Adana'da Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı'na düzenlenen operasyonda gözaltına alınıp, dün adliyeye sevk edilen 28 kişiden, vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da aralarında bulunduğu 5 kişi tutuklandı. Şüphelilerden 6'sı hakkında ev hapsi ve yurt dışı yasağı verilirken, 17'si ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltına alınan isimlerden olan İdris B.'nin cep telefonundan çok sayıda çocuk pornosu çıktığı ve bu suçtan da ayrıca tutuklandığı öğrenildi. Tutuklanan Furkan Vakfı Başkanı Alparslan Kuytul'un eşi Semra Kuytul, eşinin tutuklanması sürecinde islami kesimden ve cemaatlerden destek görmediklerini ve desteği sol ve diğer kesimlerden gördüklerini söyledi. FETÖ'nün Alparslan Kuytul'u tehdit ettiğini itiraf eden Semra Kuytul şu açıklamalarda bulundu: Şu sürecimizde kayda değer bir destek gördüğümüzü hatırlamıyorum. Tek tük internet üzerinden yazıp çizenler var geçmiş olsun diye ama böyle bir kurum kuruluş adı altında şu anda hatırlamıyorum. Bizim Adana’dan bir iki STK’dan gelenler oldu ziyaretimize. Eskiden tanışıklığımız olan kişiler. Onun dışında böyle Türkiye çapında bir destek görmedik. Bir korku havası hâkim olabilir.Bir de bizi terör örgütü ilan edildi edilecek gibi lanse ettiler topluma. Biliyorsunuz vakfın basılma şekli çok farklı. Evlerimize geliş tarzları çok farklı. Özel Harekat falan devreye girince muhtemelen insanlar ‘Bunlar da yarın terör örgütü ilan edilecekler, hiç bu işe bulaşmayalım’ gibi bir düşünceye girmiş olabilirler. Doğru değil ama maalesef böyle. Başka kesimlerden daha çok destek gördük. İslami camiadan görmediğimiz desteği, solculardan ve bizim görüşümüzü kabul etmeyen diğer kesimlerden gördük. İslami camiadan bir destek gördüğümüzü hatırlamıyorum. Neden susuyorsunuz diye onlara sormak lazım. Ciddi manada bir tarafgirlik mi olmuş, korku mu peydahlanmış, hak adalet izan denge mi karışmış, doğruyu yanlıştan ayırt edemez hale mi gelmişler, menfaatperestlik mi çökmüş bilemiyorum. Bin tane sebep sayılabilir. Bunu kendilerine sormak lazım. GEÇİRDİĞİMİZ KAZA ŞÜPHELİ: O konuda paylaşacağım detaylar var ama şu içinde bulunduğumuz süreci biraz atlatmak istiyorum. Hocaefendi’nin davasının sonuçlanmasını, gündemimize gölge düşürecek bir durum ortaya çıkmamasını istediğim için biraz beklemeye aldım o meseleyi. Kaza esnasında arabadan indikten sonra şunu fark ettim, oraya gelen 10-15 kişi normalde vatandaşın gelmesi arabalara bakması, bir şeyiniz var mı demesi, ambulans çağıralım mı gibi doğal tavrın ötesinde sanki Olay Yeri İnceleme gelmiş, uzman hassasiyetiyle dolaşıyordu ortada. Bunu çok net hissettim. Çok bilinçli bir şekilde gelmiş. Mesela sormuyor şoföre ‘içeride başka kimse var mı’, arabaya gidip bakmıyor bile, şoför aracına dönüp bakmıyor bile, diğer araca bakıyor iner inmez. Geliyorlar bizim aracımıza bakıyorlar. O esnada o kişilerin etrafta olmaları bile gece 12:45 civarındaydı bana çok garip geldi. FETÖ'CÜLER TEHDİT ETTİ: Sürekli başına bir şey gelme ihtimalini göz önünde tutuyordu. O, hakkı söylediği için sürekli üzerine geliyorlardı, sürekli tehdit alıyordu. Eski konuşmalarında da, 15 Temmuz öncesinde de Gülen Camiası tarafından bir takım tehditler aldığı olmuştu. Dinler arası diyaloğu eleştirdiği zamanlarda da tehditler aldığı olmuştu. O, yanlışları sürekli söylediği için, yanlışa yanlış dediği için sürekli böyle duyumlarımız oluyordu. 15 Temmuz sonrasında sizler de duymuşsunuzdur, hani ‘sıra Furkan Vakfı’nda, bundan sonra onlar bitirilecekler. Her an basılabilirler’ gibi bir duyum vardı. Bu, onun ihtimal dışında tuttuğu bir şey değildi. Fakat buna rağmen o, hakkı söylemenin vazifesi olduğunu bildiği için devam etti. Bizi tanıyan birilerine, onları tanıyan birileri “Ankara’da bizim tanıdıklarımız var. Sizin bu işinizi çözmek için yardımcı olmak isteriz ama sizin de biraz bu söylemlerinizi yumuşatmanız lazım” gibi konuşmalar yapılıyor. Israrla bu haberi ulaştırmaya çalışıyorlar. Biz mesajı alıyoruz.