Ankara'da neler oluyor?
Abone olPeki bu gövde gösterisine neden gerek duyuldu? Medyanın önemli kalemleri, bu toplantının şifresini açıklıyor..
Konuyu ele alan yazarlardan biri, Akşam yazarı Şakir Süter..
Süter, komutanların toplantıya tam kadro gelmelerini şu sözlerle
anlatıyor: "Herkesi şaşırtan bir grup vardı ki, gerçekten çok
anlamlı bulundu. Genelkurmay neredeyse tam kadro salonda hazırdı!
Genelkurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı dışında üst
kademedeki generaller, çok sayıda emekli paşa salondaydı. Toplantı
sonunda 'Milli Mutabakat Metni' adı verilen ortak bildiri,
alışılmışın dışında, son derece sert ifadeler içeriyordu. Hilafetin
kaldırılmasına övgüler içeren bu bildiri okunduktan sonra uzun süre
alkışlandı. Toplantının dağılmasına az bir zaman kala, ATO
binasının dışındaki kalabalık, şu sloganları atıyordu: - Dayan
Denktaş, Uyan Türkiye.. Denktaş Burada, Hainler Nerede?. Tayyip
İstifa.. Kahrolsun ABD Emperyalizmi.. Ankara'da henüz tam
anlaşılamayan bir 'gariplik' yaşanıyor yaşanmasına da... Bu
garipliğin nereye varacağını kestirmek çok zor. Özetle, hiç de
yabana atılmayacak bir tatsızlık var; dileriz sonu kötüye varmaz."
Radikal Gazetesi yazarı Murat Yetkin ise komutanların bu toplantıya
katılarak hesaplaşmanın perdesini açtığını iddia ediyor yazısında..
Yetkin'e göre dün Kıbrıs ile ilgili açıklanan bildiriye
komutanların verdiği destek, hükümete mesaj niteliği taşıyor..
Yetkin, bu konuyu şöyle dile getiriyor: "Generaller hükümete
muhalif toplantıya katılırken, AP Türkiye'ye yeşil ışık yaktı
Doğrusu görülecek manzaraydı. Ankara Ticaret Odası tarihi
günlerinden birini yaşıyordu. ATO'nun küçük konferans salonunu
hıncahınç dolduran 200 kişilik izleyicinin bir bölümü dışarıya
taşmıştı. Dışarıda da, dar avluyu KKTC ve Türk bayraklarıyla bayram
yerine çeviren 150-200 kişilik bir gençlik grubu, ki aralarında
lise gençlerinin çoğunlukta olduğu okul kıyafetlerinden
anlaşılıyordu, şu sloganları haykırıyordu: 'Kahrolsun Amerikan
emperyalizmi', 'Hükümet istifa, Tayyip Amerika'ya', 'Kıbrıs'ı veren
Türkiye'yi verir', 'Dayan Denktaş, uyan Türkiye' ve 'Denktaşlar
burada, hainler nerede?' Kalabalığın konferans salonuyla buluştuğu
holde ise bazı gençler Aydınlık ve Türkeli dergilerini ücretsiz
dağıtıyordu. İşte bu coşkulu kalabalığın hemen önünde arka arkaya
park etmiş altı orgeneral ve iki korgeneral makam aracı pırıl pırıl
duruyordu. İçeride Kıbrıs konulu değil, 'Hilafetin Kaldırılışının
İlanı ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun 80'inci Yılı ve Günümüz
Türkiyesi' konulu panel vardı. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD)
tarafından düzenlenen panelde ev sahipliğini son zamanlarda
hükümete en sert muhalefeti sergileyen sivil toplum liderlerinden
ATO Başkanı Sinan Aygün yapıyordu. Yakın zamana dek AKP ve CHP ile
Ankara Belediye Başkanlığı görüşmeleri yaptığı basına yansıyan
Aygün, salona topluca giren generalleri tek tek el sıkarak
karşıladı. Kara Kuvvetleri Komutanı ve (Orgeneral Hilmi Özkök,
İsveç'te resmi ziyarette olduğu için) Genelkurmay Başkanvekili
Orgeneral Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden
Örnek, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, MGK Genel
Sekreteri Orgeneral Şükrü Sarıışık, Genelkurmay İkinci Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral
