“Nasıl Hatırlıyoruz?” adlı kitaba bir makalesiyle katılan Doç. Dr. Christopher Wilson’un tezi Anıtkabir’in şifrelerini çözüyor. Kabul edilmeyen diğer Anıtkabir projeleri de gün ışığına çıkıyor. (Aktüel) İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim görevlisi Yard. Doç. Dr. Christopher Wilson’ın, Timaş Yayınevi tarafından 10 Kasım’a yönelik olarak çıkarılan “Nasıl Hatırlıyoruz” adlı kitapta yer alan “Anıtkabir’de Ulusal Kimlik ve Belleğin Temsili” konulu makalesi Anıtkabir ve Atatürk kültünün şifrelerini mimari ve sembolizm açısından çözüyor. Wilson, makalesinde Mustafa Kemal’in ölümünden sonra başlayan süreçte cenaze merasimi için seçilen mekânların ve şekillerinin neye tekabül ettiğini, Anıtkabir’deki simgelerin ne manaya geldiğini araştırıyor. Anıtkabir’in salt resmi bir anıt mezar olmanın çok ötesinde şeyler ifade ettiği görüşündeki Christopher Wilson’a göre “Anıtkabir sadece bir kişiyi değil bütün Türkiye’yi temsil eden müşterek bir abide”. Ve yine onun ifadeleriyle eserde “Kurgulanan Türk tarihini, bağımsızlık mücadelesini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu betimleyen, açıklayan ve vurgulayan, anlatı tarzında bir mekânsal deneyim yaratmak için heykeller, rölyefler, yer döşemeleri ve hatta tavan motifleri kullanılmış”. Dilerseniz, Wilson’un makalesinden yola çıkarak Anıtkabir’in simgeler ve kavramlar dünyasında nasıl bir yeri olduğuna ve şifrelerine göz atalım. Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 yılında vefat eder. Cenazesi, Dolmabahçe’nin ana tören salonunda geçici katafalkta 16 Kasım’dan 19 Kasım’a kadar ziyarete açılır. Naaş, Ankara’da TBMM’nin dış avlusunda ünlü Alman modernist mimar Bruno Taut’un yaptığı katafalkta sergilenir. Resmi cenaze töreni 21 Kasım sabahı gerçekleştirilir. Cenaze töreninin sembolizmi Wilson’ın çalışmasına göre Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e varana kadar geçeceği yerlerin bile bir sembolizmi söz konusu. Wilson, Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda ölmesinin bu binayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının mülkü haline getirdiğini iddia ediyor. Yine naaşın yer aldığı ana salonun Osmanlı döneminde Ramazan ve Kurban Bayramı kutlamalarının yapıldığı, 1876 Anayasası’nın ilan edildiği mekân olması hasebiyle Mustafa Kemal’i Osmanlı padişahlarıyla eşit konuma taşıdığını belirtiyor. Atatürk’ün naaşı top arabasıyla Dolmabahçe’den alındıktan sonra Chopin’in “Cenaze Marşı” eşliğinde Türk Bayrağı’na sarılı bir şekilde Sarayburnu’na getirilir. Tören Atatürk’e ait İstiklal Madalyası’nı taşıyan bir general tarafından yönetilir. Burada cenaze “Zafer” isimli torpil gemisine yüklenerek Marmara’da demirlemiş olan Yavuz zırhlısına götürülür. Yabancı ülkelerin savaş gemilerinin de dâhil olduğu top atışları yapılır. Atatürk’ün naaşı “Zafer” gemisine yüklenerek İzmit’e ulaştırılır. Burada cenazeyi Ankara’ya götürecek olan, defne yaprakları ve çiçeklerle süslenmiş tren beklemektedir. Ankara’ya varıldığında ise naaş üst düzey protokol eşliğinde Taut’un tasarladığı katafalka taşınır. Wilson’a göre İstanbul’da yapılan tören, Samsun’a gidişi, Ankara’daki tören ise Mustafa Kemal’in