Anayasa profesörleri ne dedi?
Abone olAnayasa Mahkemesi Ak Parti'nin kapatılması hakkındaki iddianameyi kabul etti. Anayasa profesörleri şöyle değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi Ak Parti'nin kapatılma istemine ilişkin
iddianameyi kabul ederek davanın görüşülmesini kabul etti.
Bu gelişmeyi hukuk profesörleri şöyle değerlendirdi:
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK? |
Önce iddianame AK Parti'ye gönderilecek ve savunma yapması için
bir ay süre verilecek. Ak Parti ek süre talep edebilecek. Ön savunmanın Anayasa Mahkemesine verilmesinin ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, esas hakkındaki görüşünü bildirecek. SÖZLÜ SAVUNMA YAPILACAK Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki görüşü AK Parti'ye gönderilecek. Daha sonra belirlenecek bir tarihte Yalçınkaya sözlü açıklama; AK Parti yetkilileri de sözlü savunma yapacak. EK DELİL SUNULABİLECEK Bütün bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak raportör, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken, gerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, gerekirse davalı AK Parti hakkında ek delil sunabilecek. AK Parti ise yazılı ek savunma verebilecek. Raporun, Anayasa Mahkemesinin 11 üyesine dağıtılmasının ardından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç bir toplantı günü belirleyecek. Üyeler, belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacaklar. EN AZ YEDİ OY GEREKLİ AKP hakkındaki kapatma davasını, 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi Heyeti karara bağlayacak. Anayasa'ya göre bir siyasi partinin kapatılmasına karar verilebilmesi için nitelikli çoğunluğun oyu aranacak. Buna göre, kapatma kararı için Anayasa Mahkemesinin 11 asıl üyesinin en az 7'sinin oyu gerekecek. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 69. maddesine göre, temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma kararı da verebilecek. |
Mithat Sancar (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr.)
Bu durum Türkiye’de demokrasinin yerleşmesinin önünde büyük bir
engeldir. Siyasi kültür demokratikleşmesinde çok olumsuz rol
oynadığını düşünüyorum. İktidar partisi, yüzde 47 oy almış
bir parti de, kapatma davasıyla karşı karşıya kalabiliyor.
Meseleyi bu açıdan değil de, hangi konumda olursa olsun, siyasi
partilere yönelik bu siyasal ve hukuksal tehdidin demokrasinin
gelişmesinin önünde bir engel olduğunu düşünüyorum. Son
dönemde HADEP, DEHAP ve DTP’den sonra, şimdi de AK Parti’ye yönelik
bir dava var. Çok ciddi, Demokles’in kılıcı tarzı bir
tehdit, siyasi hayatımızın demokrasinin üzerinde
sallanmaktadır.
Sancar, Gül açısından durumu şöyle değerlendirdi:
“Bu bir yargılama değil. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün
isminin geçmesi, onun Anayasa Mahkemesi’nde yargılandığı anlamına
gelmiyor. Gül için siyaset yasağı talep edildiği anlamına
geliyor. Siyaset yasağı getirilmesi ile yargılama farklı
şeylerdir. Siyaset yasağının olması cumhurbaşkanı olma konumunu
etkilemeyecektir. Cumhurbaşkanı siyaset yapmıyor. Eğer kapatma
olur, Anayasa Mahkemesi siyaset yasağı kararı verirse
cumhurbaşkanının konunumu etkilemez.”
İKTİDAR İDDİALARI OTOMATİKMAN KABUL EDİYOR
Hikmet Sami Türk (Bilkent Üniversitesi)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şimdiden bu yasağa dahil
değildir. Zaten bu yasak bağımsız siyaseti mümkün kılıyor.
Erdoğan'a siyasi yasak gelirse vekilliği düşer ama önümüzdeki
seçimde bağımsız milletvekili seçilmesinin önünde hiç bir engel
yok.
Abdullah Gül için bir mahkumiyet kararı verilirse oldukça ağır
bir karar olur. Etik bakımdan cumhurbaşkanının durumu sarsılır.
Hukuki olarak ise konumunda değişiklik olmaz.
Ak Parti'nin yapmaya çalıştığı değişiklikler her şeyden
önce etik değil. İktidar otomatik olarak iddiaların doğruluğunu
kabul etmiş oluyor. Bu AK Parti'nin kendi adına çıkardığı af gibi
olacaktır.