Anayasa'dan sabit ücrete gerekçe
Abone olAnayasa Mahkemesi, Van ve Bursa'da GSM Abonelerinden sabit ücret alınma hükmünün iptalini reddetmişti
Anayasa Mahkemesi'nin, cep telefonlarından sabit ücret
alınmasını öngören yasa hükmünün iptal isteminin reddine ilişkin
gerekçeli kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi,
Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Bursa 1. Asliye Ticaret
Mahkemesi'nin 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun GSM
abonelerinden (cep telefonu) sabit ücret alınmasını öngören hükmün
iptal istemini reddetmişti. Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararında,
itiraz konusu düzenlemenin bir iş veya hizmetin karşılığı olarak
alınan ücret çeşitleri arasında yer alan ''sabit ücret''in mobil
telefon hatlarının hiç konuşma yapmadan gelen aramaları
yanıtlaması, sürekli olarak baz istasyonları aracılığıyla kontrol
edilmesi ve çalışır durumda olmasının sağlanması amacıyla yapılan
işletme maliyeti karşılığında bir tarifeye ve abonelik sözleşmesine
dayanılarak alındığının anlaşıldığı belirtildi. Kararda, ''Kaldı ki
yasakoyucu, bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret
çeşitleri içinde sabit ücreti sayarken bunu zorunlu olarak alınan
ücret kalemi olarak tanımlamamış, yapılacak abonelik sözleşmelerine
konulması konusunda emredici bir kural getirmemiştir'' denildi.
İtiraz konusu sabit ücretin abone tarafından ödenmesinin
Anayasa'nın 5. maddesinde temel amaç ve görevleri belirtilen sosyal
hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı,
kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını zedelemeyeceği
vurgulanan kararda, Anayasa'nın 22. maddesindeki haberleşme
hürriyetini de engellemeyeceği kaydedildi. Düzenlemenin reddine
farklı gerekçeyle katılan üye Prof. Dr. Fazıl Sağlam, çoğunluk
kararında sabit ücretin bir iş ya da hizmetin karşılığı olduğunu
varsayan gerekçenin, uygulamada henüz kesinlik kazanmamış
bulunduğunu belirtti. Sağlam, mahkemeleri bağlayıcı nitelik
taşımayan teknik bir görüşe, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının
yargı organlarını bağlayıcı etkisi nedeniyle süreklilik
kazandırılabileceğine işaret etti. Sağlam, bu konunun idari ve adli
yargının denetim alanı içinde olması gerektiğine dikkati çekti.