Fethi Tunçel, Aygün tarafından kendileri için ön sırada ayrılmış
yerlere buyur edildiler. Arka sıralarda kimler yoktu ki? 15
üniversitenin rektörleri, eski Meclis Başkanı Ömer İzgi, eski MGK
Genel Sekreteri Tuncer Kılınç, profesörler ve konferansa yoğun ilgi
gösteren haberciler. Hükümetten kimse yoktu. Aygün'e sorduğumda,
"Daveti biz yapmadık. ADD çağırmış olabilir" dedi. Generallerin
konuşmacılardan İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Nur
Serter ve Prof. Çetin Yetkin'in şeriat özlemcilerine karşı daha
uyanık olunmasını isteyen ve hükümetin bu doğrultudaki icraatını
eleştiren sözlerini alkışlamaları belki o kadar dikkat çekici
sayılmazdı. Ancak Prof. Anıl Çeçen'in "Emperyalist Amerika ve
Avrupa ile ilişkilerimizi keselim. Onlarla işbirliği yapmak yerine
Avrasya ile, İran, Rusya, Çin ile işbirliği yapıp, yeniden mazlum
milletlerin lideri olalım" mealindeki sözlerini, NATO generalleri
olarak alkışlamaları dikkat çekiciydi. Bu sırada da kendilerini
'Ulusal Birlik Kuvayı Milliye Hareketi' olarak tanıtan bir grup,
AB'nin her üyesi için bir gereklilik olan 'egemenlik paylaşımına'
karşı bütün varlıklarıyla karşı koyacaklarına ant içtiklerini ilan
eden bildiriyi dağıtıyordu. Tablo, hükümetin AB ve Kıbrıs konusunda
kritik bir aşamada bulunduğu sırada, en üst düzeydeki TSK
üyelerinin, Türkiye'nin Batı dünyasıyla tercihlerini sorgulayacak
bir gövde gösterisine destek vermeleri olarak mı yorumlanmalı?
Yoksa ATO'daki toplantısı sonrası kulaklara fısıldanan yorumlara mı
itibar edilmeli? Kulislerde asıl şenliğin bugün ATO, ADD, Türk
Ocağı, esnaf ve şoför dernekleri tarafından düzenlenen Kıbrıs ve AB
panelinde çıkacağı konuşuluyor. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bu
panelde konuşmak üzere şehre geliyor. Dün Lefkoşa'da sorulduğunda
"Büyük bir gösteriye çevireceklermiş, ama benim hükümetle işim yok,
Kıbrıs'ı anlatacağım" dedi. Gösterinin hükümete karşı olacağını kim
söylemişti ki, Denktaş bu yanıtı verdi? Ankara'da Kıbrıs
görüşmeleri üzerinden bir başka hesaplaşmanın, iktidar ilişkileri
hesaplaşmasının perdeleri açılırken, bu sahnede yer alanlarca fazla
önemsenmeyen gelişmelerin haberleri de geliyordu. Örneğin, Avrupa
Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye'ye karşı uzun yıllardır
uyguladığı siyasi gözetimi kaldırma kararı verdi. Gündüz Aktan bu
durumu "Artık Kopenhag Kriterleri'nin sorun olmaktan çıktığını
söylemek istiyorlar" dedi. Türkiye'nin AB üyeliği süreci Kıbrıs'ta
çözümle kâğıt üzerine dökülecek aşamaya geliyor. İstanbul'da Mehmet
Ali Birand'a konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw ise
"Rumlar referandumu reddederlerse 1 Mayıs'ta AB'ye sadece Güney'i
temsilen girerler" dedi. Bu hem Kuzey Kıbrıs'ın ayrı bir siyasi
coğrafya olarak dolaylı tanınması, hem de Türkiye üzerindeki Kıbrıs
baskısının hafiflemesi demek. Ama Ankara'daki sorun bütün bunların
ötesinde. AB ve ABD eğer Türkiye'nin uluslararası siyasette bir
istikrar unsuru olarak kendilerine destek olmasını istiyorlarsa,
Türkiye'ye bu yıl AB üyeliği için müzakere tarihi vermek
zorundalar. Aksi halde Türkiye zora düşecek ve kendi sorunuyla
uğraşmaktan dış destek verecek hali kalmayacak. Milliyet yazarı
Fikret Bila ise bu toplantıyı, komutanların mesajı olarak görüyor.
