Amerikanın Irak Fiyaskosu

Abone ol

Washington Post'un muhabiri Thomas E. Ricks Irak "Fiyasko"sunu yazdı

Eylül 2007’de İngiliz bağımsız araştırma kuruluşu Opinion Research Business, Irak savaşının toplam zâyiatı konusunda yaptığı araştırmada, Iraklı kaybının bir milyonu aştığını duyurdu. Washington Post’un deneyimli Pentagon muhabiri Thomas E. Ricks, Türkçede Fiyasko adıyla yayımlanan çalışmasında, ABD açısından işlerin nasıl sarpa sardığını, Irak’a ‘Özgürlük Operasyonu’nun Iraklıları nasıl Saddam Hüseyin’i bile arayacak hale getirdiğini anlatıyor.

Ricks, kitabında Körfez Savaşı’na ve çevreleme faaliyetlerine geniş yer vermiş. Çünkü yazarın tezi, Irak’a Özgürlük Operasyonu’nun Körfez Savaşı’yla sıkıca bağlantılı olduğu varsayımı üzerine kurulu. 1991’deki kısa süren savaşı taktiksel bir başarı, fakat stratejik bir yenilgi olarak tanımlayan Ricks, savaşta Kuveyt’te konuşlu Irak birliklerinin imha edilmeden Irak’a geri gönderilmesinin ve bu askerlerin Amerika’yı destekleyen Şiiler ile Kürtleri katletmesinin, sonuçları Irak’a Özgürlük Operasyonu’nu olumsuz etkileyen büyük bir hata olduğunu dile getiriyor.

Kitapta operasyon öncesi sürece uzun uzun yer verilmesi, Amerikan yönetimindeki Yahudi kökenli politikacıların savaşın başlamasında ne kadar etkili olduklarını açıkça görmemizi sağlıyor. Aileleri Holokost’tan etkilenen Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ve yardımcısı Paul Wolfowitz, 11 Eylül’den önce, daha savaşa hiçbir kamuoyu desteği yokken Saddam’ın devrilmesi gerektiğini, Saddam’ın Hitler’e benzediğini ve Nazilerin Yahudilere yaptıklarını bugün Baasçıların Iraklı Şiilere ve Kürtlere yaptığını devamlı gündemde tutmuşlardı. 11 Eylül’den sonra saldırı yüksek sesle konuşulmaya başlanınca da savaş muhaliflerini hiçbir araştırmaya dayanmayan ancak kendinden emin bir şekilde söylendiği için kulaklara inandırıcı gelen hazır cevaplarla susturdular.

Amerikan yönetimi ne kadar masum?

Adından da anlaşıldığı gibi kitap, Amerikan yönetimine ve ordusuna ağır ithamlarda bulunuyor. İşgal karşıtları genelde muhalefetlerini savaşın sebeplerinin geçersiz olduğu gerçeği üzerine inşa ederken, Ricks, belki de hükümetin Saddam’ın gerçekten kitle imha silahlarına sahip olduğunu düşündüğüne inandığından bir şekilde savaş kararı vermesi üzerinde çok durmuyor. Asıl vurucu eleştirilerini Amerikan yönetiminin savaşı ele alışı ve işgali sürdürme konusundaki beceriksizlikleri üzerine kurguluyor. Bu, kitabı, klişelerden oluşan savaş karşıtı kitaplardan ayıran önemli bir özelliği. Orduya yönelik eleştirilerdeyse özellikle işkence ve kötü muamele skandalları üzerinde durulmuş.

Ricks, bu vakalarda sadece en düşük rütbelerdeki askerlerin cezalandırılmasını, üst rütbeli subayların bu konulardan haberdar olmalarına rağmen hiçbir engelleme yapmamalarını, üstelik hiçbir soruşturmadan geçirilmemelerini sertçe eleştiriyor. Ordunun, işgali sürdürürken yaptığı hatalar bütünü de ancak özellikle isyan çıkarma hedefi güden bir ordunun yapacağı türden... Irak’taki Amerika için sıkça “züccaciyeci dükkânındaki fil” benzetmesi yapılıyor ama kitaptaki bilgiler aynı zamanda dükkânın karanlık olduğunu düşünmemize sebep oluyor. Öte yandan, kitabın asıl hedefinin Amerikan sivil yönetimi olduğu söylenebilir. Yazar, temellendirdiği sağlam argümanlarla aslında savaş öncesi hiç planlama yapılmadığını, işgal ve yeniden yapılandırma için hiçbir strateji belirlenmediğini öne sürüyor.

Fiyasko’da Amerikan yönetim birimleri arasındaki ahlaksız çekişmelerin Hollywood senaristlerinin hayal gücünden ibaret olmadığı da görülüyor. Farklı “şahin” grupların iç çekişmelerinde işinin ehli memurların önü kesilirken faturanın Irak halkına kesilmesi acı bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Hatta ‘fiyasko’nun ana sebepleri arasında gösterilen işgali asgarî, hatta yetersiz asker gücüyle sürdürme inadının, Dışişleri Bakanı Powell’ın tezlerine karşı çıkmaktan zevk alan Savunma Bakanı Rumsfeld tarafından sürdürüldüğü iddia ediliyor.

Yazar kitabı hazırlarken yaptığı yüzlerce röportajdan, savaş alanındaki bağlantılarından aldığı düzenli e-mektuplardan, askerî birliklere iliştirilmiş olarak katıldığı savaş alanı gözlemlerinden, askerî raporlardan, mahkeme belgelerinden ve diğer kaynaklardan edindiği binlerce sayfalık kaynaktan yararlanmış. Bu sayede kitabın genelinde Ricks’in kişisel görüşlerini değil, savaşın içinde yer almış askerlerin tespitlerini ve belgelere yansıyan gerçekleri buluyoruz. Aslında bu durum yazarın söylemini sağlamlaştırırken, gerçeklerin kitaptakinden daha acı olabileceğine de işaret ediyor. Amerikan askerlerinin “spor olsun” diye suçu kanıtlanmamış Iraklı tutukluları yere yığılana kadar dövmeleri, ya da çelik beyzbol sopalarıyla kemiklerini kırmaları raporlara geçen vahşet sahnelerinden sadece birkaçı.

Şiddeti kanıksamak

Kitap genel olarak oldukça karamsar bir tablo çizmesine rağmen, Amerikan ordusunun hatalarından ders çıkaran yapısı, kimilerimiz için küçük de olsa bir teselli sayılabilir. Aslında savaşın başından beri iyi eğitilmiş, bazıları doktora eğitimi almış komutanlar kendi hakimiyetlerindeki bölgeleri Irak’ın genelindeki şiddet sarmalından biraz olsun uzakta tutmayı başarmışlar. Daha sonra, özellikle işgalin genel komutanı General Sanchez’in yerine gelen General Casey, ayaklanmayla mücadele konusunda uzman kurmaylarının yerinde tavsiyeleri sonucu askerlerin eğitimine daha çok önem veren tavrıyla bir umut ışığı olarak beliriyor. Kitap ABD’de 2006 yılında yayımlandığı için kapsadığı zaman aralığı 2006 ortalarında son buluyor. Şu anki Irak kuvvetlerinin komutanı General Petraeus’un 2009’da Irak’taki askeri varlığın azaltılabileceği yönündeki açıklamalarını da kitaptaki iyiye gidişin sonuna eklediğimizde, skandalları her zaman hatırlanmakla birlikte, operasyonun “barış” içinde sona erme yolunda gittiğini düşünebiliriz. Elbette kitabın sonundaki “Tarihe karşı bahse tutuşmak” başlıklı senaryolar, geleceğin pek de parlak görünmediğini düşündürüyor.

Kitabı okurken fark edilen acı gerçeklerden biri de, kamuoyunun şiddeti ne kadar kanıksadığı: İkinci Felluce Savaşı’nda (Kasım 2004) bir camiye giren Amerikan deniz piyadesinin yerde yatan yaralı ve silahsız Iraklıyı vurmasının video görüntüleri dünya kamuoyunda pek yankı bulmadığı gibi bugün o korkunç olayı anımsamamız için hafızamızı zorlamamız gerekiyor. Bu duygu erozyonunun günümüzdeki yansıması ise artık “küçük zâyiatlı” bombalamaların haber değeri bile taşımaması oluyor.
(Abdullah Ünal)

Kitapla ilgili detaylar.

Günün Önemli Haberleri