Altın Palmiye Nicole'e gider

Abone ol

Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay'a göre, Danimarkalı Trier'in Dogville filmi devrimci bir yapıt. Altın Palmiye'yi alacak.

Dalgalara Karşı", "Karanlıkta Dans" gibi filmlerin yaratıcısı, çagımızın sayılı dahi sinemacılarından olan Danimarkalı Lars Von Trier, yeni filmi "Dogville" le festivale damgasını vurdu. Üç saat süren bu çarpıcı film, çeşitli yanlarıyla insanı önce irkiltiyor, kızdırıyor. Ama sonunda sinemayı yenileyen gerçek anlamda devrimci bir filmle karşılaştığınızı anlamanız zor olmuyor. Modern bir masal biçimde anlatılan film, Dogville adlı garip bir kasabaya aniden gelen Grace adlı bir genç kadının hikayesini anlatıyor. Tehlikeli bir gangsterden kaçan Grace, güzelliği, zerafeti ve uysallığıyla kısa zamanda tüm kasabalıların sömürü aracı haline gelen bir nesneye, bir kurbana dönüşüyor. O BİR BAŞYAPIT... Von Trier filmini sinemanın yanısıra tiyatro, pandomim ve klasik edebiyat estetiklerin de birbirine karıştığı çok farklı bir uslüpla anlatıyor. Yarışmadaki çoğu klasik sinemanın tekdüze örneklerini oluşturan filmlerin yanısıra bu film; yeniliği, cesareti ve taptaze havasıyla sanki "Ben bir başyapıtım" diye bağırıyor. Bunca yıllık deneyimlerim beni aldatmazsa, Cannes 2003 Altın Palmiye'sini buldu bile Taze Oscarlı Kidman basın toplantısında ve filmin galasında herkesi fethetti. Filmde en aşağı beş kere tecavüze uğrayan Kidman, kadınca bir tavırla söyle dedi "Yönetmenime tümüyle güvendim ve kendimi onun güvenli ellerine bıraktım." Sık sık taktığı zarif gözlükleri, festival kurallarını altüst eden sigara içişi ve dişiliği, ama içten tavırlarıyla Kidman tam dördüncü kez geldiğini söylediği Cannes'i bu kez de fethetti. Aynen Şubattaki Berlin Festivali'nde olduğu gibi. Atilla DORSAY /Sabah

Günün Önemli Haberleri