Amerika’nın elektronik savaşı
Abone olYüz yılımızın ilk büyük savaşında kullanılacak teknoloji,öncekilerden çok farklı bir kulvarda koşuyor.
“Şeytan ayrıntıda gizlidir” sözünü doğrulayan bir gerçekle daha
yüzleşme zamanı geldi. Çağımızın acısız-kansız yeni teknolojik
silahının adı e-bomba! “The Art of War” isimli eserinde Çinli yazar
San Tzu şavaşı hakkında şu altın cümleyi kuruyor: “Kusursuzluğun
doruk noktası, bin savaşta bin zafer elde etmek değildir.
Kusursuzluğun doruk noktası, düşman güçlerine savaşmadan boyun
eğdirmektir.” Tıpkı Amerika’nın Irak karşısında elde etmek istediği
türden bir zafer gibi, değil mi? Peki düşmanı ağır silahlarla yok
etmeden, bir gücün zafer elde etmesi mümkün olabilir mi? Bu henüz
mümkün görünmese de, hızla gelişen teknoloji sayesinde silahlar ve
savaşlar son yüz yılda çok büyük bir evrim sürecine girdi. Henüz
kullanılmamış olan yeni silahları ve savaş yöntemlerini anlatmak ne
kadar güçse, başında “e-” olan bir savaşı tasavvur etmenin cazibesi
de o denli yoğun. Özel birimler çalışıyor Amerikan medyasında son
dönemde çıkan haberlere göre, bizzat Başkan Bush’un direktifi
doğrultusunda oluşan özel ekipler, müdahaleyle birlikte Irak’a
karşı bazı bilgisayar operasyonları düzenleyebilecekler. ABD
Dışişleri Bakanı Donald Rumsfeld’in geçtiğimiz hafta gazetecilerin
sorunlarını yanıtlarken, operasyonda can kaybının sanılandan düşük
olacağını, “elektronik savaş yöntemleri” sayesinde işlerinin
kolaylaşacağını söylemesinin ardında yine siber savaş faktörünün
olduğu anlaşılıyor. Çoğu savaşın hatıralara kazınmış kendine has
bir silahı vardır. Truva Savaşının Truva Atı, 1. Dünya Savaşı’nın
tankları, 2. Dünya Savaşı’nın atom bombası ve Irak Savaşı için de,
pek çok kişinin önemli bir rol oynayacağına inandığı elektronik
bombalar... ABD’nin hiçbir zaman büyük çaplı stratejik siber
saldırı yapmadığını, ancak Pentagon’un siber silahları geliştirme
çalışmalarını hızlandırdığını yazan Washington Post,
bilgisayarların başında oturan askerlerin, radarları etkisiz hale
getirmek, elektrik ve telefon tesislerini kullanılmaz hale sokmak
için, sessizce yabancı bilgisayar ağlarını istila ettikleri bir
savaş tahayyül edildiğini iddia etmişti. Savaşın yeni yüzü Kısaca
e-bomba olarak da nitelenen elektronik bombalar, aslında Körfez
Savaşı’nda kısıtlı derecede kullanılmıştı. E-bombalar,
koordinasyonu sağlayan bilgi sistemleri ve enerji kaynakları gibi
bir savaşta stratejik öneme sahip noktaları felç edebilme
özelliğine sahip. Bir süredir deneme aşamasında olan bu bombalar
sadece ABD ordusunun yeni nesil oyuncakları arasında yer almıyor;
Hindistan, Pakistan, Çin ve daha bir çok ülkenin askeri
araştırmaları arasında bu silahlar en üst sıraları işgal ediyorlar.
E-bombaların böyle bir zamanda gündeme gelmesiyle, Bilgi Savaşı,
Elektronik Savaş, Siber Savaş gibi bir çok terimi, biraz yüzeysel
tanımlamalarla beraber sıklıkla duyar hale geldik. “Information
Warfare” olarak da bilinen Bilgi Savaşı teriminin ortaya çıkmasının
ana nedeni olarak, savaşın, bilgi teknolojileriyle köklü bir
değişim içerisinde bulunan günlük hayata ayak uydurma ihtiyacını
gösterebiliriz. Bilgi Savaşının, İleri Bilgi Savaşı Araştırma
Enstitüsü yöneticisi Dr Ivan Goldber tarafından yapılmış teknik
tarifi ise şöyle: “Bilgi Savaşı, bir düşmanın sahip olduğu bilgiyi,
bilgiye dayalı işlemlerini, bilgi sistemlerini ve bilgisayar
tabanlı ağlarını, bir tarafınkini korurken diğer tarafınkini
engellemek, yönlendirmek, bozmak ve yok etmek için bilgiyi ve bilgi
sistemlerini saldırma ve savunma amacıyla kullanmaktır.”
Bilimkurgudan gerçeğe Ulusal Savunma Üniversitesi’nden konuya
oldukça vakıf bir başka kişi Dr Martin Libicki, “Bilgi Savaşı”nı
yedi başlığa ayırıyor. Bu yedi başlıktan biri olan Elektronik
Savaş, olası bir Irak savaşında kullanılması düşünülen e-bomba gibi
silahların altında toplandığı başlığı oluşturuyor. Diğer başlıkları
Komuta ve Kontrol, İstihbarat, Psikolojik yöntemler, Hacker
aktiviteleri, Ekonomik Bilgi ve Siber Savaş oluşturuyor. Elektronik
savaşın genel karakteristik özelliği, ileri teknoloji eşliğinde
elektromanyetik spektrumu kullanarak her türlü elektronik aygıta
etki edebilmek. Bu etkiler arasında en dikkat çekici olanları,
radar sinyallerini bozmayı, iletişim kanallarını tıkamayı hatta her
türlü elektronik aygıtı yüksek voltaj dalgalanmalarıyla kullanılmaz
hale getirmeyi sayabiliriz. Elektronik savaşın bu kadar güncel bir
konu haline gelmesi aslında 90’ların başından itibaren yaşanan
teknolojik gelişmelerle bir paralelliğe sahip olmasından
kaynaklanıyor. Küreselleşme ve bilgi teknolojilerinin -bir yandan
ucuzluyarak- hayatın her alanına girmesi, elektronik evrimin hızla
gelişmesinde ana faktörler oldu. Bu sayede bilim-kurgu
literatüründen bir kelime daha teknoloji haberlerinin başlıklarında
boy göstermeye başlamış oldu. E-bombanın doğuşu E-bomba arkasındaki
teori, ilk kez 1925 yılında nobel ödüllü Amerikalı fizikçi Arthur
H. Compton tarafından ortaya atıldı. Compton, düşük bir atom
sayısına sahip atomlar içine çok yüksek derecede enerji içeren bir
foton akımı ateşlendiğinde bir elektron akımı fışkırması
gerçekleştini kanıtladı. Böylece e-bombaların yolu açılmış oldu.
Her ne kadar Compton, silah inşa etmekten ziyade atomlar üzerinde
çalışmak için böyle bir fikirle ortaya çıksa da, kötü adamlar yine
işbaşındaydı. E-bombanın ilk tohumları ise 1950’li yılların
sonlarına doğru Compton’ın teorisinin gerçek gücünün anlaşılmasıyla
atıldı. 1958’de nükleer silah tasarımcıları Pasifik Okyanusu
simalarında hidrojen bombaları patlattılar. Patlamalar öyle
kuvvetli gama ışınları yarattı ki, bu ışınların atmosferde bulunan
oksijen ve hidrojenle birleşmesiyle binlerce kilometrelik,
elektronlardan oluşan bir tsunami dalgası ortaya çıktı. Bu kuvvetli
elektron dalgasıyla Havayi’deki sokak lambaları söndü ve ta
Avustralya’ya kadar bir çok yerde radyo iletişimi 18 saatlik bir
kesintiye uğradı. Bu olaydan sonra Birleşik Devletler
“elektromanyetik darbe” (EMP) üzerinde projeler geliştirmeye
başladı. Hükümet açıklama yapmadı Her ne kadar hükümetler bu
e-bombalar ve geliştirilen yeni teknolojiler üzerinde fazla
açıklama yapmasa da, ABD’nin Irak saldırılarında HPM olarak
sınıflandırılan elektronik bombalar kullanması bekleniyor. ABD’nin
basın karşısında oldukça titiz davrandığı bu konu hakkında bilinen
birkaç şeyden biri bu teknolojinin çok güçlü olduğu. HPM yani “High
Powered Microwave” elektronik bombaları 4 ile 20 GHz frekans
aralığında işlem görüyor. Yani ABD, Irak’ın radyo iletişiminin yanı
sıra elektronik ekipmanlarda fiziksel hasara da yol açabilir. Bunun
güncel anlamı şu ki, ABD’nin kullanacağı e-bombalar yüzünden tüm
Irak, ordusu ve halkıyla kör ve sağır olacak. Görme ve işitme
özürlü bir insanla kavga etmek ne kadar adilse, bu bombaların
kullanılmasının ardından sürecek savaş da o kadar adil olacak. Tüm
bunları düşündükçe, nedendir bilmem, aklıma 16 Temmuz 1945’te, New
Mexico şafağını yerle bir eden dünyanın ilk atom bombasının
hikayesi düştü. Umarım teknolojik keşifler milyonlarca insanın
hayatına malolmaz, bir sefer daha... Bombanın elektroniği olurmu?
Pek çok kavramın başına getirilen “e-” sayesinde artık anlıyoruz ki
elektronikle alakalı bir durum söz konusu. “İyi de bombanın
elektroniği olur mu” diye soracaksınız şimdi. Sağolsun bilim
adamlarının çalışmaları gösteriyor ki savaşın da bombanın da
elektroniği oluyormuş. Havalarla birlikte dünya gündemininin de
ısınmaya başladığı şu günlerde, meselenin özünde bir de elektronik
silahların olduğunu ve bu acayip sistemlerin insanları değil de
makinaları etkisiz hale getirdiğini duyan pek çok insanın “artık
hiçbir şey şaşırtmıyor beni” gibi bir yorumunu yapmaları
kaçınılmaz. Kaynak : NTV