.
Şemdin Sakık'ın "Apo" isimli kitabında, terör örgütü PKK ve lideri Abdullah Öcalan ile ilgili çok ilginç iddialar var. Sakık, Öcalan'ın verdiği "katliam" emirlerinin yanısıra, örgüt içi infazlar ve "kadın" eksenindeki "iğrenç" ilişkiler ağını gözler önüne seriyor.
Terörist başından sürekli olarak "Apo kişiliği" olarak sözeden ve 360 sayfalık kitabın sonuna kadar sürekli "kişilik tahlili" yapmaya çalışan Sakık, Öcalan'ın ilk gençlik tutkusunun "Ülkü Ocakları Derneği" olduğunu, burada yüz bulamayınca "Milli Türk Talebe Birliği"nin kapısını çaldığını, buradan da eli boş dönünce sol örgütlere yöneldiğini, nihai aşamada çaresizlikten PKK'yı kurduğunu anlatıyor.
Sakık, Öcalan'ın PKK kanalıyla sadece kendisi değil ailesinin de geleceğine yatırım yaptığını belirtiyor: "Kardeşi Osman'ı madden ve manen örgüt taşıyor. Adana'daki kardeşine her ay nafaka gönderiliyor. Avrupa'ya taşıdığı akrabaları, topladığımız ganimetlerle yaşıyorlar. Bu aileden olup da, emeğiyle geçimini sağlayan birisi yoktur."
Apo'nun davranış kalıplarını, "Konuşurken; kah karnını kaşır, kah bacaklarının arasını avuçlar, kah burnunu karıştırır, kah etrafındaki insanları küçümseyerek sırıtır" şeklinde tanımlayan Sakık, Öcalan ile ünlü türkücü İbrahim Tatlıses arasında da isim vermeden ilginç bağlantılar kuruyor.
Sakık anlatıyor: "Hemşehrisi, 'Urfa'da Oxford Üniversitesi vardı da biz mi okumadık?' diyerek, cehaletine gerekçe bulmaya çalışırken, o ise, 'Ben halkın çıkarları için okumadım' deyip okulu terk etme sebebini izah etmeye çalışırdı. Oysa ki, ikisinin de okumayışlarının temelinde ne halkçılık ne de imkansızlık vardı. İkisi de erkenden köşeyi dönmek istedikleri için okumaya önem vermediler, çünkü hayalini kurdukları miktardaki parayı ve lüks yaşamı okuyarak elde edemeyeceklerini çevrelerine bakarak anlamışlardı."
Hatırlarsınız. Metin Akpınar'ın canlandırdığı "Abuzer Kadayıf" karakterinin, Tatlıses olduğu yazılıp çizilmişti. Sakık, kitabın bir başka bölümünde, "ikili" arasındaki ortak yanları, bu filme atıfta bulunarak anlatmaya devam ediyor: "Abuzer Kadayıf filmini izleyenler, bu filmin kahramanı Abuzer'in gerçek kimliğinin bir profesör olması ve çevirdiği dolaplardan elde ettiği paraları sokak çocuklarına verilmesi dışındaki bütün davranışlarının, tıpatıp Apo kişiliğini anlattığını göreceklerdir."
Sakık, bir başka bölümde, yine isim vermeden Tatlıses'in, Öcalan'a "esin kaynağı" olduğunu anlatıyor: "Hemşehrilerinin İstanbul'da kral olmalarını birşey sandı. İki kelimeyi bir araya getiremeyen, konuşmasını beceremeyen, dünyayı çiğ köfte sahanında ve kadının göbeğinde gören ve skandal olmayı maharet sanan hemşehrisi, ona esin kaynağı oluyordu. Geçer akçe onlar için daha çok para ve mülktü."
Öcalan'ın örgütteki varlığını devam ettirebilmek için "yönetici kadro" arasında sürekli infaz yaptığını anlatan Sakık, şu ilginç benzetmeyi yapıyor: "Osmanlı sultanları 368 yılda 44 başbakanlarını idam ettirdiler. O ise 30 yılda 30'u aşkın baş yardımcısını öldürttü. Daha alt düzeydeki kadroların öldürülmesini de bu listeye dahil edersek sayıları yüzlerle ifade edilecek."
Sakık, daha sonra, Öcalan'ın infaz listesindeki isimleri tek tek sıralıyor: Baki Karaer, Mehmet Uzun, Ali Yaylacık, Ahmet Ballı, Resul Altınok, Çetin Güngör, Cemile Kaytan, Enver Ata, Ali Dursun, Şükrü Karakuş, Saime Aşkın, İbrahim Aydın, Mahsum Korkmaz, İsmet Doğru, Ali Ömürcan, Şeyhmuz Yiğit... PKK kurucularından Mazlum Doğan, Mehmet Hayri Durmuş ve Kemal Pir için de "ölüm oruçlarına yatırarak tasfiye etti" diyor. Pınarcık, Derecik, Başbağlar, Ömerli ve birçok köy baskınlarının talimatını bizzat Apo'nun verdiğini anlatıyor.
Sakık'ın anlattığı bir örnek daha var ki, akıllara durgunluk verecek türden. Bir gün kardeşi Osman Öcalan'ın eleştirileri karşısında küplere binen Apo'nun, karısıyla ilişkiye girerek kardeşini cezalandırdığını yazıyor: "Kardeşi Osman Öcalan, iyi niyetle ona birkaç eleştiri yöneltti.. Apo kişiliği bu eleştiriler karşısında hiç gecikmedi, onu küfür, eleştiri ve hakaret sağanağına tuttu. Buna da doymadı. Hemen sonra onu can evinden vurmakta gecikmedi. Eşi Zehra'yı yanından alarak "yoğunlaşma evleri"ne aldı. Onu da diğerleri gibi karılaştırdı. Olup bitenleri duysun diye de bu yaklaşımı ve hakaretlerini etrafına sezdirdi. Sezdirdi ki, herkes onun ne kadar güçlü olduğunu, nasıl intikamcı olduğunu, Osman'ın da ne kadar zavallı ve çaresiz olduğunu anlasın."
Sakık'a göre, Öcalan, bununla da yetinmeyip kamptaki örgüt üyelerini toplayıp anlatıyor: "Bizim Osman da 'Ben kadın seviyorum' diyor. Ulan aşağılık adam sen kim kadın sevmek kim? Kadını sevseydin, sevdiğin kadının yanında olurdun. Oysa ki onun 'seviyorum' dediği kadın, şu anda benim yanımda. Öyle ki, ne yaparsam yanımdan ayrılmak istemiyor. Beni ona tercih etmiş olmalı ki, 'git' desem de gitmiyor. Tuhaf değil mi, 'Seviyoruz' dediğiniz kadınlar sizden çok benimle olmak istiyorlar. Yatağımdan çıkmıyorlar. Demek ki sizden değil benden haz alıyorlar."
Terörist başını anlatmak için başka söze gerek var mı...