Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan: Bireysel başvuru anayasal milat
Abone olAnayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, “Bireysel başvurunun uygulamaya geçmesi anayasal bir milattır” dedi.
Anayasa Mahkemesinin 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir tören
düzenlendi. Yüce Divan salonunda gerçekleştirilen törende konuşan
Arslan, AYM’nin tarihini ilk 50 yıl ve son 10 yıl olarak iki döneme
ayırmanın, bireysel başvuru sayesinde mümkün olduğunu belirtti.
Arslan, Anayasa Komisyonu Raporu’nda da ‘bugüne kadar devletçi anlayışla, devleti ve sistemi koruyan’ bir organ olarak algılanan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruyla birlikte, ‘artık özgürlükçü kararlar veren özgürlükleri güvenceye alan’ bir mahkeme olarak algılanacağının belirtildiğini ifade etti.
AYM’nin 53. kuruluş yıldönümü törenindeki konuşmasında Anayasa Mahkemesinin paradigma değişimi sürecinin henüz başında bulunduğunu, alınacak çok mesafe olduğunu, bu değişimin tamamlanması ve istikrarlı bir hâle getirilmesi gerektiğini söylediğini hatırlatan Arslan, bu beyan aynı zamanda başkan olarak sorumluluk üstlendiği dönemin de istikametini yansıttığını vurguladı.
Bireysel başvuruyla başlayan paradigma değişiminin norm denetimini de içine alacak şekilde önemli ölçüde gerçekleştiğini ifade eden Arslan, “Anayasa Mahkemesi hem norm denetiminde hem de bireysel başvuruda hak eksenli yaklaşımla Türk hukuk pratiğine yön verecek nitelikte kararlar almıştır ve almaya devam etmektedir. Bu kararlar bir yandan hukuk düzeninin Anayasa ile uyumlu hâle gelmesini sağlamış diğer yandan da temel hak ve özgürlüklerin koruma alanını genişleterek standartları yükseltmiştir. Mahkemenin benimsediği hak eksenli paradigma Anayasa hükümlerinin temel hak ve özgürlükler lehine yorumlanması sonucunu doğurmuştur. Bunun uygulamaya iki şekilde yansıdığını söyleyebiliriz. Birincisi yeni paradigmanın hâkim olmasıyla birlikte kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, laiklik ve demokratik devlet gibi devletin yapısına ve işleyişine ilişkin anayasal ilkeler özgürlükçü bir yaklaşımla ele alınmıştır” diye konuştu.
Türk anayasa yargısındaki paradigma dönüşümünün laiklik
ilkesinin özgürlükçü yorumuyla başladığına değinen Arslan, “Anayasa
Mahkemesi bireysel başvurunun başlamasından sadece üç gün önce, 20
Eylül 2012 tarihinde verdiği bir kararda, o döneme kadar yargısal
paradigmaya hâkim olan ve daha ziyade yasakları meşrulaştırıcı bir
işlev gören katı pozitivist laiklik anlayışını terk etmiş; bunun
yerine din ve vicdan özgürlüğünü güvenceye alan esnek ve özgürlükçü
laiklik yorumunu benimsemiştir. Mahkeme bu kararında laiklik
ilkesinin dini bireyin iç dünyasına hapsetmediğini, din ve inancın
toplumsal görünürlüğüne imkân tanıdığını ve bunu güvenceye aldığını
belirtmiştir” değerlendirmesinde bulundu.
“Başörtüsü yüzünden salondan çıkarılan avukatın
başvurusu ayrımcılık olarak kabul edildi”
Bireysel başvurular hakkında örnekler veren Arslan, “Özgürlükçü
laiklik yorumunun belki de en bariz yansıması başörtüsüne yönelik
yasakların hak ihlali teşkil ettiğine dair bireysel başvuru
kararlarında görülebilir. Mahkememizin hak eksenli laiklik yorumuna
göre kişilerin dinî inançları gereği taktıkları başörtüsü,
Anayasa’nın 24. maddesinde korunan din ve vicdan özgürlüğünün
güvencesi altındadır. Bu kapsamda duruşma salonundan başörtülü
olduğu için çıkarılan avukatın başvurusunda din özgürlüğünün ve
ayrımcılık yasağının ihlaline karar verilmiştir. Aynı şekilde
başörtüsü yasağı nedeniyle üniversiteden ilişiği kesilen öğrencinin
almış olduğu bursları iade etmek zorunda kalması da din özgürlüğü
ve eğitim hakkının ihlali olarak görülmüştür. Diğer yandan Anayasa
Mahkemesi, devletin bir azınlık cemaatinin dinî liderini seçme
konusunda kendi içinde yaşadığı anlaşmazlıklara zorlayıcı bir
toplumsal ihtiyaç olmaksızın müdahale etmemesi gerektiğini
belirtmiştir. Bu kapsamda yapılan bireysel başvuruda dinî cemaat
içinde bir grubun seçim talebinin idare tarafından reddedilmesi
başvurucuların din özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirilmiştir”
şeklinde konuştu.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaşanan olağanüstü hal
şartlarını hatırlatan Arslan şunları söyledi:
“Türk Anayasa Mahkemesinin hak eksenli paradigmayı hayata geçirmesi bir iyi uygulama örneği ve başarı hikâyesidir. Üstelik bu değişimin ülkemizin son 10 yılında yaşadığı olağanüstü şartlar ve zorluklara rağmen gerçekleştiği dikkate alındığında söz konusu başarının boyutları daha iyi anlaşılabilecektir. Bu bağlamda 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe teşebbüsü sonrasında yaşanan olağanüstü hal şartlarını bilhassa zikretmek gerekir. Mahkememiz bir yandan alınan tedbirlere ilişkin olarak sayısı 100 bini aşan bireysel başvuru yüküyle diğer yandan da etkileri devam etmekte olan oldukça çetrefil hukuki meselelerle başa çıkabilmiştir. Olağanüstü dönemin ortaya çıkardığı hukuki sorunlara 2017 Anayasa değişiklikleriyle başlayan yeni anayasal kurumların yorumu ve uygulanmasına ilişkin zorluklar da eklenebilir. Anayasa Mahkemesi özellikle anayasa yargısı pratiğimizde daha önce örneği olmayan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin denetimi konusunda Anayasa’nın karmaşık sayılabilecek hükümlerini sistematik bir bütünlük içinde yorumlamak suretiyle temel ilke ve esasları belirlemiş, açılan davaların bir kısmını karara bağlamıştır.”
Yüce Divan salonundaki programa AYM Başkanı Arslan’ın yanı sıra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar katıldı. Törenin ardından heyet, Anayasa Tarihi Galerisi’nin açılışını gerçekleştirdi.