Dün akşam oğlumla baş başa yemeğe gittik.
Bizden başka ik ayrı masada iki anne ve oğlu daha vardı.
Tebessüm
ettim... Çünkü biliyordum ne hissettiklerini... Neler
yaşadıklarını... Ne kadar kıymet verdiklerini...
Babalar için
kızları ne demekse, anneler için de oğulları o demek... İlk defa
geçen yaz artık delikanlı olduğunu hisettirdi bana oğlum.
Mahmutpaşa’ya
gitmiştik. Malum kalabalık bir yer. O sıra ben hiç fark etmeden
baktım beni önüne katmış, koruya koruya yürütüyor.
Bir an geriye
döndüm... Daha küçükken sokağa çıktığımızda onun elinden tutup
korumaya aldığım günlere gittim. Ne ara rolleri değiştirmiştik? Ne
ara benim korumamdan çıkmıştı? Ve ne ara o, beni sahiplenmişti?
Gurur,
mutluluk ve şaşkınlık karışımı bir hisdi yaşadığım.
Geçen akşam
Reha Muhtar’ı seyrediyordum. Hayatınızın aşkını yaşadınız mı diye
bir soru yöneltti konuklara Muhtar.
Herkes
yaşadıklarına göre cümleler kurdu. Ancak bana en yakın cümle
Günseli Kato’nun kurduğu cümleydi. Evlat aşkının yanında diğer
aşklar çok hafif kalır dedi. Erkek gelir geçer. Yerine başkalarını
da koyarsınız ancak evladın yerini hiçbir şey tutamaz dedi.
Anne olup bu
duyguları yaşayabildiğim için binlerce kez şükrettim tekrar. İnsanı
inanılmaz olgunlaştıran, törpüleyen, hayata bağlayan, en zor
anlarda bile dayanma gücü veren bir duygu bu.
Tüm annelerin
anneler gününü kutlarım... İyiki varsınız... Sizleri
seviyoruz...