Anadolu Efes'in EuroLeague maçında kan kanserine karşı mücadele
Abone olAnadolu Efes’in Khimki Moskova ile oynadığı EuroLeague maçının devre arasında kök hücre bağışlarında farkındalık yaratmak amacıyla kan kanseriyle mücadele dansı gerçekleşti. Lösemi Lenfoma Miyelom Derneği’nin (LLMBİR) 2019 yılında başlattığı “Lösemi ise bir çaresi var” farkındalık projesi kapsamında gerçekleştirilen dans, binlerce basketbolseverden büyük alkış topladı.
Proje destekçisi ve sanatçı Hasan Yalnızoğlu önderliğinde, Def
Dance Academy Salim Sınar koreograflığında hazırlanan, dans
gösterisi öncesinde yayınlanan farkındalık filminde; Buğra Gülsoy,
Kaan Urgancıoğlu, Leyla Lydia Tuğutlu, Cansu Tosun ve Pınar Deniz,
'Lösemi ise Bir Çaresi Var' dedi. Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları
ve Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Başkanı Prof. Dr.
Muhit Özcan ise kişiye özel bağış yapmaktansa milli bağışçı olmanın
özellikle önemini vurguladı.
Sevdiğimiz birisinin hastalanmasını beklemeden, kim olduğu önemli olmaksızın bir hayatı kurtarmak için bugün milli bağışçı olmak gerektiğinin altını çizen Özcan, "Bugün bir çare olabilirsiniz, unutmayın yarın biçare olabilirsiniz. Bir harf düşer ve siz masanın öbür tarafına geçebilirsiniz." diye konuştu.
Ünlü oyunculardan “Lösemi ise bir çaresi var”
mesajı!
EuroLeague'in 17'inci haftasında Anadolu Efes ile Khimki Moskova
arasında gerçekleşen maçın devre arasında kök
hücre bağışlarında farkındalık yaratmak amacıyla kan kanseri
ile mücadele dansı gerçekleşti. Dans öncesi yayınlanan farkındalık
filminde sanatçılar; Buğra Gülsoy, Kaan Urgancıoğlu, Leyla Lydia
Tuğutlu, Cansu Tosun ve Pınar Deniz açıklamalarıyla 'Lösemi ise Bir
Çaresi Var' dedi. Bu gösteri seyirciler tarafından büyük bir destek
ve coşkuyla karşılanırken, Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve
Araştırma Eğitim Birliği Derneği (LLMBİR) Başkanı Prof. Dr. Muhit
Özcan, lösemi hastalığının Türk halkının kafasında çaresi olmayan
bir hastalık olarak yerleştiğine ancak son 50 yılda her alanda
yaşanan gelişmelerle bu adı ürkütücü hastalıkta da aydınlık
günlerin yaşanabileceğinin altını çizdi.
Bu hastalıkta iki ana alanda ilerlemeler olduğunu belirten Prof. Dr. Muhit Özcan, "Bir tanesi çok etkili başarılı ilaçlar üretildi. İkincisi ise kök hücre nakli 60 yıl önce bu hastalığı bitiren bir çare olarak hayatımıza girdi. Bu nedenle lösemi artık şifası olan bir hastalık. Bizim bu bilgiyi yaymamız lazım." dedi. Özcan, "Son 10 yılda kanser tedavisinde Amerika ve Avrupa'da onlarca yeni ilaca onay verildi. Bundan 20 yıl önce raflarda olmayan pek çok lösemi ilacı artık raflarda. Ancak raflara insandan elde edilip şifa sağlayacak unsurları koyamıyoruz. Organ nakli gereken hastalara karaciğer, böbrek ekleyemiyoruz. Bir de löseminin çarelerinden biri olan kök hücreyi." açıklamasında bulundu.
Her lösemide mutlaka kök hücre tedavisi gerekmediğine dikkat
çeken Muhit Özcan, "Pek çok lösemi kök hücre yapılmaksızın tedavi
edilebilir. Ancak bazı lösemilerin de tek tedavisi kök hücre
naklidir. diye konuştu. Kök hücre nakli için dünyada bir sistem
olduğunu özellikle vurgulayan LLMBİR Derneği Başkanı Prof Dr.
Özcan, "Dünya Kök Hücre Bankası'yla birlikte dünyadaki bütün kök
hücre bankaları internet üzerinden birbirleriyle bağlantılı hareket
ediyor. Dünyada kayıtlı bir verici aynı zamanda bizim Rizeli,
Adıyamanlı, Edirneli bir hastamız için de verici adayı anlamına
geliyor. Şu anda dünyada 37 milyon kayıtlı gönüllü verici adayı
var. Ve bu sayı arttıkça verici bulma olasılığı daha çok artacak."
açıklamasında bulundu.
