Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Musa Anter'in katil zanlısı Hamit Yıldırım'ın kılıktan kılığa
girerek, üstelik yeşil kartlı olarak aramızda yıllarca dolaşmasına
isyan ediyor Anter Anter.. Kardeşi Dicle Anter'in yıllarca "bu
adamı" yazdığını hatırlatıyor, yaptıkları ihbarları ama kimsenin
kendilerini dinlemediğini söylüyor ve adeta isyan ediyor:
- Bu olay yeni değil, 10 senedir kardeşim Dicle Anter bu
olayı yazıyor. Biz bu tetikçinin yerini söyledik, köyünü söyledik,
yerini biliyoruz. Valinin yanında çıkıyor, krallar gibi yaşıyor.
Biz defalarca ihbarda bulunduk ama işe yaramadı.
İsyan etse de, yıllarca devletin üst düzey yetkilililerinin yanında
boy gösteren Hamit Yıldırım'ın sonunda yakayı ele vermiş olmasına
da sevinmiyor değil Anter Anter... "20 yıl, dile kolay
20 yıl" diyor Anter, Hamit Yıldırım'ın bunca yıl
elini kolunu sallayarak aramızda dolaştığını vurguluyor:
- Şaşırdım.. 20 seneye üç ay kala gerçekten yakalanmış
olması beni çok şaşırttı. Ben şimdi merak ediyorum, nasıl olacak?
Olaylar biliniyor, nerede oldukları, hangi tepede oldukları babamı
nasıl öldürdükleri sır değil. Abdulkadir Aygan da anlattı. Ben asıl
bu konuda iktidarın ne söyleyeceğini merak ediyorum. Geçmişteki
kirli işleri tek tek temizleyen AK Parti iktidarı bu katili nasıl
göremedi?
Kardeşim yazdı, söyledi ihbarda bulundu defalarca. Hükümet
tarafından korucu maaşı alıyor. Nasıl isim değiştirmeden, şekil
değiştirmeden nasıl yaşayabiliyor bu adam? Bir kuvveti olmasa,
arkasında bir güç olmasa saklanması mümkün mü? Bunlar mahkemede
konuşulacak ve bunlar sorulacak? Gerçekler ortaya çıkacak mı
bilmiyorum. Gerçeklerin ortaya çıkması için üst yöneticilerin
yargılanması lazım.
Araya girip soruyorum, "üst
yöneticiler"den kimi kastettiğini merak
ediyorum.
Anter Anter o kadar emin konuşuyor ki... "Babamın ölüm
kararını veren baştakilerdir" diyor ve ekliyor:
- Demirel, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, İsmet Sezgin bu olayı
bilmiyor muydu? Musa Anter'in yazıları çok sertti, babamın ölüm
kararını veren baştakilerdir. Ötekiler zavallı, emir kulu, maaşlı
adam öldürerek yaşamını sürdüren kişilerdir.
Anter Anter Hamit Yıldırım'la ilgili suçlayıcı açıklamalarını
sürdürürken, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'a da şu çağrıda bulunuyor:
- Bu adama nasıl yeşil kart verildi, kim korudu, lütfen bu
işi çözün!
Anter Anter bu çağrıyı yaptığı sırada, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'la Leyla Zana'nın görüşmesine dakikalar
kalmıştı.
Anter Anter yıllarca ülkesinden, vatan toprağından uzakta kalmış,
hasret çekmiş ve 40 yıl sonra Başbakan Erdoğan'ın da desteğiyle
"sorunsuz" bir şekilde Türkiye'ye gelerek
"sürgün" hayatına son veren biri.. Bu
görüşmeyi çok önemsediğini söylerken gözlerindeki umudu
görebiliyordum.
Dedi ki:
"Zana haklı... Bu işi bir tek Erdoğan çözer..
"
"Bu iş" dediği "terör"den başka bir şey değil..
Anter Anter, Türkiye'ye geldiği ilk günlerde Zana'yla aynı dili
konuşmuştu, o da Türkiye'yi terör belasından ancak Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın kurtarabileceğini söylemişti. "Hala
aynı düşüncede misiniz?" dediğimde, "O umudumu hiç
yitirmedim" dedi.
