Kaybettiğim her insan ile yitip gitmiş, hatta hiç hatırlamadığım
bazı anıları hatırladım.
Bazıları kitap olur, bazıları belki ilk kelimede tükenir.
Meğer ne çok anı öldürmüşüm.
Meğer ne çok anı gömmüşüm.
Sonra düşündüm; gömdüğüm, öldürdüğüm anıları…
En çok anım olanları.
Hiç unutamadıklarımı…
Unutmak istediklerimi…
İsteyip unuttuklarımı…
İstememe rağmen unutamadıklarımı…
Ve tabii hiç unutmak istemediklerimi…
Hep içimde yaşattıklarımı…
Kâh bir yanakta doğduğum anlar…
Kâh iki satırla öldüğüm girdaplar…
Yazsam yazılamayan, yazmasam yüreğime ayıp olacaklar.
En önemliler, en önemsizler.
Varken yoklar, yokken bile hep var olanlar.
Sonra fark ettim ki huzurla arkadaş olanları; aynı zamanda bana
yoldaş, hayallerime kıble, umutlarıma hayal olmuşlar.
Hep yaşasın istediklerim var bir de…
Ama ölüyorlar işte tek tek.
Bazen bir dost kaybı, bazen bir uzak arkadaş cebinde…
Her giden yanında götürüyor bende bıraktıklarını.
Daha bir acıtıyor o zaman gidenler, daha bir ölüyorlar.
Susuyorum sonra sessizliğimde kendimle savaşımda.
Kaybetmeye alışkın sözler geliyor dilime, yutuyorum onları.
İçimde kaybetsinler diye…
Ardından yine hatırlıyorum bana yoldaş hatıraları.
Benden yalnız, benden bahtsızları…
Hayalsiz, en çok da umutsuz kalanları…
Sevgi dolu sevgisizleri…
Sevgisiz aşkları…
Bir de uzaklara düşenleri…
Uzak olanları…
Uzak iken en yakın olanları…
Gülümsemesini bana bırakıp, ellerimi alıp gidenleri…
https://www.facebook.com/yazmasamolmazdi
https://twitter.com/yazmasamolmazdi
/msincedemir#