Altaylı'dan Aydın Doğan'a sitem var
Abone olDoğan Medya Grubu'yla ipleri koparıp Sabah Grubu'yla el sıkışan Fatih Altaylı, ayrılışın öyküsünü anlattı. Altaylı, hem kopuş öyküsünü anlattı hem de Aydın Doğan'a sitem e
Sabah Gazetesi yazarı Fatih Altaylı Hürriyet gazetesinde kopuş
öyküsünü anlattı. Altaylı, ''Benim Aydın Bey'le vedalaşmaya
gitmemden bir hafta önce Aydın Bey beni çağırdı ve 'gideceğine dair
söylentiler var' dedi.''Doğrudur Aydın Bey düşünüyorum'' dedim.
Niye diye sorduğunda, ''Mutsuzum çünkü burada. Hiç keyfim yok''
dedim. O, ''Gitme'' dediğinde, henüz karar vermemiştim. Bana karşı
yürütülen, yapılan haksız muamelenin telafi edilmesini bekliyordum.
Bir sürede bekledim bunu. Ancak böyle bir çaba da kimsede görmedim.
Ve en sonunda Aydın Bey'e gidip vedalaştım. Vedalaştığım zaman
bana: ''Turgay'dan kaç lira alacaksan aynısını sana veriyim'' dedi.
Ben Turgay Bey'den bir lira para almadım dedim. Sahiden böyleydi.
Gerçekten almadım Turgay Bey'den. Bunun üzerine ''Ne şanslı
adammış'' dedi. Ben de ''onun şansını siz yarattınız'' dedim.
''dedi.
FATİH ALTAYLI İLE YAPILAN RÖPORTAJ
İnsanlar sizi ya çok seviyorlar ya da sizden nefret ediyorlar.
İkisinin ortası yok. Ama her iki tarafın da ortak bir özelliği var
sizi takip ediyorlar. Yazdıklarınız, yaptıklarınız, söyledikleriniz
herkes için merak konusu, özellikle şimdilerde daha bir fazla. En
son sormamız gereken soruyu tıpkı sizin gibi en başta soralım. Ne
oldu?
Medya dünyası bizim tahminimizden daha mı acımasız. Sizin
gibi başarılı, güçlü ve etkili bir yönetici, aynı zamanda
gazeteciye bile oyun oynana biliyorsa eğer... İşi iyi yapmak ve
başarılı olmak ölçü değil mi?
Fatih Altaylı - Valla ben bunu sık sık vurguladım.
Hürriyet' deki köşemde de bunu yazdım. Başarı kriter olmaktan
çıktığı zaman kurumların sürekliliği, kurumların devamlı başarılı
olması da çok mümkün olmuyor. Bu sorun sadece Türkiye değil,
dünyanın her yerinde var. Yani insan ilişkileri, ikili ilişkilerden
kaynaklanan nedenlerle ya da çoklu ilişkilerden kaynaklanan
nedenlerle zaman zaman başarıdan daha ön plana çıkan kriterler
olabiliyor. Şimdi Doğan Grubu'ndan benim ayrılmamın temel nedeni
budur. Çünkü Doğan Grubu'na baktığınız zaman ben başarılı bir
yöneticiyim. Neden başarılı yöneticiyim? Birincisi Kanal D' de
yöneticilik yapmaya başladığım günden itibaren, Kanal D' nin hem
haber reytingleri hem genel reytingleri artmış vaziyette. Kanal D'
nin karlılığında büyük bir artış var. Geçen sene Kanal D, 45 milyon
dolarlık bir kar rakamına ulaştı ve reytinglerde gayet iyi
gidiyordu. Saygınlık diye baktığımız zaman; Türkiye'deki haberler
arasında son yapılan, Show Tv tarafından yapılan anketlerde, ATV
Haberin uzun yıllar süren saygınlık liderliğinin Kanal D Haber ele
geçirmişti ki bütün imkansızlıklara, teknik imkansızlıklara ya da
mali kısıtlamalara rağmen.
