Geçen cumartesi günü, Ankara metrosuna dâhil edilmesi planlanan
yeni trenlerin deneme sürüşleri yapılırken bir kaza olmuş. Kazanın
tam olarak ne zaman olduğunu bilmemekle birlikte, cumartesi sabahı
metroya binemediğimi belirtmek isterim.
Öncelikle, kimseye bir şey olmamış olması işin en güzel tarafı.
En güzel tarafı dediğime göre, başka güzel taraflarından da
bahsedeceğim fark edilmiştir sanırım.
Şimdi diyeceksiniz ki bunun güzel tarafı olur mu? Olur…
Tabi ki maddi bir zararın ortaya çıkmış olması kötü. Cumartesi
ve pazar günü metronun kullanılamamasına bağlı olarak yaşanan
ulaşım problemleri de oldu. Ancak göz ardı etmememiz gereken bir
husus var.
Nihayetinde bir kaza. İstenilerek yapılan bir şey değil. Olay
gerçekleşmiş bir kere. Bundan sonra ne yapılabilir ona bakmak
gerekiyordu. İşte Başkan Mustafa Tuna ve ekibi tam olarak buraya
odaklandı. Geçmişi değiştiremiyorsak, geleceği ne kadar hızlı
yakalayabilirsek o kadar iyi.
Öncelikle Başkan Tuna, kazanın olduğu yere giderek incelemeler
yaptı. Ankaralılara bilgi verdi ve pazartesi gününe metronun
yetiştirilebilmesi için gerekenlerin yapılacağını söyledi. Bu tip
durumlarda kesin bir şey söylemek zordur. Ben de mühendis olduğum
için anlıyorum. Hafta başına metro kesinlikle hizmete girecek demek
yanıltıcı olabilirdi. O sebeple de “Metroyu pazartesiye yetiştirmek
için gereken her şeyin yapılacağını” söyledi.
Ve pazartesi sabahı metro hizmete girmişti. Trafikle ilgili
yaşanılabilecek olası sorunlar yaşanmadı. Gerçi metro yetişmezse
otobüs takviyesi yapılacaktı ama yeterli olmazdı. O sebeple böylesi
daha iyi oldu.
Velhasılıkelam, Başkan Tuna “Nasıl olsa hallolur. Çok üzerine
düşmeye gerek yok. Pazartesi olmazsa salı olur” demedi ve
gerekenlerin ivedi olarak yapılması için işin başında durdu.
Mustafa Tuna için; sorumluluk sahibi ve halkın beklentilerini
önemseyen bir başkan örneği diyebiliriz.
Tabelaların değiştirilmesi…
Bilindiği gibi büyük şehirlerin en büyük sorunlarından biri de
dükkân, mağaza vb. yerlerin tabelalarının yarattığı görüntü
kirliliği.
Kullanılan yazıların büyüklüğü, kullanılan harfler, tuhaf
tuhaf açıklamalar vesaire…
Bunların bir standarda oturtulması şarttı. Ve bu alanda bir adım
atıldı. Son derece isabetli olduğunu düşünüyorum. Sadece tabelalara
baksanız, hangi ülkede olduğunuzu anlayamayacağınız yerler var.
Bunun önüne geçmek için Türkçenin haricinde kullanılmak istenen
yazılar, Türkçe karakterlerin yaklaşık olarak yüzde 25’i
büyüklüğünde olacak.
Tarihi önemi olan tabelalarda, özünü bozacak değişiklikler
yapılmayacak.
Bu gibi küçük gözüken önlemler son derece mühimdir esasında.
Avrupa’yı ve dünyanın çeşitli ülkelerini gezenler, şehrin
mimarisine önem verilmesi hususunun ne denli ehemmiyet arz ettiğini
bilirler.
Şehirdeki yapılar arasında bir armoni olmalıdır. Hem insanları
yormaması için hem de şehrin bir cazibesi olması için.
Sağlıcakla kalın…