İnsanoğlunun en büyük hayali "ölümsüz" olabilmek. Yıllardır bu konuda birçok çalışma yapılıyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde ünlü fütürist Ian Person, İngiliz basınına bir açıklama yaptı. Pearson'a göre 2050'ye geldiğimizde "ölümsüzlük" denizinde yüzmeye başlayacağız. 2050'yi dünya gözüyle görebilmeyi başaran insanların; gelişen yapay zeka ve robotik bedenler sayesinde doğdukları bedene ihtiyacı kalmayacak. Pearson, insanoğlunun bilincinin makinalara yüklenebileceğini savunuyor. Tam da bugünlerde Netflix'te yayına giren "Altered Carbon" dizisinde olduğu gibi. Richard K. Morgan'ın romanından uyarlanan, günümüzden 300 yıl sonrasında geçen dizide, insan bilincini disklere kaydererek başka bedenlere transfer edebilen yeni bir teknoloji ölüme meydan okuyor. İnsan vücudunun bir çift ayakkabı gibi değiştirilebildiği bir dünya burası. Yani çok kolay, küçük bir operasyonla olup bitiyor; bir uyanıyorsunuz hop başka bir bedendesiniz. E operasyon sonrası elbette biraz ağrı, sancı, bir miktar gaz, yeni bedeni yadırgamalar, depresif ruh halleri, "Bırakın beni uleyn, eski bedenime döneceğim ben"ler filan olabiliyor. E o kadar da olacak canım. Adamlar bize ölümsüzlük vaad ediyor. Bunlar da işin tuzu biberi, nazar boncuğu oluversin... 300 YIL SONRA HANİ HERKES ÖLÜMSÜZKEN: Geliyoruz zurnanın zırt dediği yere... Hadi biz "köprüden önce son çıkış"ı da ekleyelim. Ölümsüzlüğe kavuştuk, artık ölüm mazide kalan eski bir yalan... Eski Türk filmlerindeki gibi pek mutluyuz, sonsuza kadar bahtiyar olacağız. Peki başka ne oluyor, herkes sahiden pek mi mutlu bu dizide diyeceksiniz? Değil yavrularım. Değil. Ölümsüzlüğe kavuşsa da insan yine insan. İnsan yine mutsuz, insan yine ne yapıyor ediyor kendini, çevresindekileri ve bulunduğu gezegeni yok etmeye çalışıyor. ESAS ADAMIN ADI TAKESHI KOVACS :"Altered Carbon"a esas adamdan geçiş yapalım. Esas adamımızın adı Takeshi Kovacs. Eski bir asker. Her türlü dövüş tekniğine hakim, pek gözü kara, pek asi, savaşçı, işte ben o kadar diyeyim siz yanına bin ekleyin. Yeni dünya düzenine karşı organize edilen bir başkaldırı sırasında yenik düşüyor kahramanımız. Ateşle dans edenlerin hazin sonu: Öldürülüyor. Yüz yıllar boyunca buz içinde hapsedilen bilinci bir gün; çok zengin bir adam olan Laurens Bancroft'un emriyle başka bir bedene aktarılıyor. Yeni beden; Elias Ryker adında gözden düşmüş bir polise ait. Yeni bedenin yeni göreviyse 300 yaşındaki bu çok tatlı zengin aristokratımızın (Bancroft) cinayetini aydınlatmak. TAKESHI KOVACS'A BEDEN OLAN İSVEÇLİ JOEL KINNAMAN: Nasıl yani dediniz normal olarak. Adam zengin, adamın imkanları bol.. Nasıl bir perde iner de gözüne kendi cinayetini göremez? Masal bu ya, olmuş işte... O bol imkanlarla Bancroft kendini milyon kere yedekletmiş, ilerleyen yaşlarında kullanacağı yeni bedenlerini sıraya dizmiş dizmesine ama bir an gelmiş, 48 saatlik bir Makber taksimine kurban gitmiş. Birileri "Her yer karanlık pür nur o mevki" diye şakıya şakıya tam o esnada beyefendinin bütün beyin ışıklarını karartmış, adamcağız da kendini kim öldürdü görememiş. Ah, vah bu durumda ne yapılacak? Elbette bu cinayeti çözmesi için eskilerden en zeki, en gözü kara, en asi, en deli adam bulunup yeni bir bedende tez vakitte huzura getirilecek. İşte o adam Takeshi Kovacs. Kovacs'ın polis eskisi yeni bedenine İsveçli aktör Joel Kinnaman hayat veriyor. İşte