Yani biz orada başarılı bir iş yapıyorduk. Kanal D tarihinin en
düşük bütçeli haber operasyonunu yürütüyorduk ve buna oranla
saygınlıkta ve reytinglerde ciddi bir artış sağlamıştık. Bu
televizyon tarafı. Dönüyoruz gazete tarafına. Gazete tarafına
baktığınız zaman; hiç tartışmasız Türkiye'nin en etkili birkaç
yazarından biri olduğum, Hürriyet Gazetesi tarafından da, bütün
gazete, dergi çevreleri tarafından da kabul ediliyor. Sevip,
sevilmemek ayrı bir şey... Ama etkili ve çok okunan bir yazar
olduğum kesin. Bütün bunları üst üste koyduğunuz zaman, normal
şartlarda sizin görevinizle ilgili, yaptığınız işlerle ilgili
ortalık yerde bir soru işareti olmaması gerekiyor. Fakat, ne yazık
ki durum çok böyle olmadı. Kanal D' de, daha doğrusu Doğan
Gurubu'nda benimle ilgili geçtiğimiz yaz aylarının sonunda
başlayan, herhalde Eylül'de başlayan bir sıkıntı ortaya çıkmaya
başladı. Giderek benim yeklilerim, giderek benim çalışma biçimim
sorgulanmaya başlandı. Şimdi ben bağımsız çalışırım. Yani ben
medyanın bir patronu olduğuna inanmıyorum. Medyanın patronu
halktır, okuyucudur ama kâr ortağı elbetteki o şirketin sahibidir.
Yani Aydın Doğan o medyanın bence sahibi değildir.
Halka benim aramda bir sorun yoktu. Fakat yönetimle benim aramda
birtakım sorunlar oluşmaya başladı. Bu sorunların kaynağını
bilmiyorum ben. Yani mali olarak bir sıkıntı olduğunu
zannetmiyorum. Yetkilerimi kötüye kullandığımı zannetmiyorum. Benim
maliyetimle ilgili sorunlar olduğunu zannetmiyorum. Çünkü benim
yaptığım işleri tek tek bugün çeşitli kişilere dağıttılar, maliyet
benim yaptığım güne oranla, bireysel maliyet, benim maliyetim, yani
şimdi benim yaptığım işleri yapacak olan insanlara verilen ücretler
benim aldığım maaşın hemen hemen altı-yedi katına yükseldi. Demek
ki başka bir sıkıntı vardı. O sıkıntının ne olduğunu ben çözemedim.
Çözemeyince de açıkçası orada kalmak istemedim.
Çünkü ben, benim kariyerim ve benim geleceğimle ilgili kararların
rasyonel bir şekilde alınmasını tercih ederim. İrrasyonel kararlar
alınmaya başlandığı zaman ben o kararlarla ilgili bir şey yapamam
ve bir şey yapamayacağım noktada kendi geleceğimi başkalarının
eline teslim etmek istemem. Ve Aydın Bey'e bunu söyledim. Dedim ki
'benim geleceğimle ilgili kararı sizin aile meclisinde aldırmam.
Ben kendim alırım kararlarımı.' Ve bırakıp çıktım. Herkes müthiş
transfer rakamlarından bahsediyor. İşte banka hesaplarım ortada,
dünyanın her yerindeki bütün bankalara benimle ilgili soru
sorulabilinir, yani bugün artık şeffaflık var.
O günlerde de yurtdışına bavulla para da çıkartmadım, hiç de
yurtdışına çıkmadım. Bir kuruş transfer ücreti almış değilim. Yani
bir lira almış değilim, bırakın bahsedilen o milyon dolarları.
Vatan Gazetesi'nin yazdığına göre 45 milyon dolar para almışım.
Keşke alsaydım. Almayı isterdim ama vermediler böyle bir para. Tam
aksine gelirim de bir düşüş oldu. Yani Sabah Gazetesi'nin maaş
profili son dönemde Hürriyet'e ve Kanal D' ye oranla biraz daha
düşük olduğu için gelirimde ciddi bir düşüş oldu. Ama bunu
Türkiye'de, özellikle medyadaki insanlara anlatmak çok zor. Yani
bir insanın sadece kendi geleceğiyle ilgili, çocuğunun geleceğiyle
ilgili kararı kendisinin alma özgürlüğünü kullanmak istemesi
anlamak çok zor.
