Ankarada yeni bir şifre kırıldı
Abone olAnkara ADS adlı yeni sistemi konuşuyor. TSK içinde çıkan bu kavram şimdi siyasilerin dilinde.
Atatürkçülük ve Kemalizmden farklı bir yol ortaya çıktı. İlk
olarak TSK içinde eğitim doktrini olarak belirdi Atatürkçü Düşünce
Sistemi (ADS). İki yıl önce askerlerin dile getirdiği bu kavram
artık başta Sezer olmak üzere siyasetçiler ve bazı sivil toplum
kuruluşları ve akademisyenlerce dile getiriliyor. Peki bu sistemin
diğerlerinden farkları ne? Neyi amaçlıyor? Sabah'tan Aslı
Aydıntaşbaş sizler için kırdı.
Yazı: Aslı Aydıntaşbaş
Kaynak. www.sabah.com.tr
-Dün Cumhuriyet gazetesinde "şifre çözme"
meraklısı olan Ankaralılar için iki ilginç yazı vardı.
Birincisi, gazetenin başyazarı İlhan Selçuk'un "Süleyman Demirel'in
tarihsel misyonu" isimli makalesiydi. Başbakan Tayyip Erdoğan'ı
"dinci", 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i "dindar"
kategorisine sokan Selçuk, yazısını "Halkımız, İslamcılık'la
Müslümanlık arasındaki farkı anlamadan bu ülkede demokrasi
kurulamayacaktır "Tarih bilincinin kılavuzluğundaki Süleyman Bey'in
Türkiye siyasal yaşamında göz gözü görmezken yapacağı rehberlik,
doğruyu bulmak yolunda ülkeye büyük katkılar sağlayacaktır"
sözleriyle bitiriyordu.
İlgimi çeken diğer yazı ise, SABAH dahil tüm diğer gazetelerde de
olan ancak Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfaya taşıdığı Ankara
Üniversitesi'nin kuruluş yıldönümü kutlamasıydı. Törende konuşan
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, gençliğe "amacı bilinen
dogmalardan uzak durulması" uyarısında bulunduktan sonra
"Bilmelisiniz ki, Atatürkçü Düşünce Sistemi çağdaş dünyanın ve
aydınlık Türkiye'nin vazgeçilmezlerindendir" diyordu. (Törende
İlhan Selçuk'a da onursal doktora veriliyor.)
Yazıyı okurken yine o laf, diye düşündüm Atatürkçü Düşünce Sistemi.
Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst düzey komuta
kademesinden duyduğumuz bu laf, yavaş yavaş devlet dilinde de
yerini buluyor. İki yıl önce ilk duyduğumda "Nedir bu ADS? Yenir
mi, yenmez mi? Bildiğimiz düz Atatürkçülük ya da Kemalizm'den farkı
ne?" diye sormuştum.
Araştırınca öğrendim ki, evet, ADS yeni ve üzerinde kafa yorulmuş
bir kavram. Aslında ilk kez TSK içinde bir eğitim doktrini olarak
ortaya çıkıyor. Ama son yıllarda toplumla da paylaşılıyor. Amaç,
Atatürkçülük ya da Kemalizmi, demode taraflarından kurtarıp daha
esnek, daha Batılı ve daha dünyaya açık bir doktrine
dönüştürmek.
Belli ki Atatürkçü Düşünce Sistemi konseptinin mimarları, 27 Mayıs
sonrası kullanılan "Kemalist devrim" kavramını fazla sol ve
Sovyetik, 12 Eylül'den sonra dilimize giren "Atatürkçülük"
furyasını Mustafa Kemal'in kişiliğinde fazla "kişileştirilmiş"
buluyor. Her iki söylemi de alıp, komplolardan, hamasetten, Üçüncü
Dünya tarzı törenlerden uzak, daha çağdaş bir düşünce sistemi
yaratma isteği var. ADS'nin dayandığı üç temel ayak, laiklik, etnik
referansa dayanmayan bir "Türk ulusu" kavramı ve Türkiye'nin
bölgesel dengelerde yerini alma gayreti. Bunları bana anlatan
kaynağa "Kızıl Elma vaziyeti?" diye soruyorum "Hayır tam tersine.
Bu Atatürkçülüğü o tarz komplocu yapılardan arındırmayı amaçlayan
bir sistem" diyor.
Artık Cumhurbaşkanı Sezer'in de kullanmaya başladığı bu kavram
konusunda en kapsamlı açıklamayı nerede bulabilirim diye internete
döndüğümde, önümüzdeki sonbahar Kara Kuvvetleri Komutanı olması
beklenen Orgeneral İlker Başbuğ'un geçen yıl bu zamanlarda yaptığı
bir konuşma çıkıyor karşımıza.
Başbuğ, TSK üst düzey komuta kademesindeki bir çok kurmay gibi
"liderlik" ve "yönetim" kavramlarıyla yakından ilgili. (Anladığım
kadarıyla komutanlar, yabancı yayınlar dahil bu konudaki kitapları
belli bir disiplin çerçevesinde okuyor ve tartışıyor). Başbuğ, Harp
Akademisi'ndeki konuşması da Peter Drucker'dan Henry Kissinger'a,
Peter Bordieu'ya ait bir kavram olan "fastfood entelektüelliği"nden
risk yönetimine kadar bir çok konuya değindikten sonra, Atatürkçü
Düşünce Sistemi'ne geliyor.
Başbuğ, kulağımızın henüz yeni yeni alışmaya başladığı bu şifreli
kavramı "akıl ve ilmin yol göstericiliğini kabul eden dinamik bir
dünya görüşü" diye tanımlıyor. Daha sonra konuşmasında Atatürk'ün
1923-1938 arasındaki 15 yılda, o günün ulaşım koşullarına rağmen
448 (yılda ortalama 30) yurt içi gezisi yaptığını söylüyor. Başbuğ,
liderler işaret ateşlerine benzer. Dalgalı denizlerde, sisli
gecelerde yol gösterirler. Risk alırlar. Bilinmeyenle uğraşırlar"
diyor.
Bizim gördüğümüz, bu yaz bu rolü üstlenmeye aday birden fazla
siyasetçi var Ankara'da. Ancak kimin "gerçek lider" olduğunu, kaç
kilometre yol kat ettiğiyle değil Türkiye'ye sunduğu yeni vizyonla
ölçeceğiz.