her şey onunla başlıyor zaten. Bütün ezber onunla bozuluyor. BUZDAN DAHA BUZ, AYAZDAN DAHA AYAZ BİR ADAM: Biz sıcak kanlı Akdeniz insanları hep alışmışız "ateş"li, "tutku"lu güzellere, yakışıklılara. Onları ve onların bünyemizdeki etkisini tarif edebilmek için bir çok deyim, atasözü üretmişiz. "Ateş parçası, Ateş ediyor,Yere bakan yürek yakan, Ateş bacayı sardı" Hep ateşli hep yanmalı birçok sözümüz var. Bu sözlerin az kaldığı, yetmediği yerde Yıldız Tilbe'nin Mercan Dede ile yaptığı sürreal düette dediği gibi "Ateşten sıcak, sudan çıplak"a bağlayıp kurtulabilirdik ama karşımızda bu kez tam zıttı bir adam var. Buzdan daha buz, ayazdan daha ayaz. Nasıl tarif edilir öyle bir adam? İsveç'liler hangi deyimleri, atasözleri kullanıyorlar acaba böyle buzdan şovalyelerini tarif etmek için? TÜRK'ÜN LOKUMU, İSVİÇRE'NİN ÇAKISI VARSA, İSVEÇ'İN JOEL KINNAMAN'I VAR: Elbette Joel Kinnaman'ı tarife uğraşırken şu klişe yönteme de bakayım dedim. Hani şu her yabancıyı, kendi ülkesinin meşhur bir şeyiyle tarif etme sanatı... Türk lokumu, Belçika çikolatası, İsviçre çakısı diye sıralarken bir baktım İsveç'in öyle meşhur pek bir şeyi yok. Yani var da bir insanı tarif etmek için uygun değil. Yani Joel Kinnaman'a İsveç köftesi gibi adam mı diyelim? Ya da İkea gibi maşallah, İsveç şurubu gibi her derde deva filan mı yazalım. Belli buradan da yürüyemeyeğiz. Görünen o ki, bir süre sonra İsveç onunla anılmaya başlayacak. İsviçre'nin çakısı, Belçika'nın çikolatası, Türkiye'nin lokumu varsa İsveç'in de Joel Kinnaman'ı var denecek. KADINLARIN ARASINDA BÜYÜDÜ: Peki kim bu adam, nereden çıktı? "Altered Carbon"a kadar hayat onu bizden nerelerde sakladı? Asıl adı Charles Joel Nordströrm. 25 Kasım 1979 doğumlu.1,89 cm boyunda. Yay burcu. Amerikalı bir baba ile İsveçli terapist bir annenin dünyaya armağanı. (Baba tarafı Kansas'tan ama daha geriye gidersek Alman, İngiliz, İskoç ve İrlanda genleri taşıyor.) Dolayısıyla hem Amerika hem İsveç vatandaşı. (Dip not: Kendisi İsveçlileri genel olarak mütevazı ve utangaç buluyor.) Üvey kızkardeşi Melinda Kinneman da tanınan bir oyuncu. Melinda dışında 4 kız kardeşi ve üvey anneleri var. Görüldüğü üzere kalabalık bir kadın ordusu içinde büyümüş. Zaten kendisi de bir röportajında karakterini güçlü kadınların şekillendirdiğini itiraf etmiş: "Yahudi bir annenin oğluyum. 5 kız kardeşimle ve üvey annelerimle birlikte büyüdüm. İsveç'te birçok kadın yönetmenin filminde oynadım. Hatta "The Killing" filminde çalışan herkes kadındı. Benim hayatımı bu güçlü kadınlar şekillendirdi." İNGİLİZ OKULUNDA EĞİTİM ALDI, ALEXANDER SKARSGARD İLE OKUL ARKADAŞIYDI: İsveç'te bir İngiliz okulunda eğitim alıyor. "İngiliz okulu olduğu için dünyanın her yerinden farklı gelir düzeyine sahip ailelerin çocuklarıyla bir aradaydım. Diplomat ailelerin çocukları da vardı, gettolardan gelen çocuklar da. Hem zengin hem fakir, iki zıt kutbun ortasındaydım. Ben daha çok ikinci jenerasyon göçmenlerin çocuklarının oluşturduğu gruba dahildim. Çünkü babam Amerikalıydı." Ailesi onu lisede bir yıl Teksas'a yolluyor: "Ailem Stockholm'deki okulda yanlış gruplarla birarada olduğumu, git gide köklerimden uzaklaştığımı düşünüyordu. Köklerimi hatırlatmak için beni bir yıllığına Teksas'a yolladılar." (Bu arada meraklısına not: Meğerse Kinnaman, "True Blood" ve "Big Little Lies" ile dünyayı kasıp kavuran bir başka İsveç'li Alexander Skarsgard ile Stockholm'den okul arkadaşıymış.) TEKSAS'TAN SONRA İSVEÇ'TE TİYATRO OKUDU: Teksas'tan sonra yeniden İsveç'e dönüyor, tiyatro okulunda eğitim alıyor. Mezun olduktan sonra iki yıl tiyatro yapıyor, sonra ver elini beyazperde. 