Çünkü oradan çok rahat görünüyorum baktığın zaman, işte yazarlığım,
şuyum buyum falan filan ama sonuç olarak ben bu işi daha uzun
yıllar iyi bir şekilde yapmak istiyorum.Bu iyi şekilde yapmanın
imkanlarının giderek orda elimden alınacağını hissettim. O yüzden
de böyle bir değişiklik yapma kararı aldım. Bu benle ilgili
transfer dedikoduları, yalan yanlış haber yazanların hepsine dava
açıyorum. Buyursunlar, benim kaç lira, kaç kuruş transfer ücreti
aldığımı lütfen hesaplasınlar. Onu bırakın ben Hürriyet
Gazetesi'nden ayrılırken, Hürriyet Gazetesi' den geçmişte bir ev
almak için kredi almıştım, onun parasını ödemek için şuanda evi
satıyorum. Yani Hürriyet'e borcumu ödemek için evimi satmak zorunda
kalıyorum. Ama tabii anlamaları güç yani. Bir dik duruş var ise
hayatta, o dik duruşun bir maliyeti vardır ve ben o maliyeti ne
pahasına olursa olsun ödemek zorundayım.
- Son günlerde Türkiye'de medyanın yeniden
yapılandığı/yapılandırıldığı gözleniyor. Siz Sabah'a geçtiniz. Mine
Kırıkkanat Radikal'den atıldı. Herşeyden önemlisi Türkiye'ye haber
televizyonculuğunu getiren NTV, haber ve politika kanalı olmayı
terkedip futbol kanalı olma yolunda. Kısaca medyada yeni bir
yapılanma mı söz konusu?
Mehmet Yılmaz, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni istifa etti.
Doğan Grubu'ndan ayrıldı. Daha önce yapması gerekiyordu, biraz
beklemeyi tercih etti. O'nun da istifa sebepleri benimkiyle hemen
hemen aynıdır. Buraya gelirse hoş gelir, sefa gelir, Mehmet' in
buraya gelmesini isteriz ama nereye geçer bilmiyorum. Akşam
diyorlar, kendi yayın grubunu kuracak diyorlar, Sabah'a geçecek
diyorlar. Biz O'nla bir görüşme yaptık, doğru. Gelir mi, gelmez mi
bilmiyorum, bir görüşmemiz oldu kendisiyle. Fakat gelip,
gelmeyeceği konusunda ki net fikrini şu anda bilmiyorum, inşallah
gelir. Mehmet değerli bir yöneticidir, yani iyi bir gazete
yöneticisidir. Sabah gurubuna katkısı olmuştur. Şimdi anladığım
kadarıyla Doğan Gurubu'nda bir sıkıntı var. Çünkü Mehmet'e
baktığınız zaman başarılı bir yönetici, başarılı bir gazeteci.
Mehmet Yakup Yılmaz Posta'yı kurdu. Bugün Türkiye' nin en çok satan
Gazetesi. Ve Posta hala Mehmet Yakup Yılmaz'ın ekibi tarafından
götürülüyor, Mehmet Yakup Yılmaz'ın denetiminde. Milliyet' te
beklenen başarı neydi bilmiyorum ama Milliyet' in kendini bir
sorgulaması lazım. Milliyet' in çizgisini sorgulaması lazım.
Milliyet' de kötü değildi Mehmet Yılmaz. Ama tabii Milliyet' in
milyon satması, Hürriyet olması bekleniyorsa, Milliyet' in bunu
yapması zor.
Sedat geldikten sonra ciddi bir tiraj kaybı oldu, gazetede. Şimdi
kendinizi Mehmet'in yerine koyun yani. İyi yaptığınız iki tane
gazete, Radikal Gazetesi ve Posta. Radikal' i yoktan var etti,
şimdi gerçi çok kötü oldu Radikal Gazetesi artık ama Radikal'i
yoktan var etti. Posta'yı Türkiye'nin en çok satan Gazetesi yaptı.
Milliyet' te bence başarılıydı. Görevinizden alınıyorsunuz durduk
bir yerde, yani birisi diyor ki artık buranın başında değilsin.
Niye?
- Bu prosedür nasıl oluyor? Siz biraz önce dediniz ki Aydın
Bey'le görüştüm, acaba istifa mektubunuz cebinize koydunuz veya
kafanıza koydunuz, gittiniz öyle mi görüşmeye yoksa önce bir sohbet
ettiniz, sonradan mı.
Ben istifamı kafama koydum ve Aydın Bey'le vedalaşmaya gittim.
Benim Aydın Bey'le vedalaşmaya gitmemden bir hafta önce Aydın Bey
beni çağırdı ve 'gideceğine dair söylentiler var' dedi.''Doğrudur
Aydın Bey düşünüyorum'' dedim. Niye diye sorduğunda, ''Mutsuzum
çünkü burada. Hiç keyfim yok'' dedim. O, ''Gitme'' dediğinde, henüz
karar vermemiştim. Bana karşı yürütülen, yapılan haksız muamelenin
telafi edilmesini bekliyordum. Bir sürede bekledim bunu. Ancak
böyle bir çaba da kimsede görmedim. Ve en sonunda Aydın Bey'e gidip
vedalaştım. Vedalaştığım zaman bana: ''Turgay'dan kaç lira
alacaksan aynısını sana veriyim'' dedi. Ben Turgay Bey'den bir lira
para almadım dedim. Sahiden böyleydi. Gerçekten almadım Turgay
Bey'den. Bunun üzerine ''Ne şanslı adammış'' dedi. Ben de ''onun
şansını siz yarattınız'' dedim.
- Biz bugün vapura binmeden önce gazete bayii ile Sabah'ın
satışlarını konuştuk. Fatih Bey gelince ne oldu diye? Ve hiç
beklemediğimiz bir yanıt aldık. Yüzde on iki civarında bir artış
oldu dendi.
Sabah'ın benimle beraber tiraj artışından daha enteresan olanı;
Sabah benimle beraber normalde tirajı, satışı çok düşük olduğu bazı
bölgelerde satmaya başladı. Bu önemli bir iş. Yani Sabah Anadolu'da
çok bir tiraj sıkıntısı yoktu ama İstanbul'un belli bölgesinde,
atıyorum: Etilerde, Kadıköy'de, Levent' de satış eksiklikleri
vardı, yani satışı daha azdı. Esas ben oralarda Sabah'a bir katkı
sağladım. Bir de anketlerden çıkarttığım bir şey var; eskiden
Hürriyet ilk okunan Gazete'ymiş, şimdi orada Sabah'ın ilk okunan
Gazete olmasına bir katkım olmuş. Bu benim bir tezim değil, böyle
bir şey var. Bu olumlu bir şey benim açımdan, çok onur verici bir
şey, bir gazeteci için: bir gazeteye tiraj sağlamak. Çünkü yazarlar
çok fazla tiraj sağlamaz ama bir gazeteye tiraj getirmek, gazetenin
saygınlığına katkı sağlamak benim açımdan çok olumlu bir şey.
- NTV bir haber kanalı olarak kurulmuştu biliyorsunuz. Son
zamanlarda, son bir buçuk yıldır bir futbol kanalına
dönüştü.
Bu bir ekonomik zorunluluk. Haber kanalı olduğunuz zaman para
kazanmanız mümkün değil. Çünkü reklam veren ve sponsor, özellikle
akşam prime-time denilen zaman dilimleri içerisinde program
istiyor. Şimdi haberlerin içine mutlaka birtakım programlar, reklam
alabilecek unsurlar koymanız lazım. İşte maçlar, spor bunlardan bir
tanesi, spor programları bunlardan bir tanesi, Okan Bayülgen' in
programı bunlardan bir tanesi. İster istemez reklam verene hoş
görünebilmek için bu nevi şeyler yapmak zorundasınız. Mesela CNN'de
bunu yapmak istedi ama bunu başaramadı. O yüzden NTV' nin reklam
gelirleri CNN'in hemen hemen dört katıdır, üç buçuk katıdır. CNBC-E
mesela; gündüz haber kanalı, gece normal bir kanal gibi çalışıyor.
CNBC-E' nin bile reklam gelirleri CNN TÜRK'ün üzerinde. CNN TÜRK
program yapmayı beceremediği için; sadece haber kanalı olarak
algılanıyor ve o yüzden reklam alamıyor.
Haber: Hüseyin Latif, Mireille Sadege, Bilge Demirkazan
Kaynak: www.bizimavrupa.com