Zana, umudunu Erdoğan'a bağlayınca tepki almıştı en
yakınındakilerden. Demirtaş, "Leyla'yı Leyla yapan
Mecnun'dur" çıkışıyla, 10 yılını Kürtçe yemin etti
diye hapiste geçiren Zana'ya gözdağı vermişti.
Acaba Anter Anter'e de tepki gösterilmiş
miydi?
- Hayır.
- Zana'ya tepki gösterildi, nasıl değerlendiriyorsunuz
peki?
- Aklın yolu bir. Tepki gösterilmesinin nedeni yok. Ben kendisine
katılıyorum. Barış olması gerekiyor. Biz savaş istemiyoruz. Bizim
savaşla ilişkimiz yok. Bütün ırklar bu vatanda birinci sınıf
vatandaş olarak yaşamak istiyoruz. Bu bölünme kelimesinden de artık
gına geldi. Artık yeter, bu iş Çengelköy hıyarı değil, üçe eşe
bölelim. Bir tek çare var, ne top tüfek, ne uçaksavar ne başka bir
şey. Diyalog şart. Eğer benim elimden gelen bir şey varsa, elimi
kayanın altına sokmaya hazırım.
- Demirtaş kızdı.. PKK'dan da tepki geldi.
Selahattin Demirtaş'ın "Leyla ile Mecnun" misali, parti tarafından
veya örgüt tarafından verilen bir emir değil, kendi görüşüdür.
Çünkü BDP'yi yaşatan halktır. Leyla Zana'yı da el üstünde tutan bu
halktır. Herkes Selahattin gibi düşünemez. Herkesin bir görüşü var.
Kardeşçe, hırslanmadan, hakikaten barış istiyorsak oturup
konuşulması lazım.
- İyi de bu Zana'nın açıklaması işe yaramadı, birkaç gün
sonra PKK büyük bir saldırı gerçekleştirdi ve 13 asker şehit
edildi. 31 PKK militanı o saldırı sırasında asker tarafından
öldürüldü.
- Halk rahatsız. Operasyonlardan rahatsız. Çok kötü bir olay.
PKK'nın bu saldırısını çok yanlış buluyorum. Kürdü var, Çerkezi
var, Türkü var. Ben artık televizyonlarda yeni savaş haberi almak
istemiyorum, bakmak istemiyorum.
Başbakan Erdoğan'la Leyla Zana'nın görüşmesini de konuştuk elbet...
Anter Anter'e göre, yapılan görüşme Türkiye için, Kürt sorunu için
çok önemli:
- Başbakan'la görüşmesi kimileri tarafından olumlu kimileri
tarafından olumsuz olarak yankılanabilir. Ama benim görüşüm, ilk
geldiğim zaman bunları dile getirmiştim. Leyla Zana'nın kendi
kitlesi tarafından tenkit edilmesi değil, hoşgörü ile yaklaşılması
gerektiğini düşünüyorum. Zana, diyalog istiyor. Başbakansız bu işin
çözülmeyeceği herkes tarafından biliniyor. Zana bunu söylemek
istiyor. Eğer Başbakan istemese dünyanın bütün ülkeleri gelse
terörü çözemez.
- Görüşmeden ne çıkar?
- Sağda solda duyuyorum, inşallah Ramazan'a kadar bu işin çözümü
olacak. Eğer böyle bir şey olacaksa çok sevineceğim. Benim de bütün
arzum bu, ümitliyim ama hakikaten ümitliyim. Geldiğimde beni
karşılayan hükümet yetkilileriyle de konuştuğumda ümidim daha da
arttı.
Anter Anter'e son olarak, Aydınlık'ın haberini, yani Abdullah
Öcalan'ın nerede olduğuna ilişkin haberleri soruyorum.
Gülüyor... "Vallahi ben bilmiyorum" diyor...
Ve ekliyor:
- İktidarın bu konudaki soru işaretlerini giderecek
açıklamalar yapması gerekiyor.
Anter'le sohbetimizin sonunda yemek arası veriyoruz.
Yemekten sonra tavla partisi.. Etrafımızdaki herkesi kırıp
geçtiğimi bildiği için, elleri titreyerek başladı tavlaya.. Sonra
da beni yenmenin haklı gururunu yaşadı tabii ki...
Ah o son zar.. üç, bir yerine üç iki gelse, Anter
Anter havalara uçmayacaktı.