16 ayda 8 İsveç filminde rol alarak hızlı bir giriş yapıyor sinemaya. Sinema kariyerine daha detaylı dalmadan kadın hayranlarını baştan uyaralım. Kendisi model & dövme sanatçısı Cleo Wattenström ile evli ve aşık. Henüz çocuk yok, e o da yakındır. Keza eşiyle "Altered Carbon" dünya galasında çekilmiş boy boy fotoğrafları yayınlandı. Hanımefendi kırmızı halıda "Her başarılı erkeğin ardında bir kadın vardır" sözünü vurgularcasına kare kare yanındaydı adamının. İSVEÇ'İN "KOMİSER CEMİL" SERİSİNDE PARLADI: Beyazperdede göründüğü ilk film "Den osynlige- The Invisible" (2002) Sonra peş peşe Storm (2005), "Tjenare kungen" (2005), "Vinnarskallar" (2006) Peşine 2008'de 3 film daha. Derken esas patlama 2009 itibariyle arka arkaya gelen Johan Falk serisi. Türkiye'de Cüneyt Arkın'lı "Komiser Cemil" neyse, İsveç'te "Johan Falk" da işte öyle bir şey. 20 filmden oluşan, her biri büyük ilgi gören, bitmek bilmeyen bir seri. Bizim yakışıklı o serinin 11 filminde (2009'da 6, 2012'de 5 filmde olmak üzere) Frank Wagner karakterine hayat verdi. "EASY MONEY" DÖNÜM NOKTASI OLDU: Yine İsveç yapımı "Easy Money" kariyerinde dönüm noktası oluyor. Bu filmle, uluslararası alanda ilk kez dikkatleri üzerine çekiyor. Sonra gelsin 2011'de "The Darkest Hour", gitsin "Ejderha Dövmeli Kız" (The Girl with the Dragon Tattoo) Ucundan kıyısından Joel Kinnaman artık dünya ekranından gözükmeye başlıyor. DÜNYA ÇAPINDA ŞÖHRET "THE KILLING" DİZİSİYLE GELDİ: 2011, Joel Kinnaman için çok mühim bir yıl. Hem iki Hollywood filminde rol alıyor, hem de 4 sezon sürecek "The Killing" dizisine kapak atmayı başarıyor. Danimarka'da aynı adla yayınlanan suç dramasının Amerika'ya uyarlanmış halinde Kinnaman, Stephen Holder adlı karaktere hayat veriyor. Dizinin en sıcak ve eğlenceli karakteri olarak değerlendirilen Holder, 30’lu yaşlarda bir dedektif. Eski bir uyuşturucu kullanıcısı. Temizlenmiş, arınmış, kendini Tanrı'ya adamış. Mireille Enos’un canlandırdığı Sarah Linden karakteriyle cinayetleri çözmeye çalışıyorlar. İkili hakkında o dönem Ekranella sitesi "ikisi de şahsına münhasır karakterler ve o kadar gerçekler ki ilk bölümden kendinizi aralarında yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz." yorumunu yapmış. AMC yapımı dizi, Netflix'te yayınlanınca Kinnaman, bir anda dünya çapında daha da tanınır hale geliyor. Dizi oyuncularının ortak kaderini yaşamaya; hazzıyla travmasıyla o şeyi tatmaya başlıyor: Takipçilerinin sadakatli, yoğun, holigan sevgisini... 2014’TE SON "ROBOCOP" OLDU: 2014 yılı ise duygusal sebeplerden Kinnaman için önemli. Keza çocukluğundan beri 15-20 kez izlediği, çok sevdiği "RoboCop" filminin yeniden çekilen versiyonunda talih yüzüne gülüyor. Bingo: Yeni RoboCop, Joel Kinnaman oluyor. Filmde Gary Oldman, Michael Keaton ve Samuel L. Jackson gibi ustalarla başrolleri paylaşıyor. ROBOCOP SONRASI "GERÇEK KÖTÜLER"LE TERS KÖŞE: Adamımız farklı rolleri seviyor. Zaten bir röportajında kendisi de söylemiş "Tiyatro ve sinemada her zaman iyi hikayelerin, iyi karakterlerin peşinde koştum. Her zaman birbirinden farklı, ters köşe karakterler bana ilham verdi." diyor. 