Anayasa Mahkemesi'nden Ahmet Altan'ın bireysel başvurusuna ret!
Abone olDarbe girişimi sonrası FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan tutuklanıp 10 yıl 6 ay hapis cezası almasına rağmen adli kontrolle serbest kalan Ahmet Altan, savcılık itirazıyla tekrar tutuklandı. Altan, tutuklanmasını Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyla taşıdı. Mahkeme, ihlal bulunmadığı kararıyla Altan'ın başvurusunu kabul edilemez buldu.
Anayasa Mahkemesi İkinci
Bölümü, gazeteci-yazar Ahmet Hüsrev
Altan'ın bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu. 'FETÖ'nün
medya yapılanması'na yönelik yürütülen soruşturma
kapsamında gözaltına alınan Altan, 23 Eylül
2016'da 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya
veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve silahlı terör
örgütüne üye olma' suçlarından tutuklandı. İstanbul 26. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde tutuklu yargılanan Altan, mahkemenin 16
Şubat 2018'deki kararıyla 'Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, bu
düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen
uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme' suçundan ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
10 yıl 6 ay hapis cezası alıp serbest kalmasına savcılıktan itiraz
Temyiz üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 5 Temmuz 2019'da, darbeye teşebbüs suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozarak Altan'a 'silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan ceza verilmesine hükmetti. Bozmaya uyan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Kasım 2019'da bu kez 'terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme' suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezası verdiği Altan'ın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 6 Kasım 2019'da tahliye kararına itiraz etmesi üzerine Altan, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla 13 Kasım 2019'da tekrar tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Anayasa Mahkemesi'nin değerlendirmesi: Bireysel başvuruyu değerlendiren Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, Altan'ın başvurusunu kabul edilemez buldu.
Anadolu Ajansı'nın aktardığı habere göre, Yüksek
Mahkeme'nin gerekçesinde, Anayasa'nın kişilerin fiziksel
hürriyetlerini güvence altına alan 19. maddesinin kişi hürriyetinin
kısıtlanmasına imkan tanıdığı durumlardan birinin
de 'mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve
güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi' olarak belirlendiği
kaydedildi. Bu nedenle yargı organlarınca verilecek mahkumiyet
kararları kapsamında hapis cezasının veya güvenlik tedbirlerinin
infaz edilmesinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal
etmeyeceği belirtilen gerekçede, ancak Anayasa'nın 19. maddesinin
amacının kişileri keyfi bir şekilde hürriyetten yoksun bırakılmaya
karşı korumak olduğu, kişi hürriyetine getirilecek sınırlamaların
da maddenin amacına uygun olması gerektiği vurgulandı.
Somut olayda, 10 Eylül 2016'da gözaltına alınan ve 22 Eylül 2016'da tutuklanan başvurucu hakkında 4 Kasım 2019'da mahkumiyet hükmünün tesis edildiği ve hükümle birlikte yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulanarak başvurucunun tahliyesine karar verildiği hatırlatıldı. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tahliye kararına itirazının kabul edildiği ve süreç sonunda başvurucunun 13 Kasım 2019'da tutuklandığı ifade edilen gerekçede, Altan'ın 'suç isnadına bağlı tutulma' halinin, hakkında ilk derece mahkemesince mahkumiyet hükmüyle birlikte tahliye kararının verildiği 4 Kasım 2019'da sona erdiği kaydedildi.
'Suç isnadına bağlı tutma değil, mahkumiyete bağlı tutma
niteliğinde'
Başvurucunun bu tarihten sonraki döneme ilişkin olarak
hürriyetinden yoksun kalmasının, 'suç isnadına bağlı tutma' değil,
'mahkumiyete bağlı tutma' niteliğinde olduğuna işaret edilen
gerekçede, bu nitelikteki bir tutmayla ilgili yapılan bireysel
başvuruda suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin
uygulanmasının mümkün olmadığı aktarıldı.
Başvurucunun tutuklanma sürecinin yetkisiz makamlar tarafından başlatılıp neticelendirilmesi ve böylelikle mahkumiyete bağlı tutma kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı iddiasının dayanaktan yoksun olduğu değerlendirilen gerekçede, bu nedenlerle başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtildi.
Gerekçede, Altan'ın tutuklama kararı veren ve bu karara karşı itirazını inceleyen ağır ceza mahkemelerinin bağımsız ve tarafsız olmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürdüğü de hatırlatıldı.
Başvurucunun bu ihlal iddiasına dair hiçbir belirleyici ya da ayırt edici ifade kullanmadığı ve iddiasını herhangi bir olgu veya olay belirtmeksizin soyut olarak dile getirdiği aktarılan gerekçede, bu nedenle başvurunun bu kısmının da kabul edilemez bulunduğu ifade edildi.