Altın Portakal 42. yılında degişimde
Abone olFestivali organize eden TÜRSAK'ın başkanı Engin Yiğitgil: Altın Portakal'ı tatil festivali olmaktan çıkarıp ciddi bir etkinlik yapmak için çalışıyoruz
Altın Portakal 42. yılında değişimin eşiğinde. İSTANBUL - Bugün
başlayacak 42. Antalya Altın Portakal Film Festivali önemli bir
değişimin eşiğinde. Festivali Antalya Kültür Sanat Vakfı'yla
(ANSAV) birlikte düzenleyen Türkiye Sinema ve Audiovisual Kültür
Vakfı'nın (TÜRSAK) başkanı Engin Yiğitgil, "Antalya dinlence ve
tatil festivali havasına bürünmüştü. Kimseyi kırmadan Antalya'da
yerleşen bu kötü zihniyeti kaldıracağız. Biz sadece ciddi bir
festival yapmaya çalışıyoruz. Bu yıl temeleri atıldıktan sonra
Antalya çok ciddi bir festival olacak" diyerek festivalde artık
yepyeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Görünen o ki Altın
Portakal'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Altın Portakal Film Festivali bu yıl uluslararası konuklarıyla da
göz kamaştırıyor. İlki düzenlenecek Uluslararası Avrasya Film
Festivali nedeniyle Michael Madsen, David Carradine, Peter O'Toole,
Mathilda May, Terrace Stamp, Woody Harrilson, Kim Ki-Duk ve
Catherine Deneuve gibi beyazperdenin önemli simaları Antalya'da boy
gösterecek. Engin Yiğitgil'le Altın Portakal'daki değişimi
konuştuk.
Nasıl bir Altın Portakal Film Festivali'yle
karşılaşacağız?
En önemli değişikliğimiz, festivalin uluslararası
hale gelmesi. 42. Ant
alya Altın Portakal Film Festivali'yle aynı tarihler arasında
Uluslararası Avrasya Film Festivali düzenlenecek. Bir diğer yenilik
ise bu yıl bir fuar lansmanı yapılacak olması. 2006'da bir ortak
filmler fuarı yapılabilmesi için bu yıl tanıtım yapmaya karar
verdik. Bu yıl Antalya'ya önemli yapımcılar gelecek.
Ödül de değişiyor...
Bizim, festivalin geçmiş yıllarına çok büyük bir saygımız var.
Türkiye gibi bir ülkede böylesine bir kültür organizasyonu bu kadar
uzun soluklu olabiliyorsa bunu takdir etmek, şapka çıkarmak
gerekir. Ödül, duygusal anlamda çok benimsenmiş. Ama hiçbir
felsefesi yok. Ölçüleri doğru değil. Biz bu ödülü tarihi yerine
koyduk ve yeni bir ödül geliştirdik. Bu ödülün Anadolu
mitolojisinden çıkmış bir hikâyesi var. Dokuz tane Anadolu
mitolojisinden çıkan ilham perisi, gerçekten altın olan portakala
uzanıyorlar. Yani ödülün felsefesi ve estetik gücü var.
Antalya organizasyon bozukluğu ile anılan bir festival oldu.
Yıllardır tüm çabalara rağmen bu durum bir türlü düzelemedi. Siz
neler yaptınız bunun için?
Bugüne kadar Antalya'ya davet edilmiş bir örgüt başkanı değilim.
Bir tek geçen yıl katıldım. Bunun için daha en başından Antalya'yla
ilgili basında çıkan 10 yıllık tenkitleri topladım. Bu tenkitlerin
en önemlisi konukların çok uzaktaki otellere yerleştirilmesi sonucu
yaşanan organizasyon bozuklukları. Bu yıl bir festival vadisi
yapalım, oteller birbirine yakın olsun, çevrelerinde gösterim
merkezleri olsun istedik. Bu alanı da festival vadisi olarak ilan
ettik. Bütün bunlar organizasyonun bozuklarını önlemek için. Ama bu
yıl da organizasyon bozukluları olabilir. Çünkü sekiz gün gibi kısa
bir süre içinde hem ulusal ve uluslararası bir festival
düzenliyoruz hem de fuar lansmanı yapıyoruz. Şimdiden herkesten
özür dileriz...
Antalyalılar genel olarak kortej dışında festivale pek ilgi
göstermiyor. Bu da sinemacılar arasında yapılan bir festival
izlenimi doğuruyor. Sizin Antalyalıları da festivale çekmek için
çalışmalarınız var mı?
Benim için önemli olan kültürün toplumun her katmanına yayılması.
Eğer bir sosyal sorumluluğunuz varsa ona göre hareket etmeniz
gerekir. Biz TÜRSAK olarak bu organizasyonda da böyle bir
sorumluluk taşıyoruz, tıpkı düzenlediğimiz festivaller gibi. Altın
Portakal ne denli büyük bir proje olursa olsun ne denli ünlü
getirirsek getirelim, önemli olan Antalyaların bu festivale ilgi
göstermesi. Çünkü bu festival onlar için yapılıyor.
Siz TÜRSAK olarak yıllardır başarılı festivaller düzenliyorsunuz.