Ankara’ya varışını temsil ediyor. Mustafa Kemal’in naaşı, Anıtkabir yapılmadan önce 15 yıl bekleyeceği Etnoğrafya Müzesi’ne yerleştirilir. Müze Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından tasarlanmış bir erken cumhuriyet dönemi eseridir. Wilson ise müzeyi Türklük kavramını mimari olarak temsil etmeyi amaçlayan ilk ulusal stilin bir parçası olarak sınıflandırıldığını söyler. Nihayet ölümünden 15 yıl sonra 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün mezarı Anıtkabir’e gider. Ancak bu seferki tören bir ağıttan çok kutlama ve şenlik havasında geçer. Anıtkabir’in sembolizmini deşifre eden makalesinde Wilson bu töreni “Tören partiyi andırıyordu” şeklinde değerlendiriyor. Tabii, Anıtkabir’e gelene kadarki süreçte; yarışmalar yapılır, büyük maddi ve manevi imkânlar harcanır. Hâlbuki bir iddiaya göre Atatürk “Halkım beni unutmadığı sürece istediği yere gömebilir” demiştir. Ancak mezarın yerini belirlemek için komite toplanır. Atatürk’ün mozolesi için Rasattepe seçilir. Bunun nedenleri biri olarak 40’ların Ankara’sında her yerden görünür olması gösterilir. En büyük neden ise Atatürk’ün öğretmeni Emin İnankur’un Atatürk’ün “Bu tepe ne güzel bir anıt yeri” dediğini dile getirmesidir. Rasattepe ilk Frig tümülüsüdür ve Atatürk’ün mozolesinin öncesinde kazılır. 1943-44 yılında yapılan kazılarda Türklerin mitsel tarihini destekleyecek birçok arkeolojik buluntu ortaya çıkarılır. Wilson’a göre “Türklerin babası olan Atatürk hem gerçek hem de simgesel anlamda Friglerin üstünde yatacaktır.” 1 Mart 1941’de Atatürk’ün mozolesi için uluslararası yarışma yapılacağını duyurur. Bir bildiriyle ne istendiği detaylarıyla anlatılır. Bu maddelerden birinde “Bu ziyaretgâha büyük bir şeref medhalinde girilecek ve yüz binlerce Türk’ün atasının önünde eğilerek tazimini sunmasına ve bağılılığını tekrarlayarak geçmesine müsait olacaktır” denir. Yarışmaya yurt dışı dâhil 50 başvuru yapılır. Almanya’dan 11, İtalya’dan 9, o zamanki savaş koşullarına rağmen Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan birer başvuru gönderilir. 7 Mayıs 1942’de TBMM, Emin Onat ve Orhan Arda’ya ait mimarı tasarımın kazandığını açıklar. Fakat jüri Onat-Arda projesinde bazı değişiklikler teklif ederler. Yunan tapınakları mı örnek alındı? Wilson makalesinde, Anıtkabir’in tasarımı ile ilgili “İlk bakışta Halikarnassos’taki Mausoleion’a çok benzemektedir; Türk ulusunu temsil etme çabasındaki bir anıta göre ironik bir şekilde soyut ve abidevileştirilmiş klasik bir Eski yunan Hellenistik tapınak izlenimi verir” der. Projenin mimarları olan Onat ve Arda’nın “Biz Türk milletini skolastik anlayıştan uyandırma ve Ortaçağ’dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin büyük önderi için kurmak istediğimiz anıtın, onun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik… Ata’nın Anıtkabir’ini bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı yedi bin yıllık bir medeniyetin rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik“ diyerek sanki bu tezi destekler. Meclis, mimarları 24 milyonluk bütçe ile destekler. Christopher Wilson’un çalışmasında vardığı sonuç ise şöyle: Atatürk’ün naaşı tamamlanan Anıtkabir’e