Almanya'daki Solingen faciası skandalı! Tüm failler hapisten çıktı
Abone olAlmanya'daki Solingen faciasının hukuksal sonucu 29 yıldır kamuoyunu tatmin etmiyor. sOAlmanya'nın tanınmış avukatlarından Fatih Zingal, "23 yaşındaki bir fail 5 cinayet ve 14 cinayete teşebbüs suçundan, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Diğer üç fail ise suçu işlediklerinde 18 yaşından küçük oldukları için 10'ar yıl hapis cezası aldı. Tüm failler hapisten çıktı ve aramızda dolaşıyorlar. Tüm failler hapisten çıktı ve aramızda dolaşıyorlar" dedi.
Almanya'nın tanınmış avukatlarından Fatih Zingal, Solingen
kentinde 29 Mayıs 1993'te ırkçılar tarafından kundaklanan evde
hayatını kaybeden 5 Türk'ün yaşamını yitirdiği "Solingen
faciasının", Almanya tarihinin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
yaşanan en feci, en korkunç ırkçı saldırı olduğunu söyledi.
Zingal, AA muhabirine yaptığı hukuksal değerlendirmede, Untere Werner Caddesi'ndeki Genç ailesinin evini 29 yıl önce kundaklayarak 5 masum insanı öldüren 4 ırkçının aldığı cezayı ve olayın hukuki boyutunu anlattı.
Görülen dava sonucunda mahkemenin 4 faili ayrı ayrı cezalara çarptırdığını belirten Zingal, "23 yaşındaki bir fail 5 cinayet ve 14 cinayete teşebbüs suçundan, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Diğer üç fail ise suçu işlediklerinde 18 yaşından küçük oldukları için 10'ar yıl hapis cezası aldı. Bunlardan ikisi iyi halden dolayı ceza indirimi alarak erken tahliye edildi. Tüm failler hapisten çıktı ve aramızda dolaşıyorlar." dedi.
- "Cezaların yetersiz olduğu kanaati oluştu"
Zingal, şöyle devam etti:
"İşlenen suçun büyüklüğü karşısında çoğu insanda cezaların yetersiz olduğu kanaati oluştu. Üç fail yetişkin olmadığı için düşük ceza aldı, burada yargıyı eleştirmek belki doğru olmayabilir ancak ilk fail yetişkin olduğu için daha ağır bir cezaya çarptırılabilirdi. O saldırıda Genç ailesinin 5 ferdi yaşamını yitirdi, diğerleri de yitirebilirdi. Bu korkunç ırkçı saldırının bedeli sadece 15 yıl olmamalı, mahkemenin daha ağır bir ceza vermesi gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca bu yargılamada hukuk süreci daha şeffaf yürütülmeliydi ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeliydi. Bazı insanlarda bu davanın örtbas edilmeye çalışıldığı algısı oluştu.
İki fail aldıkları cezayı tam olarak çekmeden, iyi halden dolayı erken tahliye edildi. Netice itibarıyla tüm failler şu anda serbest ve hayatlarını istedikleri gibi yaşayabiliyorlar ve aramızdalar. İnsanlar tabii ki geçmişte yaptıklarından pişman olabilirler ancak diğer yandan burada 5 masum insanın ölümünden bahsediyoruz ve bu insanlar bir daha dünyada hür bir şekilde gezemeyecekler. Bu insanlar hafızamızda kaldılar, kalbimizdeler ve unutulmuyorlar. Bu durum adaletin yerini bulmadığı kanaati oluşturuyor. Acıların en büyüğünü yaşayan Mevlüde (Genç) annemiz örnek bir tavır sergiledi. Kendisi kin ve şiddet söylemleri yerine hep sevgi ve saygıdan bahsetti ve hala bahsediyor. Bu kesinlikle bir erdemliktir bir büyüklüktür. Bunu herkes yapamaz. Bu büyük ırkçı cinayetleri işleyenler şu anda serbest. Bu elbette adalete güven noktasındaki duyguları zedeliyor."
Irkçı saldırılarda medya ve siyasilerin
rolü
Solingen, Mölln ve Hanua'da yaşanan ırkçı cinayetlerin önüne
geçebilmek için çok boyutlu ve uzun soluklu stratejilere ihtiyaç
olduğunu savunan Zingal, "Bu tür cinayetler bugünden yarına
oluşmuyor. İnsanlar bu noktaya gelene kadar çeşitli süreçler
yaşıyorlar, bu süreci körükleyen unsurlar var. Türk ve Müslümanlar
medya tarafından korkunç ve kötü gösteriliyor. Bunları izleyen ya
da okuyan Alman kitlesi de olumsuz etkileniyor, yabancılara,
Türklere ve Müslümanlara karşı kin beslemeye başlıyor. Bu kin ve
nefret zamanla büyüyor, söyleme dönüşüyor, daha sonra bu söylemler
eylem oluyor ve bu tür cinayetler işleniyor." diye konuştu.
Medyanın yanı sıra siyasetçileri de büyük sorumluluk taşıdığına işaret eden Zingal, siyasetçilerin bazı çevrelerden oy alabilmek için Türk ve Müslümanları hedef alan ırkçı söylemlerde bulunduklarını belirterek şunları kaydetti:
"Bazı Alman siyasiler mevcut olan negatif algıyı lehlerine çevirmeye çalışıyorlar ama bilmeleri gerekiyor ki bu söz konusu ırkçı ve korkunç cinayetlerin işlenmesinde bu olumsuz iklimin de payı var. Bu davranış biçiminde eksen değişmesine ihtiyaç var. Irkçılık ve şiddetin kötülükleri anlatılmalı. Ayrıca tüm toplumu içeren, özellikle okullarda bilgilendirme kampanyaları gerçekleşmesi gerekiyor. Çocuklara erken yaşta bu bilincin verilmesi gerekir. Siyasilerin bu iş için maddi kaynak ayırması gerek. 20-30 yıldır Türkler ve Müslümanlar aleyhine yürütülen negatif algıya son verilmeli, aksine yabancı kökenlilerle ilgili geleceğe yönelik olumlu kampanyalar yapılmalı."
"Solingen faciası unutulmamalı"
Yaşanan facianın 29. yılına yaklaşıldığını ve yapılan anma
törenlerinin yetersiz kaldığını savunan avukat Zingal, "Solingen
faciası Almanya'nın kuruluş tarihinden bu yana, İkinci Dünya
Savaşı'ndan sonra görülen en feci, en korkunç ırkçı saldırı olma
özelliği taşımaktadır. Bu hem Alman hem Türk toplumu için tarihi
bir olay. Bu tarihi olayın beyinlere kazınması ve unutulmaması
gerekiyor. Bizler de unutulmaması için çaba göstermeliyiz. Yapılan
anma törenleri bu tür büyük bir tarihi olay için çok yetersiz."
değerlendirmesinde bulundu.
Anma törenlerinin artırılması ve yapılan törenlere yoğun katılım gösterilmesiyle Solingen faciasının unutturulmamasının çok önemli olduğunu vurgulayan Zingal, gerek Türk toplumu gerekse Türk ve Müslüman olamayan ancak ırkçı cinayetleri kınayan herkesin el ele vererek bu tür ırkçı olayların önüne bir set çekebileceğini söyledi.
- Solingen faciası
Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.
Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz hapis cezalarını çektikten sonra serbest bırakıldı. Kimlikleri gizli tutulan failler yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor