Ankara'dan o ülkeye sert tepki! Eskisi gibi olmaz
Abone olDışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Avusturya Parlamentosu tarafından 1915 olaylarını kınayan bildiri yayınlanmasına ilişkin, mevkidaşı Kurz ile telefonda görüştü.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ile dün Avusturya
Parlamentosu'nda grubu bulunan 6 parti tarafından kabul edilen ve
1915 olaylarını kınayan bildiri yayınlanmasına ilişkin olarak bir
telefon görüşmesi yaptı.
Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Çavuşoğlu, muhatabına
sözkonusu bildirinin kaçınılmaz olarak iki ülke arasındaki
ilişkilere olumsuz yansımaları olacağını ve tarihi konular hakkında
parlamentoların karar veremeyeceğini iletti.
Avusturya Parlamentosunda grubu bulunan 6 parti, 1915 olaylarını
kınayan bildiri yayınlamıştı.
Parlamento Başkanı Doris Bures, parlamentoda yaptığı konuşmada, 24
Nisan 1915'te "Ermenilerin tutuklamasıyla" başlayan olayların
"tehcir" ile devam ettiğini ve "soykırım" ile son
bulduğunu öne sürmüştü. Bures, 6 siyasi partinin bu konuda
birleştiğini ve bu çerçevede ortak bildiri hazırladığını
söylemişti.
Dışişleri Bakanlığı, "hukukun katli" olarak nitelediği Avusturya
Parlamentosu'nun 1915 olaylarına ilişkin bildirisinin, büyük infial
yarattığını belirterek, Viyana Büyükelçisi Hasan Göğüş'ün
Türkiye'ye çağrılması kararının alındığını açıklamıştı.
1915'TE NELER OLDU?
Osmanlı Devleti'nin 1914'te başlayan 1. Dünya Savaşı'na Rusya ile
farklı saflarda katılmasını fırsat bilen Ermeni milliyetçileri,
bağımsız Ermenistan devletini kurmak gayesiyle Rus güçleriyle
işbirliği yaptılar.
Rus ordusu, Doğu Anadolu'yu işgal ettiğinde gönüllü Osmanlı ve Rus
Ermenilerinden büyük destek gördü. Osmanlı ordusunda görev yapan
bazı Ermeniler de Rus ordusuna katıldı. Ermenilerin oluşturduğu
birlikler ordunun lojistik kanallarını tahrip ederek Osmanlı
ordularının ilerlemesini yavaşlatırken, Ermeni çeteleri de işgal
ettikleri yerlerde sivillere yönelik katliam ve zulümlere
girişti.
Osmanlı Hükümeti, bu gelişmelerin önüne geçmek için Ermeni
temsilcileri ve kanaat önderlerini ikna etmeye çalıştı.
Ancak başarılı olamadı. Ermeni komitalarının saldırıların
artması üzerine hükümet, 24 Nisan 1915'te Ermeni devrimci
komitelerin kapatılması ve bazı Ermeni ileri gelenlerin
tutuklanmalarına ve sürgün edilmelerine karar verdi. Daha sonra,
her yıl "Ermeni soykırımını" anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler
için bu tarih seçilecekti.
Tedbirlere rağmen saldırıların sürmesi nedeniyle 27 Mayıs 1915'te
Ermeni nüfusunun savaş bölgesinde olanları ve Rus işgal ordusuyla
işbirliği yapanlarının göç ettirilmesi kararı alındı.
Osmanlı Hükümeti, göç edenlerin insani ihtiyaçları için planlamalar
yaptıysa da savaş koşulları, iç çatışmalar, intikam peşindeki yerel
gruplar, eşkıyalık, açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle göçler
sırasında çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti.
Tarihi belgeler, hükümetin, söz konusu trajik olayların yaşanmasını
amaçlamadığı gibi göç eden Ermenilere karşı işlenen suçları
cezalandırıldığını açıkça ortaya koymakta. Nitekim, henüz savaş son
bulmamışken yaşanan insani trajedi sırasında olaylara karışarak
suçlu bulunanlar yargılanarak idam edildi.
1917 Bolşevik Devrimi üzerine savaştan çekilen Rusya, bölgeyi
Ermeni çetelere bırakırken, Rus ordusunun geride bıraktığı silah ve
cephaneyle komitalar pek çok Osmanlı yerleşim yerini işgal etti.
Savaşın sonlarına doğru toparlanan Osmanlı Ordusu, Ermenileri Doğu
Anadolu'dan çıkarmayı başardı.
