Almanların şaşkınlığına şaşıyorum
Abone olBerlin'de yaşayan gazeteci Cem Sey, neo-Nazi bir grubun işlediği cinayetlerin ardından Alman toplumunda oluşan infiali anlamadığını söylüyor.
Yıllar önceydi. Almanya'da Sosyal Demokratlarla Yeşillerin kurduğu koalisyonun Yabancılar Sorumlusu Marie-Luise Beck, Türk gazetecileri bir bilgilendirme toplantısına çağırıp, çifte vatandaşlığa izin vermek üzere hazırladıkları yeni yasa tasarısını tanıtmıştı.
Tasarı Almanya'daki Türk göçmenlerin lehine olmasına rağmen, masada bulunan tüm Türk gazetecilerle birlikte ben de itiraz ettim. "Bunu asla geçiremezsiniz" dedik, "Alman halkı bunu asla kabul etmez."
Beck, dünyadan bihaber olduğumuzu düşündüğünü dışa vurarak
kafasını iki yana salladı ve "Siz Almanya'yı ve Almanları hâlâ
tanımıyorsunuz" dedi, "Almanlar artık çok değişti. Bu yasa
geçecek."
Daha birkaç gün sonra, hükümetin planlarından haberdar olan muhalefet, görünürde tasarıya karşı ama metninin içeriği aslında yabancılara karşı olan bir imza kampanyası başlattı.
Üç günde milyonlarca Alman imza atınca, o tasarı meclis gündemine bile getirilmeden değiştirilip, göçü ve Almanya'daki yabancıların fiili haklarını daha da kısıtlayan bir yasaya dönüştürülerek, kabul edildi.
Son günlerde Alman politikacıların, medyasının ve yer yer arkadaşlarımın neo-nazilerin işlediği cinayet serisine tepkilerini gördükçe, hep o günü hatırlıyorum.
Örneğin Başbakan Angela Merkel, "Bu Almanya için bir utançtır" diyor. Gazeteler "Nasıl oluyor da, aramızda bu katiller dolaşıyor" diye soruyor. Herkeste bir infial hali...
'Underdog'
Oysa, Berlin'de sadece iki yıl yaşayan yeğenim bile, Almanya'da ırkçılığın köklü geleneğinin toplumda devam ettiğini kısa sürede kavradı.
Almanya'nın sokaklarına renk katan Türk manavları, Vietnam lokantalarının garsonları ya da Latin Amerikalı sokak müzisyenleri, kendi yaşadıklarından yola çıkarak, yabancılara yönelik pogromların bile ihtimal dahilinde olduğunu aralarında konuşuyor.
Ama bunları Alman arkadaşlarımızla konuşmamız mümkün olmuyor. Çünkü alacağımız yanıt, benim bir Alman gazetesinde çalışırken sık sık aldığım yanıtın aynısıdır: "Yine "underdog"luğun kabardı! Abartma!"
Yani, Almanya'da kendi gücümüzle başarılı olamayacağımızı düşündüğümüz için, ırkçılık tartışmalarıyla toplumda kendimize avantaj sağlamaya çalıştığımıza inanırlar hep.
Nazi katillerin bir tesadüf sonucu bulunması şimdi bir kez daha Alman toplumuna şok yaşatıyor.
Fakat sadece naziler arasına sızan gizli servis ajanlarının bir hatasının olup olmadığını tartışmaktan öteye geçmiyorlar yine. Türk ve diğer göçmen örgütlerinin uyarısına ise kulak asmıyorlar.
Oysa, Almanya Türk Toplumu Başkanı Kenan Kolat'ın olay duyulduğunda hemen söylediği gibi, artık Alman toplumunda ırkçılık sorunu bulunduğunu kabul edip, acilen buna karşı önlem almak gerekiyor.
Çünkü o cinayetleri işleyen zavallı gençler, biraz da, Hrant Dink'i vuran zavallıyı andırıyor.
Muhafazakâr partilerin göçmenleri "Alman düşmanlığı"yla suçladığı, hemen hemen tüm Almanların, onların Almanya'ya uyum sağlamayı reddettiğine inandığı, bütün bunları Sarrazin gibi, Henrik Broder gibi ülkede tanınan siyasetçi ve entellektüellerin de iyi ambalajlanmış bir ırkçılıkla beslediği ve medyanın da onları koruduğu bir ortamda, bundan sonra da o tür katiller çıkması kaçınılmaz.
Yine de bir şans var ama. Alman kurumları, Almanya nüfusunun hızla "yabancı"laştığına işaret ediyor.
Daha şimdiden nüfusun yüzde 20'sine yakınının aile geçmişinde bir "yabancılık" varmış.
Alman toplumu kafasını kuma sokmaya devam ettiğine göre, belki demografik değişim olumlu bir çözüm getirebilir.