Amatörlerden büyük keşifler...
Abone olBiz evreni tanımaya çalışırken,gökyüzünü bize tanıtan büyük keşiflere imza atan birçok gökbilimci amatör mü?
Eski yüzyıllarda bilim adamlarının çoğunun, başka işlerden
geçimini sağlayan amatörler ordusu olduğuna, ünlü gökbilimci
Michael Rowan-Robinson da çalışmasında yer verdi. TÜBİTAK
yayınlarından çıkan ve dilimize 'Yıldızların Altında. Evrenimiz
için bir kılavuz' adıyla çevrilen kitabında Rowan-Robinson,
gökbilimin, amatörlerin hala önemli bir rol oynadıkları bilimlerden
belki de sonuncusu olduğuna işaret etti. Ünlü gökbilimcinin
aktardığına göre, geride büyük keşifler bırakarak giden kimi ünlü
amatörler ve bazı ilginç öyküler şöyle: ''17. yüzyıl İngilteresinde
Cambridge, Oxford ve Londra'daki Gresham üniversitelerinin gökbilim
bölümlerinde profesör olan yalnızca üç profesyonel gökbilimci
vardı. Gerçi Flamsteed, Kraliyet Gökbilimcisi olarak atanmıştı ama
geçimini kilisedeki görevinin geliriyle sağlıyordu. -18. yüzyılın
sonlarında pek çok konuya ilgi duyan Goethe gibi bir amatör, hala
pek çok bilim dalına önemli katkılar yapabiliyordu. -William
Herschel, ilk gözlem kayıtlarını 1774 yılında kendi yaptığı aynalı
bir teleskopla parlak bir takım yıldız olan Avcı Bulutsusu'nu
gözlerken tutmaya başlamıştır. O zamanlar hala Bath'daki Octagon
Şapeli'nde org çalmakla görevliydi. Ancak müzikle ilgili
görevlerini bırakıp bir kraliyet bursuyla tam zamanlı olarak
gökbilim çalışmaya başladığı 1781 yılında Uranüs'ü keşfetmesinden
sonra, yaşam boyu sürecek bulutsu araştırmalarına başladı ve
böylelikle de modern gökbilimin birçok dalının temellerini attı.
-Bir değişen yıldız olan ve en parlak durumundaki ışıma gücü
Güneş'in üç bin katına çıkan Delta Kral, 1784 yılında sağır ve
dilsiz İngiliz gökbilimci John Goodricke tarafından keşfedildi.
Goodricke, geceler boyu teleskop başında durmasından kaynaklandığı
hemen hemen kesin olan zatürreeden henüz 22 yaşında öldüğünde
ardında çok önemli keşifler bıraktı. -Evrende uzaklıkların
ölçülebilmesinin yolunu açan Henriette Leavitt'in bulduğu bu
sonuçlar 1912'de yayımlandı ama çalışmalarını sürdürmesine Harvard
Gözlemevi yöneticisi Edward Pickering izin vermedi. Çünkü
Pickering, personelin görevinin verileri yorumlamak değil, sadece
toplamak olduğuna inanıyordu. SAMANYOLU -Samanyolu'nun doğasıyla
ilgili ilk problemi çözen, Galileo oldu. Teleskopunu gökyüzüne ilk
kez çevirdiği 1609 yılının o heyecan verici ilk birkaç haftasında
yaptığı keşiflerden en ilginç olanı, Samanyolu'nun neredeyse sonsuz
sayıda sönük yıldızdan oluşmasıydı. -Karl Jansky'nin 1933'te
Samanyolu'ndan kaynaklanan radyo dalgalarını keşfetmesiyle
Samanyolu galaksisinin yapısını anlama çabalarında önemli bir
gelişme daha oldu. O sıralarda Jansky, Bell Laboratuvarları'nda,
okyanus aşırı telefon hatlarında ortaya çıkan parazit konusunda
çalışıyordu. Bu parazitin yerini saptamak üzere bir anten
yaptığında, parazitin gökyüzündeki yıldızlarla birlikte döndüğünü
ve kaynağının Yay takımyıldızı doğrultusunda olduğunu farketti.
Parazite samanyolunun neden olduğu sonucuna vardı. Bu keşifle
birlikte de görünmeyen dalga boylarındaki ışınımı inceleyen modern
gökbilim doğdu. -Gökbilimciler Jansky'nin bu keşfiyle çok fazla
ilgilenmedi ve radyo gökbilimi canlı tutma görevi, bir amatöre,
Grote Reber'e düştü. Rober, Illinois'nin Wheaton kentindeki evinin
arka bahçesine, herkesin çok ilgisini çeken, yönlendirilebilir bir
radyo anteni kurarak, bununla samanyolunun radyo dalga boylarında
oldukça ayrıntılı bir haritasını çıkardı. Rober'in, Amerikan
Astrophysical Journal dergisine yolladığı bir makale üzerine ilginç
bir hikaye anlatılır. Editör Struve, normal uygulamada olduğu gibi,
makaleyi, incelemesi ve görüşünü bildirmesi için bir başka
gökbilimciye göndermek yerine, neler olup bittiğini anlamak için
Wheaton'a bir ekip göndererek, Reber'den bir gösteri yapmasını
ister. Ne yazık ki ekip Wheaton'a bir pazartesi günü ulaşır ve
gösteri gerçekleşemez. Çünkü annesi, antene çamaşır ipi gerdiği
için Reber anteni hareket ettiremez. -Güney yarımküreden çıplak
gözle görülebilen Büyük ve Küçük Macellan bulutları, Samanyolu'nun
hemen dışında bulunur. Avrupa, bu oldukça küçük ve düzensiz biçimli
galaksilerin adını ilk kez 1492-1493 yıllarında dünyanın çevresini
denizden dolaşan Portekizli denizci Fernando Macellan'ın tarihçisi
Pigafetta'nın günlükleri sayesinde 1520'de duydu.''