2016'da Rick Flagg karakteriyle yer aldığı "Suicide Squad: Gerçek Kötüler" buna güzel bir örnek. DC Comics'in bol kötülü çizgi romanı olan Suicide Squad'dan uyarlanan filmde Kinnaman, Will Smith, Viola Davis ve Jared Leto gibi efsanelerle kamera karşısına geçiyor bu kez. Süper kötülerin, sıradan kötülere karşı mücadelesi şeklinde özetlenebilecek film, yüksek temposu ve zengin kadrosuyla epey ilgi görüyor o dönem. "HOUSE OF CARDS" MACERASI: Kinnaman'ın 2017'de bir de "House of Cards" macerası var. Diziye 40. bölümünde New York valisi Will Conway karakteriyle dahil olan İsveçlimiz, dizide 20 bölümden fazla yer alıyor. Frank Underwood'un karşısına Republician party adayı olarak çıkan, karısı ve çocuklarıyla ideal aile portresi çizen hırslı Conway karakteriyle Kinnaman beyazperdede hayranlarını bir kez daha ters köşeye yatırmayı başarıyor. VE "ALTERED CARBON" Ve geliyoruz Joel Kinnaman'ın son manevrasına. Tüm dünyanın gündemine bomba gibi düştüğü, herkesin onu konuştuğu, kelimenin tam anlamıyla "patladığı" "Altered Carbon"a. Yazının başında da belirttiğimiz gibi dizide esas kahramana hayat veriyor Kinnaman. Buz gibi bedeniyle içinde bir ateş topu saklıyor. Dizinin detayları için yazının başına dönmeniz gerekiyor. Burada yeni olarak şunu söyleyebiliriz. Dizide yer alan gerçeğe çok yakın dövüş sahneleri için Kinnaman'la birlikte diğer oyuncular jujitsi, güreş, judo ve Filipin bıçak teknikleri öğrenmiş. HER GÜZELİN BİR KUSURU VAR: Bu arada Kinnaman'la ilgili ilginç bir haber. Siz bakmayın onun "Altered Carbon"da erkekliğin, insan bedeninin tarihini yeniden yazan kaslarla çevrili, sıfır yağ, kusursuz vücuduna. "Altered Carbon"a gelene kadar o da hepimiz gibi sıradan bir vücuda sahipmiş. Uzun boylu sıska bir adam olduğunu herhalde diğer dizi ve filmlerinden seçtiğimiz fotoğraflarında görmüşsünüzdür. Şimdi "dertli" erkek yoldaşlarım yakınıma gelin, size bir sır daha vereceğim. Kinnaman, meğerse uzun yıllar "Pectus Excavatum" denilen bir hastalıktan müzdaripmiş. Halk arasında "kunduracı göğsü" olarak bilinen bu hastalık bildiğiniz göğüs kafesinin içe çökük olması demekmiş. Genetik bir rahatsızlık. Ameliyat gerektiriyor. Keza "Altered Carbon"da Kinnaman'ın geldiği son noktaya bakarak, ameliyatını paşa paşa olduğunu söyleyebiliriz. Yani demem o dur ki, dert etmeyin hiçbir şeyi. Her güzelin bir kusuru var. Onun hikayesi hepimize umut olsun. Adam meğer nerelerden dönmüş de pes etmemiş, yapmış o vücudu. Siz de yapabilirsiniz. (Do it, do it, just do it.) "ALTERED CARBON" SONRASINDA NELER OLACAK: Kinnaman, Suicide Squad 2'de rol alacak. Filmin çekimlerine henüz başlanmadı. Bir başka güzel haber de "The Killing" hayranlarına. Kinnaman, dizide karşılıklı oynadığı Mireille Enos ile yeni bir projede bir araya geliyor. İkili, Joe Wright’ın ünlü aksiyon filmi Hanna’dan uyarlanan diziye başrolü paylaşacak. Amazon’da izleyici karşısına çıkacak olan dizi, filmin de ortak senaristi olan David Farr taradından kaleme alınıyor. Dizinin prodüksiyonu mart ayında başlayacak. Çekimler Macaristan, Slovakya, İspanya ve Birleşik Krallık’ta yapılacak. Dizinin senaryosu, filmde de olduğu gibi, sıradışı becerilere sahip küçük Hanna’nın, peşine düşen ve kim olduğunu öğrenmeye çalışan CIA ajanından kaçma mücadelesini işleyecek. Mireille Enos dizide acımasız CIA ajanı Marissa olarak karşımıza çıkacak. Joel Kinnaman'ı ise dizide Hanna’nın babası Erik rolünde izleyeceğiz.