Altaylı'ya göre, 'Vadi' kötü örnek
Abone olFatih Altaylı, "Kurtlar Vadisi"nin gençleri mafyalığa özendirdiğini ve topluma karşı zararlı bulduğunu söyledi. Altaylı, dizinin Kanal D ile anlaşmamasına da değindi....
Hürriyet Gazetesi yazarı Fatih Altaylı, Türkiye'nin gündemini
sarsan konuları yayınlayan 'Kurtlar Vadisi'nin topluma kötü örnek
teşkil ettiği görüşünde. Altaylı bu yüzden Kanal D'nin
diziyle anlaşmamasını doğru buluyor......
Mafyalığı özendiren dizi
GALATASARAY’da yönetici olduğum dönemde spor yazmamıştım. Nedeni,
bu durumu etik bulmamamdı. Sahip olduğum köşeyi, bir başka şapkam
için kullanmak, bu olanağa sahip olmayan diğer kulüp yöneticileri
karşısında haksız rekabet yaratacaktı. Yönetimden ayrıldığım güne
kadar futbol yazmadım.
Kanal D Haber’e Genel Yayın Yönetmeni olduktan sonra da aynı özeni
televizyon için göstermeye çalıştım. Ancak magazin programı adı
altında yapılan rezilliklerle ilgili yazdım. Çünkü magazine
taraftardım; ama rezilliğe karşı.
Şimdi yazacağım satırları da, televizyon yöneticisi şapkamla
yazmıyorum. Sadece toplumun geleceğinden kaygı duyan bir ‘yazar’
kimliğimle kaleme alıyorum.
Show TV’de Kurtlar Vadisi diye bir dizi yayınlanıyor. Dizi
‘çeteciliğe’, ‘mafyaya’, ‘devlet içinde devlete’ övgü dizisi.
Karanlık dünyalara bir övgü.
Gençler üzerindeki etkisinden, geçmişte bir iki satır bahsetmiştim.
Ama bu etki giderek artıyor; çünkü dizi ‘çok’ izleniyor.
Bu diziyi izleyen gençlerin etkilenmemesi mümkün değil. Çünkü
diziden oyuncuları bile etkilenmiş. Oyuncuların çocukları bile
kendilerini tanıtırken, babalarının dizideki adlarıyla ‘Bilmem
kimin oğluyum’ diyorlar.
Türkiye, bir yandan Susurluk meselesini yıllar sonra hálá
tartışıyor ve köklerini temizlemeye çalışıyor.
Bir yandan Sedat Peker gibi türedi mafyalarla uğraşıyor.
Diğer yandan da Kurtlar Vadisi ile geleceğin ‘mafyalarına’ örnek ve
kaynak teşkil ediyor.
Basından okumuşsunuzdur, Kurtlar Vadisi dizisinin Show TV ile
sorunları oldu.
Kanal D’ye transfer olmak istediler. Reyting açısından büyük bir
başarı getirecekti. Çünkü tek başına Show TV’yi taşıyordu.
Transfer için istenilen ücret de fazla değildi. Dizinin iki bölüm
reklam geliriyle halledilebilirdi.
Ancak ‘almadık’; Kanal D CEO’su Arzuhan Yalçındağ, ‘Burada
toplumsal sorumluluklarımız var. İstemem’ dedi.
Kararı öğrenen Aydın Doğan da, ‘Çok iyi yapmışsınız. Bana
sorsaydınız ben de almayın derdim. Bize yakışmaz’ dedi.
Bu tip yayıncı sorumluluğu ne yazık ki çok yaygın değil.
Kurtlar Vadisi, bugün bir kanala reyting getiriyor olabilir. Ama
Türkiye’den neler götürdüğünü önümüzdeki 10 yıllarda göreceğiz.
Mafya rejimi
MAFYA ile devlet ilişkilerini gazetelerden okudukça ‘ödüm
patlıyor’.
İlişkilere, fütursuzluğa bakar mısınız?
Mafya bağlantılı müteahhit, Yargıtay’ın en tepelerinden ricacı olma
cüretini gösterebiliyor.
Yargıtay Başkanı ‘kapıyı kapatıyor’; ama kapıyı kapatmayanlar da
var.
İşte Emniyet eski İstihbarat Daire Başkan Vekili. Üstelik de
belediye başkan adayı. Seçim kampanyası için Sedat Peker’den para
alıyor. Aracılığı yapan ise bir emekli albay. Düşünün, İstihbarat
Daire Başkan Vekilliği yapmış bu kişi hepimizin en mahrem sırlarına
sahip ve para kaynağı mafya babası.
Ya valiye ne demeli. Devletin valisi İstanbul’a geldiğinde mafya
tarafından ağırlanıyor. Sedat Peker’in adamı, kadın pazarlamacısına
‘Vali bey aynı kadını istiyor. Çok memnun kalmış’ diye sipariş
veriyor. Mafya, valiye kadın ayarlıyor.
Projektörlerin çevrildiği valinin savunması daha büyük rezalet:
‘Ben onun Sedat Peker’le bağlantısını bilmiyordum. İşadamı olarak
tanıyordum.’
Sanki valilerin, işadamlarından kadın istemeleri ‘normalmiş’ gibi.
Devletin en üst kademeleri, bir kadın ve üç kuruşluk menfaat uğruna
mafyayla yatağa giriyorlar.
Ve bunların üzerine gitmeye başlandığı zaman birileri hemen ‘rejim’
çığlıkları atıyor.
Sanki bu millet ‘mafya rejimi’nde yaşamaktan çok memnunmuş
gibi.
Muayene istasyonunda anlamsız talep
AVUKAT bir okurum, geçen gün BMW 316 otomobilini ‘trafik muayene
istasyonuna’ götürüyor.
Muayeneyi yapacak olan memur, ‘Vergi dairesinden temiz káğıdı
getirmeniz gerek’ diyor.
Okurum talebi haklı buluyor ve vergi dairesine giderek otomobilin
geçmiş dönemlere ait vergi borcu olmadığına dair belgeyi
getiriyor.
Ancak yine de otomobilinin muayenesini yaptıramıyor.
Görevli memur, ‘Beyefendi, BMW’ler lüks otomobil sınıfına giriyor.
Bu nedenle sadece otomobilin değil sizin de vergi borcunuz
olmadığına dair bir belge gerek. Vergi dairenizden vergi borcunuz
olmadığına dair bir belge getirmelisiniz’ diyor.
Okurum avukat olduğu için mevzuatı biliyor ve kavga dövüş işini
yaptırıyor; ama talep ilginç.
Mevzuatta gerekli olmayan bir belge talep ediliyor.
Lüks otomobilden vergi kaçağı peşine düşmek iyi bir fikir; ama
bunun yöntemi bu değil.
Gider bakarsın, kim yüzlerce milyar liralık otomobillerden
almış.
Bu listeyi alırsın ve bu otomobillerin sahipleriyle ödedikleri
vergiyi karşılaştırırsın, hiç geliri olmayan birileri yüzlerce
milyarlık bir otomobile biniyorsa peşine düşersin.
Ama basit bir trafik muayene işi için, sıradan vatandaşa güçlük
çıkaramazsın.
Hele hele mevzuatta yeri olmayan belgeleri isteyemezsin.
Ya da yasayı değiştirir, otomobillerin ön camına vergi levhası
yapıştırılmasını zorunlu hale getirirsin.
Aksi tavır, dün yazdığım gibi ‘servet düşmanlığı’ demektir.
Bu da gelişmenin önündeki en büyük engeldir.
Servet iyi bir şeydir. Yeter ki, karanlık yollardan, vergisiz
kazançla elde edilmesin.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çocuklarımıza izlettirmeyeceğimiz bir şeyi başkalarının çocuklarına
da izlettirmediğimiz zaman.
YAZI:HÜRRİYETİM