Kök hücre verenlerin riskleri hemen hemen
sıfır
Kök hücre nakli için verici olmanın böbrek ya da karaciğer
nakli için verici olmaktan çok daha farklı olduğunun altını çizen
Muhit Özcan şöyle devam etti: "Orada genellikle canlı verici şansı
son derece az. Oysa kemik iliği vericiliğinde bir kişi birden fazla
defa verici olabilir. Verdiklerinde ise vücutlarından hiçbir şey
eksilmemektedir. Ülkemizde de ulusal doku bankamız 4 yaşında ve
orada da kayıtlı verici sayısı hızla artmakta. Biz bundan çok
memnunuz. Kök hücre verenlerin riskleri hemen hemen sıfır. Bu
alanda yanlış bilgi ve kötü bilgilendirmeler de söz konusu.
Bunlarla mücadele etmeli ve löseminin bir çaresi olduğunu, bu
çarelerden birinin sokakta yürüyen, bir kahvehanede çayını
yudumlayan herhangi bir vatandaşımız olduğunu vurgulamalıyız.
Aslında yolda yürürken ve hiçbir şey yapmazken çok önemli bir
umudun bizzat kendisi olabilirsiniz. Bu nedenle löseminin bir
çaresi var diyoruz."
İlik naklinde zamanında hareket etmenin son derece önemli olduğunu vurgulayan Özcan, "Kök hücre yani ilik nakli ne erken ne geç yapılmalıdır. Bunun bir zamanı vardır tıpkı hasat zamanı gibi. İlik nakli de her hasta için tam zamanında yapılmalıdır. Bazen bu günlerle sınırlıdır. Tek yapmanız gereken; verici olmak için bir tüp kan vererek doku bilgilerinizin sisteme girilmesi. Tıpkı kan şekeri tahlili gibi doku gruplarınız için kan vereceksiniz. Belki sizinle dokuları eşlşeen bir hasta ömür boyu çıkmayacak. Çıktığında da bileceksiniz ki bir hayatı kurtarma yolunda atılabilecek en güçlü adımlardan birini hiçbir şey yapmadan atmış olacaksınız. Vericiler bir enjeksiyon ve damardan kan alma dışında önemli bir sorun yaşamazlar. Dolayısıyla vericilerin verici olmaktan dolayı özel bir riskleri yoktur." dedi.
Bugün bir çare, yarın biçare olabilirsiniz!
Kişiye özel kampanyalara ayrı bir parantez açan Prof. Dr. Muhit
Özcan sözlerini şöyle tamamladı: "Çok iyi niyetli görünen, çok
duygusal bir yaklaşım ile elbette ki o anda bir insanı kurtarma
duygusu öne çıkıyor. Medyada gördüğümüz ve dramatik bir şekilde
öyküsünü okuduğumuz bir insanın hayatını kurtarmak için değil de
zaten şu anda hasta olan birisinin annesi, birisinin kardeşi,
birisinin yavrusu, birisinin eşi olan bir hastayı kurtarmaktan söz
ediyoruz. Bugün bir çare olabilirsiniz, unutmayın yarın biçare
olabilirsiniz. Bir harf düşer ve siz masanın öbür tarafına
geçebilirsiniz. Bu nedenle sevdiğimiz birisinin hastalanmasını
beklemeden, kim olduğu önemli olmaksızın bir hayatı kurtarmak için
bugün bağışçı olmak gerekir.
Kişiye özel kampanyalar şöyle bir risk taşımaktadır; bugün çok
sevdiğiniz birisi adına verici olmak için gittiğinizde kan
veriyorsunuz ve sisteme giriyor. İki yıl sonra bir gün kapınız
çalıyor ve şu durumu yaşıyorsunuz; 'Bir hasta var şurada, sizin
dokularınız uyuştu. Verici olur musunuz? Hayır ben verici olamam.'
Ben iki sene önce şu kişi için yapılan kampanyada o kişiye verici
olmak istemiştim. Başka birisi için verici olmak istemiyorum.'
Bakar mısınız facianın büyüklüğüne? Zaman gitti, kaynak gitti. Asıl
en önemlisi bir umut gitti, arkasından belki de bir hayat gidecek.
Bu nedenle kişiye özel kampanyalar birinci olarak bu açıklamayla
sakıncalı. Başka ne sakıncası var? Bir kampanya yaptığınızda
toplanan kanların, doku gruplarının çalışılması asgari birkaç ay
alacaktır. Ve bir hastaya ilik nakli tam zamanında yapılmalıdır.
Zamanı çok önemlidir. Ülkemizde ulusal kök hücre bankamız için
toplanan kanlar var ve bunlar belli bir tempoyla çalışılıyor. Yeni
gelen kanlarda bu listenin arkasına eklenecektir. O halde kişiye
özel kampanyalarla değil, şu anda dünyadaki 37 milyon gönüllüden
oluşan denize akan bir Türkiye ırmağı olmak üzere ulusal, bankamıza
bağışçı olmak hedefiyle Kızılay'a gidip bağışçı olmak istiyorum
diyoruz ve bir tüp kan veriyoruz." dedi.