Anne adaylarına cep telefonu uyarısı
Abone olAnne adayları cep telefonuyla uzun süre konuşulmaması, gece başucunda telefonla uyunmaması ve güvenlik kapılarından çok sık geçilmemesi konu...
Anne adayları cep telefonuyla uzun süre konuşulmaması, gece
başucunda telefonla uyunmaması ve güvenlik kapılarından çok sık
geçilmemesi konusunda uyarıldı.
Memorial Antalya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nde
görevli Op. Dr. Zeki Salar, radyasyon ile genellikle üç koşulda
karşı karşıya kalındığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Bunlardan
ilki; hastanelerde diş ve akciğer filmi çekimi, renkli böbrek filmi
olarak adlandırılan IVP çekimi ile tomografi gibi işlemlerdir.
İkinci olarak; vücudun değişik organlarında saptanan kanserlerin
tedavisinde radyoterapi amacıyla hastaya uygulanan tedavilerdir.
Son olarak da; günlük yaşamın ayrılmaz parçaları olan TV,
bilgisayar, cep telefonu, güvenlik kapıları, mikrodalga fırınların
kullanımı esnasında oluşmaktadır.”
HANGİSİNİN RİSKLİ OLDUĞU BİLİNMELİ
Diş, akciğer, sinüzit filmleri gibi birçok tek röntgen çekiminde
oluşan radyasyonun çoğu kez hem anne adayı hem de bebek için ciddi
risk oluşturmadığını kaydeden Op. Dr. Zeki Salar, şunları söyledi:
“Çünkü önemli olan radyasyonun yoğunluğu ve tekrarlamasıdır. Bu
filmler çoğu kez zarar vermez ancak tomografi, anjiyografi ve
renkli böbrek filmi gibi tetkiklerde tekrarlayan sayıda ve aşırı
dozlarda çekim yapıldığı için anne ve bebek sağlığı için tehlike
artmaktadır. Ultrason çekilmesi ve MR yapılmasının gebeliğe ve
bebeğin sağlığına hiçbir zararı yoktur. Günlük yaşamda kullanılan
TV, bilgisayar, güvenlik kontrol kapıları, cep telefonlarının
kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan radyasyonun gebelik süreci
ile anne ve bebek sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi bulunduğunu
ispatlayan bilimsel bir çalışma yoktur.”
CEP TELEFONUYLA KONUŞMA SÜRESİ KISA TUTULMALI
Gebelik sürecinde günlük kullanılan araçların yaydığı radyasyonun
anne ve bebek sağlığı üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmasa da
cep telefonu ile uzun süre konuşulmaması, gece başucunda telefonla
uyunmaması ve güvenlik kapılarından çok sık geçilmemesi konusunda
anne adaylarını uyaran Op. Dr. Zeki Salar, sözlerini şöyle
sürdürdü: ”X Ray cihazlardan geçilmesi yerine klasik üst araması
talep edilmelidir. Ayrıca, güvenlik kapılarının ya da tomografi
cihazının olduğu alanlarda çalışan gebelerin de bu dönemde başka
alanlarda görev yapması daha uygun olacaktır. Gebeliğin ilk dönemi
olan 6 ve 14’üncü haftalar arası radyasyona maruz kalma açısından
en riskli dönemdir. Anne adayı gebeliğin 6’ıncı hafta öncesi eğer
yüksek dozda radyasyona maruz kalmışsa, ‘ya hep ya hiç’ kuralı
işlemektedir. Bebek eğer radyasyondan etkilenmişse gebelik
tutunamaz ve kanama ile sona erer. Eğer herhangi bir etkilenme
olmamışsa gebelik sağlıklı bir şekilde devam eder. 6-14’üncü
haftalar bebeğin organ gelişimi olduğu için adet düzeninde bir
gecikme varsa ve film çekilmesi gerekiyorsa, öncesinde mutlaka kan
alınarak gebelik testi yapılmalıdır.”
BEBEĞE ETKİLERİ
Radyasyondan etkilenen bebekte kan kanseri adı verilen lösemilerde
ve tiroid kanserlerinde artış görüldüğünü belirten Op. Dr. Zeki
Salar, sözlerine şöyle devam etti: “Beyin yapısı etkilenen
çocuklarda zeka geriliği, kafa çevresinde küçüklük, göz ve görme
bozuklukları ortaya çıkabilir. Bazı bebeklerin radyasyon
maruziyetine bağlı karaciğer ve böbrek yapıları etkilenir. Bebekte
gelişme geriliği, ileri yaşlarda iki cinste de kısırlık
görülebilir.” Vücutta birçok organda görülen kanserin giderek genç
yaştaki kişileri etkilediğini vurgulayan Op. Dr. Zeki Salar,
sözlerini şöyle sürdürdü:
”Okul ve iş gibi nedenlerle evlilik ve çocuk sahibi olmayı
erteleyen kişilerin artması nedeniyle evlilik yaşı giderek
yükselmektedir. Ancak, henüz çocuk sahibi olmamış kişilerde de
ortaya çıkabilen kanser, genç yaştaki kadın ve erkeklerde tedavi
nedeniyle üreme bozukluklarına neden olmaktadır. Cerrahi,
kemoterapi ve radyoterapi ile sağlığına kavuşan hastalar, tedavi
kaynaklı olarak yumurta ve sperm sayısında ciddi düşüşler
yaşamaktadır. Bu nedenle kanser tanısı konulmuş ancak henüz çocuk
sahibi olmamış hastaların, doktorlarının izni ile tedaviye
başlamadan önce yumurta ve sperm hücrelerinin saklanması
sağlanabilir.”
(İHA)