Amaçları Erdoğan'ı Menderes yapmak!
Abone olTaksim Gezi Parkı için devam eden eylemler hakkında twitter hesabından açıklama yapan Osman Can, eylemi 27 Mayıs ihtilaline benzetti.
Taksim Gezi Parkı için devam eden eylemler hakkında twitter hesabından açıklama yapan Osman Can, eylemlerin “27 Mayıs” darbesine dönüştürüldüğünü ileri sürdü.
Son dönemde AKP’nin padişahlık sistemini halka anlatmak için düzenlenen toplantılara katılan Osman, twitter üzerinden protesto edildi.
İşte Osman Can’ın attığı o tweetler:
Osman Can @CanAnayasa
Anlaşılabilir gerekçelerle başlayan bir eylem, 10. yıl marşı, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” ile “27 Mayıs” hazırlığına dönüştürülüyor.
Valiliğin ve Emniyetin kendini gözden geçirmesi gerekir. Ama demokratik tepkiye sahip olanların da bu kaygıyla hareket etmesi gerekir.
Ancak darbeyi sokakta tepkisini dile getiren vatandaşlar da yapmaz zaten.
Tekpileri demokratik çerçeve içinde kalmasına dikkat etmek gerekir. Ancak bu kaygıyla hareket edenler, bunu ne kadar kontrol edebiliyor?
İçinden çıkılmaz bu hal aynı zamanda demokrasinin yerleşememesinin de bir sonucu. Demokratik tepki hızla devşirilebiliyor.
Bu demokratik muhalefeti de sindiriyor, işlevsizleştirebiliyor. Bu yüzden öncelikli sorun demokrasinin kurumsallaştırılması.
Defalarca söyledik: Demokratik olmayan bir düzen, demokrasi ihtimalinin altını oyabilecek araç ve imkanlara her zaman sahiptir.
Demokrasiyi kurumsallaştırmadan yürütülen demokratik siyaset, sistemin genel yapısı itibariyle tıkanabilir.
Bugünün yarınını görmek gerek. Tüm siyasilerin yarın itibariyle demokratikleşme konusunda atılması gereken adımlara öncelik vermesi şart.
Bu gösterilerde ortaya çıkan dinamiğin, hızla idelolojisiz, katılımcı, çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasal düzen talebine dönmesi gerek.
Dinamizm yüzyıllık düzenin demokratikleştirilmesine evrilirse, işte o zaman Türkiye demokratik devrimi noktalamış olur.
Katılımcılığa, yerelliğe, çoğulculuğa imkan tanımayan yüzyıllık bu düzeni dinamiğin hedefi olursa, hiç bir siyasi hareket karşı duramaz.
Dinamik demokratik düzen talebine dönüşürse, iktidar, muhalefet ve sair siyasi aktörlerin önceliği de değişir.
Sorun temelde katılımcı demokrasi eksikliği sorunu. bugününün tepkilerinin ötesinde buraya odaklanma ihtiyacı var.
Şikayetimizin temelinde yatan şey demokrasi sorunu ise, talep ve cevap belli.
Gezi’den başlayan itiraz, tüm siyasi partilere kırmızı çizgileri bırakıp “demokratik, katılımcı, özgürlükçü” bir düzen talebini hatırlatmalı
Bireylere, kimliklere, topluma, resmi ideoloji dayatmayan, tümünün katılımını kendi varlık nedeni gören bir düzen talebi, ortak payda.
Türkiye Anayasal düzeninin katı merkeziyetçi niteliğinin, her konuda karar vermeyi merkeze bıraktığını anlamadan, itirazımız işe yaramaz.
Bugün pek çok siyasi partinin kırmızı çizgisi de bu. Böyle olursa, halkın yaşadğı kentler hakkında söz sahibi olması da mümkün değil.
Mevcut anayasal düzenin özelliği, merkezde veya yerelde halkın kendi kaderini belirlemesine imkan vermemesi. Bu yapısal soruna itiraz zamanı