41 yıllık sürece baktığınız zaman neler gördünüz, eksik olan neydi
Antalya'da?
Eksik olan şeyleri değiştirmek için biz araya girdik. Fakat biz de
aynı zorluklarla karşılaştık. Antalya dinlence ve tatil festivali
havasına bürünmüş. Öyle bir alışkanlık oluşmuş ki Antalya Film
Festivali ekim başında tatil yapmak için gidilen bir olgu gibi
algılanıyor. Bunun için herkes festivale gitmek istiyor.
Festivallere her şekilde görevli olan insanlar gider. Biz bunu
kırmak için çok büyük mücadele veriyoruz. Bir kere kimseyi kırmadan
Antalya'da yerleşen bu kötü zihniyeti kaldıracağız. Biz sadece
ciddi bir festival yapmaya çalışıyoruz. Bu yıl temeleri atıldıktan
sonra Antalya çok ciddi bir festival olacak. Önemli olan biz bize
oynamadan sınırları aşmak. Bunun ilk tepkilerini de alıyorum.
Uluslararası yarışmaya Cannes'da yarışan beş film kendi başvurdu.
Bu, festivalin tutulacağının işareti. Biz dünya festivalleri
arenasında ciddiye alınan bir festival olmak istiyoruz. Öyle
Cannes'la yarışmak gibi iddialı lafları da kabul etmiyorum.
Çok dillendirilmese de sinemacılarda festivalin uluslararası
boyutunun ulusalın önüne geçeceği endişesi var. Bu endişeye nasıl
bakıyorsunuz?
Uluslararası festival ulusal sinemanın önüne geçemez. Bütün bunlar
ulusal sinema için yapılıyor. Fuar lansmanını ulusal sinemadaki
üretimi artırmak için yapıyoruz. Uluslararası festivali de artık
ulusal sinemamız da uluslararası arenaya açılsın diye düzenliyoruz.
Nitekim 'Meleğin Düşüşü' uluslararası festivalde yarışacak. Bunun
daha fazla olmasını arzu ediyorum. Ayrıca ulusal sinema daima önde
olur Antalya'da. Çünkü gelenekselleşmiş, korteji var ve ödül onun.
Ben bu tür endişeleri doğru bulmuyorum.
Bu yıl ulusal yarışmaya 15 film katılıyor.
'Tramvay'ın başvurusu kabul edilmedi, neden?
Biz 'Tramvay' filmini elemedik. 16 film başvurdu bu
yıl. 12 filme düşürmemiz gerekiyordu. Ama biz hepsini kucaklamak
istedik. Eleme yapmadık. Film geçen sene müracaat etmiş. Geçen
yılki belgelerde filmin yapım yılı 2004. Yani 1-5 Ekim 2004
tarihleri arasında ben bu filmi yaptım demektir bu. Bu yıl aynı
film yeniden başvuruyor yapım yılı da 2005. Ben bu konuda hiç yorum
yapmadım AKSAV'ı aradım. Onlar da 'Başvuruda bir uyuşmazlık var,
biz eğer bunu kabul edersek bu bir teamül doğurur' dediler. Yani
tamamen teknik bir olaydan dolayı kabul edilmedi.
Geçmiş yıllarda çeşitli sinema derneklerinin festivale katılmak
için para talep ettiğini biliyoruz.
Bu tür bir talep geldi mi size?
Bize böyle bir talep gelse ben dahil TÜRSAK'tan kimse anlamaz. 'Saf
mısınız?' diyeceksiniz. Hayır. Biz bugüne kadar yaptığımız
çalışmalarda öyle bir frekans yaratmadığımız için o frekanslardaki
kişilerle aynı şeyi paylaşamayız.
Ulusal yarışmada 15 film Altın Portakal için
yarışıyor
Ulusal Yarışma: Anne ya da Leyla (Mesut Uçakan)
Banyo (Mustafa Altıoklar)
Eğreti Gelin (Atıf Yılmaz)
Gönül Yarası (Yavuz Turgul)
Hırsız Var (Oğuzhan Tercan)
İki Genç Kız (Kutluğ Ataman)
Kalbin Zamanı (Ali Özgentürk)
Korkuyorum Anne (Reha Erdem)
O Şimdi Mahkum (Abdullah Oğuz)
Pardon (Mert Baykal)
Sen Ne Dilersen (Cem Başeskioğlu)
Sinema Bir Mucizedir (Memduh Ün)
Şans Kapıyı Kırınca (Tayfun Güneyer)
Türev (Ulaş İnanç)
Yolda (Erden Kıral) Uluslararası Yarışma: Saklı (Michael
Haneke)
Benimle Ol (Eric Khoo)
Dört (Ilya Khrzhanovsky)
Yay (Kim Ki-duk)
Johanna (Kornel Mundruczo)
Manderlay (Lars von Trier)
Meleğin Düşüşü (Semih Kaplanoğlu)
Nikifor (Krzysztof Krauze)
Şangay Düşleri (Wang Xiaoshuai)
Sophie Scholl-Die Letsten Tage (Marc Rothemund)
Bir Gece (Niki Karimi)
Kaynak: