Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Avrupa’da yaşayan 5 bin Türk Çocuğunun herhangi bir yargı kararı olmadan Hristiyan ailelere verilmesi üzerine TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün; “İslam kültürüyle büyüyen bir çocuğu adli karar olmadan, Hristiyan aileye vermek asimilasyondur.” demişti.
Bu konuyla alakalı çok sayıda dilekçe alındığını belirten Üstün; “Ahlaki açıdan son derece sakat bir süreç. Türk aileden alınan çocuk başka bir Müslüman aileye verilebilirdi.” dedi.
Avrupa’da, ailesi tarafından sokağa atılan veya ailesinden alınan Türk çocukları için, “En azından, yatacak yeri var, karnı doyuyor” şeklinde düşünmeyen devlet, çocuklar Hristiyanlaşıyor diye veryansın ederken, genel korku; çocuk Hristiyanlaşmasın, asimile olmasın…
Devlet, ‘Hristiyanlaşır’ tehlikesiyle 5 bin çocuğu takibe alacaktı.
Avrupalı Türk’ün dağ gibi sorunları varken, sesini duyuramıyorken, devletin kalkıp bu soruna endekslenmesi, yurdumdaki kızlı/erkekli skeçlerden sonra beni tabii ki şaşırtmıyor ama yarın öbür gün, Avrupa’da domuz yiyen Türkler, nikahsız beraber yaşayanlar, Cuma namazında görüntü yapmayanlar, daha ileri gidiyorum gusül abdesti almayanlar olarak, takibe alınıp fişlenme olursa, şaşırdığımızı gizlemeyelim olur mu..!
Ha bu konularla muhattab olmak istemiyorum diyorsanız, Alman vatandaşı olup, asimilasyonla cilalanacaksınız, korkmayacaksınız. Öyle ki devlet de, aslında Avrupa’daki Türk’ün asimilasyon olmasından yana. Bunu açık açık söylemiyor ama ‘anlayana’ yapıyor…
“Amma da abarttın!” sesleri duyuyorum…
Zamanında şu ‘endişeli beyaz Türkler’ konuştukça da “hadi canım” derlerdi, ne nostalji ama...
Bu arada ‘Türk’ derken de bi ürküyorum nedense…
Almanya’da vatandaş şikayetçi…
Biliyorsunuz; Almanya'da Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Angela Merkel ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Horst Seehofer ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel, koalisyon sözleşmesini imzaladı. Merkel 17 Aralık’ta Başbakan seçilebilir.
Bir opsiyon modeli söz konusu…
Bu opsiyon modeli, çocuklara ve yeni doğan bebeklere çifte vatandaşlık hakkının verilmesini kapsıyor.
-Alman vatandaşlığına yeni müracaat edecekler (Türk vatandaşlığından çıkmak zorundalar)
-Halen Alman vatandaşı olup da Türk vatandaşlığına yeniden geçmeyi düşünenler (Alman vatandaşlığı hakkı kaybolur)
-Halen Türk vatandaşı olup da Alman vatandaşlığına geçmeyi düşünenler (Türk vatandaşlığı kaybolur)
Nasıl ama?
Vatandaş diyor ki; CDU/CSU bizim SPD’yi, SPD’de bizi mi aldattı?
Diğer taraftan halk bu bulmacayı hala çözmeye çalışadursun;
“Bu ne… bu ne… ne olursa vatandaşım, ne olursa değilim, anlamadım?” diye beyin fırtınası yaparken, şöyle sorular geliyor; “Ben 1978 Almanya doğumluyum, bu yeni yasa benim çifte vatandaş olmam için olanak sağlar mı?’’
Almanya’da yaşayan Türk, bu opsiyon modelini çözene kadar bu hükümet gider, sonra yeni bir model gelir, eski model algılanmadığından, yenisi zaten üç bilinmeyenli denklem olur. Benden söylemesi…
Durum şu ki; hiç kimse çifte vatandaş olamıyor. 3 milyon Türk’den sadece option modeli olan 100.000 kişi olabiliyor. O da mecburiyetten. Seçmen SPD’ye inanmış, gönül vermiş, oy vermiş…
Vatandaş; “Artık bundan sonra oyumuz yeşillere” diyor.
Eeeee bi de yeşiller denensin…
“Türk vatandaşlığından çıkarılıp, asimile olmak istemiyoruz, kendi ülkemizin de vatandaşı olmak istiyoruz” diye feryat ediyor çifte vatandaşlık mağdurları…
SPD mağduru Almanya’daki Türk; “Devletimiz nerede?’’ diye soruyor.
Nerede mi?
Devlet; Hristiyanlaşan 5 bin çocuğun peşinde!
Devlet; Avrupa’da okullarda cinsel eğitime karşı referandumlarda…
Devlet; Oy peşinde! Aynı SPD gibi…
Bakınız, konu gelmişken şunu da belirtmek istiyorum;
Avrupa’da sağ partiler, sol partilerden çok daha dürüstler.
Neden mi?
“Biz yabancı düşmanıyız”, “Sizi bu ülkede istemiyoruz”, “Müslümanları sevmiyoruz” diye bas bas bağırıyorlar.
Adamlar açık açık ifade ediyor, en azından yalan söylemiyorlar.
Ya sol partiler?
Onların çok sinsi bir yabancı düşmanlıkları var, lütfen iyi takip edin…
Gelelim; Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığına…
Başkanlığa giden şikayetlerin, şikayet kutusunda kalması; “Cevapsız sorulardan koleksiyon mu yapılıyor?” sorusunu akla getiriyor.
Bakınız, 4 bin Euro bedelli askerlik mağduru bir vatandaşın şu sözleri çok manidar; “Her ne konuda olursa olsun hükümete giden şikayetler sisteme tehdit olarak algılanıyor kişiler asi, dinsiz, hür, düşünen, sorgulayan ve muadili adledilerek fişlenip, adil olmayan yollarla yargı süreci içerisinde pasifize ediliyor.”
Söz Başkanlıkta…