Osmanlı Devleti'ne, imzalamak zorunda kaldığı Sevr Antlaşması'nda
Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti kurulması dayatıldı. Ancak
antlaşma hayata geçmedi. Bunun üzerine Ermeni birlikleri yeniden
Doğu Anadolu'yu işgal etti. Aralık 1920'de bu birlikler de
püskürtüldü. Daha sonra imzalanan Gümrü Antlaşması ile de bugünkü
Türkiye-Ermenistan sınırları çizildi. Ancak Ermenistan'ın Rusya'nın
parçası olması nedeniyle antlaşma uygulanamadı. Antlaşmadaki
hususlar, 1921'de Rusya ile imzalanan Moskova, Azerbaycan,
Ermenistan ve Gürcistan'la imzalanan Kars Antlaşması ile kabul
edildi. Ermenistan, SSCB'den bağımsızlığını elde ettiği 1991'de,
Kars anlaşmasını tanımadığını açıkladı.
ADİL HAFIZA VE EMPATİ İHTİYACI
Ermenistan ve Ermeni diasporasının genel beklentisi, Türkiye'nin
1915 tehciri sırasında yaşananları soykırım olarak tanıması ve
tazminat ödemesi. "Soykırım" kavramı, 1948 Soykırım Suçunun
Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde ulusal, ırksal, etnik
veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etme eylemi olarak
tanımlanıyor.
Söz konusu olayların soykırım olarak tanımlanamayacağına dikkati
çeken Türkiye, 1915 olaylarını her iki taraf açısından da bir
"trajedi" olarak niteliyor. Türkiye, konunun siyasi
çatışmalardan uzak, tarihe tek taraflı bakmadan, tarafların
birbirlerinin neler yaşadığını anlama ve birbirlerinin hafızalarına
saygı duyma şeklinde özetlenen "adil bir hafıza"
perspektifinden çözülmesi gerektiğini vurguluyor.
Türkiye, tarafların arşivlerinin yanı sıra üçüncü ülkelerdeki
arşivlerde de 1915 olayları konusunda araştırma yapılmasını, Türk
ve Ermeni tarihçilerle diğer uluslararası uzmanlardan oluşan bir
ortak tarih komisyonu kurulmasını teklif ediyor.
ERİVAN O FIRSATI DEĞERLENDİREMEDİ
İki ülke ilişkilerin normalleştirilmesi için en önemli gelişme Ekim
2009'da yaşandı. Taraflar, İsviçre'nin Zürih kentinde diplomatik
ilişkilerin yeniden tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine
yönelik iki ayrı protokol imzaladı.
Protokollerde karşılıklı güven tesisi ve mevcut sorunların
çözülebilmesi için tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız, bilimsel
incelenmesi konusuna yer verilirken, sınırların da karşılıklı
olarak tanınması ve ortak sınırların açılması öngörülüyordu.
Turizm, ticaret, ekonomi, ulaştırma, iletişim, enerji ve çevre
konularında işbirliği yapılması, üst düzey siyasi istişarelerden
öğrenci değişim programlarına ilişkilerin normalleşmesini tesis
edecek adımlar da protokolde yer almıştı.
Türk hükümeti protokolü onaylanmak üzere doğrudan TBMM'ye gönderdi.
Ermenistan hükümeti ise metinleri Anayasa Mahkemesi'nin
incelemesine sundu. Mahkeme, protokollerin Anayasa'nın lafzına ve
ruhuna uymadığına hükmetti. Gerekçe olarak, Ermenistan
Anayasası'nın, "Soykırımının uluslararası alanda kabul
edilmesi için çabaların sürdürülmesini" gerekli kılan Bağımsızlık
Bildirisi'ne atıfta bulunduğu hatırlatıldı. Bu bildiri aynı
zamanda, Türkiye'nin doğusunu Ermeni vatanının bir parçası olan
"Batı Ermenistan" olarak adlandırıyor.
Ermenistan Hükümeti protokollerin onay sürecini dondurduğunu Ocak
2010'da açıkladı. Bundan 5 yıl sonra da, Ermeni hükümeti tarafından
geçen Şubat ayında geri çekildi. Bu arada Aralık 2013'te
Ermenistan'ı ziyaret eden dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, sorunun çözümü için tek
taraflı yaklaşımlardan ve konjonktürel değerlendirmelerden uzak,
adil ve insani bir tutum sergilenmesi gerektiğini, tarihin ancak
adil hafızayla inşa edilebileceğine dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da başbakanlığı döneminde
yaptığı 23 Nisan 2014 tarihli açıklamada, 1. Dünya Savaşı şartları
altında hayatını kaybeden, başta Ermeniler olmak üzere tüm Osmanlı
yurttaşlarına taziye diledi, barış ve uzlaşma çağrısı yaptı.