temelli olarak yerleştirildikten sonra heykeller, rölyefler ve süslemeler tüm ziyaretçilere tarihi temsil edip aktararak, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir kimlik ve bellek inşa ederek gelecek nesilleri algılanmış bir daimilikle eğitir Ne var ki bu tarih tarafsız tarihçilerin objektif şekilde yazdığı bir tarih değildir. Bu tarih daha ziyade iktidarda olanlar tarafından kıymet biçilmiş, onaylanmış ve izin verilmiş bir tarihtir. Bu bakımdan Anıtkabir pek çok abide gibi mimarının ve inşa edildiği ortamın geçmişi nasıl temsil etmeye ve siyasileştirmeye yaradığının bir örneğidir. Bu örnek de neticede ulusal kimlik ile Türklerin ve Türk ulusunun belleğini şekillendirmeye yaramıştır” der. ADIM ADIM ANITKABİR’İN ŞİFRELERİ * Anıtkabir’de ziyaretçileri karşılayan 26 basamaktan oluşan heybetli merdivenler Türk ordusunun ülke üzerinde hâkimiyeti sağladığı 26 Ağustos 1922’yi temsil eder. * Merdivenlerin başında solda Türk erkekleri, sağda Türk kadınlarını temsil eden heykeller yer alır. * Merdivenin iki yanında “Kule” adı verilen tek katlı iki taş yapı vardır. Kulelerin tepesindeki çatı ve bronz temren, bugün Türkiye’de ve Orta Asya’da kırsal kesimlerde hâlâ görülen geleneksel Türk göçer çadırını temsil eder. Halk geleneğin göstergelerinden ilkidir. * Anıtkabir’de her biri Kurtuluş Savaşı’yla alakalı bir temayı temsil eden on kule bulunur; İstiklal, Hürriyet, Mehmetçik, Zafer, Barış, 23 Nisan, Misak-ı Milli, İnkîlap, Cumhuriyet ve Müdahafa-i Hukuk. Kulelerin içinde Atatürk’ün o temaya ilişkin sözleri vardır. * Kadın ve erkek heykellerinin iki tarafında taştan yapılmış 12’şer tane aslan heykeli vardır. Bu sıralı olduğundan “Aslanlı yol” olarak bilinen tören geçidi takip eder. Hitit Aslanı’na benzeyen bu heykeller Osmanlı öncesi kökenleri hatırlatmayı amaçlar. Bir de aslanların oturması “Barış ve gücü” temsil eder. * Bu tören geçidi devasa bir alanda son bulur. Alan Çankaya ve Meclis’e kadar uzanır. Hitit Aslanları’ndan başlayan tarihi yolculuk Çankaya’da son bulmuştur. Sol kolda artık tapınağa benzer ana bina vardır. * Şeref Holü’nün önündeki dış alanın zemininde 373 soyut kilim deseni bulunur aynı zamanda kuleleri birbirine bağlayan kemerlerin tavanında da benzer desenler vardır. Bu simgeler halk geleneğine vurgu yapar. * Alandan Şeref Holü’ne çıkarken her biri yanı kuşatan kabartmalar bulunur. Solda “Başkomutanlık Meydan Muharebesi, sağda “Sakarya Meydan Muharebesi… Yine Şeref Holü’ne varmadan önce ziyaretçiler birçok yerde Atatürk’ün sözleriyle karşılaşır. * Holün içersinde Türk kilim motifleri sayıca ve karmaşıklık bakımından artış gösterir. Holün ucunda ise tek bir pencereyle çevrili olan, Osmaniye’den getirtilen 40 ton ağırlığındaki yekpare kırmızı mermerden yapılmış muazzam büyüklükte Atatürk’ün mezarını temsil eden lahit yer alır. Naaşın kendisi ise lahdin tam aşağısında kümbete benzer sekizgen mezarda gömülüdür. Türkiye’nin 81 ili ve iki de dışarıda kalan ilden alınmış 83 pirinç kap içinde toprak bulunmaktadır. Alandan Şeref Holü’ne çıkarken her bir yanı kuşatan kabartmalar görülür. Atatürk’ün mozolesi Hitit Aslanı’na benzeyen heykeller, Osmanlı öncesi kökenleri anlatmayı amaçlar