Amiral Güner'den bomba : İsrail ile savaşacaktık!
Abone olMavi Marmara krizinde yaşananların TSK'daki perde arkası ilk kez ortaya çıktı. Deniz Kuvvetleri'nden istifa eden amiral Nusret Güner anlattı.
Mavi Marmara krizinde Türkiye ile
İsrail çatışmanın eşiğine gelmişti. Erdoğan TSK'ya hazır olun
talimatı yollamıştı. Peki Türkiye o gün savaşa girebilir miydi?
Mavi Marmara olayının TSK'da yaşanan perde arkasını amiral Nusret
Güner ilk kez anlattı.
Habertürk Gazetesi'nden Zülfikar Ali
Aydın'a konuşan amiral Güner, "Hükümet hazır mısınız? dedi, hazırız
ama çatışmanın eşiğine geliriz dedik".
Mavi Marmara baskınında saatler önce 30 Mayıs 2010'da, PKK
İskenderun'daki Deniz İkmal Komutanlığı'na roketatarlı saldırı
düzenledi. Bu saldırıda 6 asker şehit oldu. O gün Başbakan Tayyip
Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Deniz Kuvvetleri
Komutanı Oramiral Uğur Yiğit resmi ziyaret için yurtdışındaydı.
Saldırının yaşandığı gecenin sabahı da sıcak oldu. Sabah 07.30'da
Başbakanlık'ta değerlendirme toplantısı başladı. Başbakan Vekili
Bülent Arınç, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Başbakanlık Müsteşarı
Efkan Ala, Genelkurmay Hareket Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Nusret Güner toplantıya
katıldı.
'İSRAİL İLE ÇATIŞMA AN MESELESİDİR'
Güner o günü şöyle anlattı:
-"Toplantıda Mavi Marmara gemisine refakat ve
koruma gündeme geldi. Hükümet yetkilileri Deniz
Kuvvetleri'nin buna hazır olup olmadığını
sordu.
Mavi Marmara'ya refakat ve koruma için kuvvetin hazır olduğunu
belirtip ve "Refakat ve koruma için hazırız. Ancak bu
durumda İsrail ile aramızda çatışma an meselesi. Angajman
kurallarını uygulama yetkisi Deniz Kuvvetleri'ne
verilmeli" dedim.
Hükümet üyeleri "Mavi Marmara'ya koruma ve refakat için
savaş gemileri göndermeyelim ama basına 'Savaş gemilerimizi
gönderdik' diye bilgi verelim görüşünü bildirdi."
'8 SAAT İÇİNDE DENİZ KUVVETİ'NİN YÜZDE 90'I HAREKETE GEÇER'
Güner, hükümetin teklifi üzerine yaşananları şöyle dile
getirdi:
-"Teklifi duyunca şiddetle karşı çıktım. Söyledikleri şey çok
riskliydi. Gemilerimizi gönderip basına göndermediğimizi söylersek
daha az risk alırdık. Bunu ifade ettim.
HARP İÇİN 48 SAAT BİZE
YETERDİ
Bir kez daha söz istedim: Türk Deniz Kuvvetleri olarak
operasyona hazırdık. Genel harp için bize 48 saat yeterdi. 6-8 saat
içinde Deniz Kuvvetleri'nin yüzde 90'ı harekete geçebilir. Fakat
karşı karşıya kaldığımız durumda iki ülke arasında harbe
gidebileceğini bildiğimden, karar vericilerin neye karar
vereceklerinin bilincinde olmaları gerektiğini düşünüyordum.
Bir-iki gün sonra yine Başbakanlık'a çağrıldık. Bu sefer toplantı,
ülkeye dönen Başbakan tarafından yürütüldü."
'GÖLCÜK'TEKİ 5 NO'LU HARD DİSK ARAŞTIRILMADI'
Güner kitabında Balyoz davasında sanıkların topluca
tutuklanmasına neden olan Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki hard
diskle ilgili şüphelerini de anlattı. Güner'in şüpheleri şöyle:
-"Harddisklerin seri numarası donanma
envanterinde yok. Dışarıdan getirilmesi yüksek ihtimal.
Harddisk üzerinde 550 parmak izi vardı. Askeri
savcılık sivil mahkemeye sonucunu sormadı. 5 Nolu harddiskin
marka ve seri numarası, imaj alma tutanağında ve iki nolu
torbadan çıkan malzeme listesinde farklı çıktı. Bu
farklılık araştırılmadı. Gölcük'teki harddisklerin bulunmasına
neden olan ihbar elektronik postayla gelmişti. İhbarı yapanın IP
numarası sivil savcılıktan istendi ama sadece ihbar formu
gönderildi. Askeri savcılık araştırma yapmadan dosyayı
kapattı.
'İSTİFAMI UZATMAYIN KOMPLO KURARLAR'
Deniz Kuvvetleri Komutano olması beklenen ancak Balyoz'ya
askerlere ceza verildiği gün istifa kararı alan Güner, 30 Eylül
2012'de Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'le görüşmesini de
anlattı:
-"Necdet Özel bana 'Balyoz, Ergenekon vb. davalar benim
zamanımda açılmadı. Benim zamanımda askeri casusluk soruşturması
başlatıldı. O davada neler yapacağımı göreceksin' dedi. Deniz
Kuvvetleri Komutanı Murat Bilgel'e, 'Hükümetle asker arasında
gerginlik var izlenimi oluşsun' istemiyorsunuz. İstifam gecikirse
duyulma ihtimali artar ve bana komplo kurarlar dedim."