Anadolu kaplanlarına Ahmet Ümit'ten çağrı var
Abone olAhmet Ümit, Gaziantep'te ne kadar az kitapçı ve sinema olduğunu hatırlattı, işadamlarını, kent yöneticilerini sanata önem vermeye çağırdı.
Ahmet Ümit, Gaziantep'te ne kadar az kitapçı ve sinema
olduğunu hatırlattı, işadamlarını, kent yöneticilerini sanata önem
vermeye çağırdı.
Radikal'den Cem Erciyes "Geçen hafta biri ilk, diğeri 50’nci kez düzenlenen iki festivale katıldım. 1.Uluslararası Şirehanı Yiyecek ve İçecek Festivali ve Antalya Altın Portakal Film Festivali" diyerek başlıyor söze ve Türkiye'de polisiye denince akla gelen yazarlardan biri Ahmet Ümit'in Anadolu Kaplanları'na yaptığı çağrıyı anlatıyor gazetesinde:
"Yiyecek-içecek festivali Gaziantep mutfağını tanıtmaya yönelik. Festivali düzenleyen Şirehan Otel, tarihi bir kervansarayın içine kurulmuş. Sahibi Gaziantepli işadamı Tahir Öztan, festivalin genel koordinatörlüğünü hemşerisi Ahmet Ümit’e emanet etmiş. Festival ve otel hakkında detaylı bilgiyi yandaki haberde bulabilirsiniz. Ben Ahmet Ümit’in yaptığı açılış konuşmasından söz etmek istiyorum. Çünkü tamamen protokolden arındırılmış, bir yeme içme festivalinde asla göremeyeceğimiz kadar politik, kent kimliğiyle gurur duyan ama böbürlenmeyen, hemşerilerine karşı açık sözlü numunelik bir konuşma yaptı Ahmet Ümit. İlginçtir, cuma günkü bu konuşma gazete ve internet sitelerindeki onca haberin içinde pek yer almadı.
Ahmet Ümit, “Gaziantepli olmak bir ayrıcalıktır” diye başladı söze. Dünyanın ilk barış anlaşmasının imzalandığı Kargamış’ın 70 km. uzakta olduğunu, İpek Yolu’nun üzerinde bulunduklarını, Hitit, Sümer kentleriyle komşu olduklarını, Büyük İskender’in bir komutanı tarafından kurulan Zeugma’nın Gaziantep’te bulunduğunu anlatan Ahmet Ümit, bir Batılı için bütün bunların bir tür masal gibi olduğunu hatırlattı. Gazianteplilerin ise birer ‘dünya vatandaşı’ olarak diğer insanlardan ayrıcalıklı konumda olduklarını, dünya kültürünün önemli bir parçası olmanın tadını çıkartmaları gerektiğini söyledi.
“Gaziantep büyüyor, ekonomisi gelişiyor, çok güzel
şeyler oluyor ama kültür ve sanata yeterince önem
verilmiyor” diye devam ettiği konuşmasında koskoca
Gaziantep’te ne kadar az kitapçı ve sinema olduğunu hatırlattı,
işadamlarını, kent sakinlerini, yöneticileri kültür ve sanata daha
fazla önem vermeye çağırdı. Bu çağrıyı öyle soyut bir yücelik
duygusuyla havada bırakmayıp, kendisine pek yakışan politik bir
tonla gerekçelendirdi: “Kültür sanat olmadan birey
olunamaz. Bireylerden değil kullardan oluşan bir toplumda da
demokrasi olmaz.”
Sonra birdenbire dinleyicilerin arasındaki milletvekillerine, eski bakanlara, vali ve belediye başkanına hitap ederek “Bu han vaktiyle halkın emeğiyle yapılmıştı, o nedenle bugün yenilenmiş halini de müsaadenizle halka açtırmak istiyoruz” dedi, “Neredesin halkım?” diye seslenerek kürsüden indi ve meslek kıyafetleriyle kurdelenin önünde yerlerini almış ‘halk temsilcileri’nin arasına karışıp töreni tamamladı.
Gaziantep, ekonomik olarak güçlenen, kalabalıklaşan, bir yandan da tarihini ve kimliğini önemseyen gururlu Anadolu kentlerinden biri. Bu kentler gurur duyduğu bu kültürünü geliştirmek, kenti daha cazip bir yaşam alanı haline getirmek için tenha, sıkıcı müzeler açmaktan daha fazlasını yapamıyor. Kitabevleri ve sinemalar AVM’lere emanet, içkili sosyal alanlar kent dışına itilmiş, memleketin edebiyatından, sanatından bihaber vaziyetteler. Bu nedenle diyorum ki Ahmet Ümit’in çocukluğunun geçtiği Şirehan’ın kapısında yaptığı konuşmaya bütün Anadolu kaplanları kulak vermeli...