Bila, bu gerekçesini şöyle destekliyor: Komutanların mesajı Ankara
Ticaret Odası Sosyal Tesisleri'nde, panel salonuna arka arkaya yedi
komutanın girişi dikkat çekiciydi. Birkaç saniyelik şaşkınlık ve
suskunluktan sonra, panel salonunu dolduran izleyiciler,
komutanları alkışladılar. Hilafetin kaldırışı ve eğitim birliğinin
kurulmasının 80. yılı nedeniyle düzenlenen panele Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin üst düzey komutanları topluca katıldılar: Kara
Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman, Deniz Kuvvetleri Komutanı
Ora. Özden Örnek, Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur,
Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ, MGK Genel Sekreteri
Org. Şükrü Sarışık, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Org. Fethi Remzi
Tuncel, Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. Metin Yavuz Yalçın...
Hilafetin kaldırılışı nedeniyle yapılan panele kuvvet
komutanlarının eşleriyle birlikte gelmeleri de anlamlıydı... Kuşku
yok ki, komutanların verdiği bu görüntü, mesaj yüklüydü. Görüntü,
askerlerin bir çeşit "bayrak göstermeleri" niteliğindeydi. Panele
toplu katılım, kuvvet komutanları arasında bir "görüş ve hareket"
birliği olduğunu gösteriyordu. Üç kuvvet komutanı oradaydı.
'Dördüncüsü olan Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim Fırtına da
iki savaş uçağının çarpışarak düşmesi ve üç pilotun şehit olması
nedeniyle Konya'ya gitmek zorunda kalmasaydı, o da panelde
olacaktı' şeklinde gelen haber, dört kuvvet komutanının bu
fotoğrafta olduğunun işareti... Bu itibarla Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin dün bu görüntüyle bir "duyarlılık yansıttıkları"
açıktı. Genellikle Cumhurbaşkanlığı, TBMM veya hükümet gibi resmi
platformlardaki etkinliklerde topluca görmeye alıştığımız
komutanların, ilk kez sivil toplum kuruluşlarının (Atatürkçü
Düşünce Derneği öncülüğünde üniversiteler, sendikalar, odalar)
düzenlediği bir panelde, mesai gününde, boy göstermeleri, son
dönemlerde, bir ilkti... Komutanların bu panele topluca katılmaları
yankılanıp, çeşitli açılardan yorumlanacaktır... Üzerinde durulması
gereken bir yön de, panelde, "Ulusal Uyanış ve Birlikteliğe Çağrı"
adı altında açıklanan "ulusal mutabakat" bildirisiydi. Komutanlar
bu bildiriyi, izleyenlerle birlikte alkışladılar. Bu alkışlar
"nezaket" gereği miydi, yoksa içeriğine katıldıklarının göstergesi
mi? Eğer ikincisi ise ayrı bir önem taşıyor. Çünkü, bildiri;
"Atatürk, tam bağımsızlık, ulusal bütünlük, ulus - devlet, laiklik,
üniterlik vurguları, bunlara dönük ihanet, tehdit ve tehlikelere
karşı ulusal direnç mesajları, dışarıda teslimiyetçi içeride
güdümlü politikalara ağır eleştiriler" taşıyor ve bu bir "ortak
milli anttır" diye bitiyor. Yeni bir muhalefet tarzı öneriyor.
Kuşkusuz, komutanların bu panele katılışları, açıklanan bildiri hem
ulusal, hem de uluslararası yankılar bulacaktır. Başta Kıbrıs olmak
üzere gündemdeki birçok sorun ve iktidarın yaklaşımlarıyla
ilişkilendirilecektir... Bunun bir sürecin başlangıcı, ilk adımı
olup olmadığı sorusuna yanıt aranacaktır. Devamının gelip
gelmeyeceği merak edilecektir. Siyasi, toplumsal ve askeri alanlara
etkileri izlenip, ölçülmeye çalışılacaktır...