'Alman profesör dayak yememiş'
Abone olTürklerin IQ'sünün düşük olduğu tartışmalarına İlker Sarıer de katıldı. Sarıer iddia sahibi Alman profesöre aba altında sopa gösterdi!
Alman profesörün Türklerin IQ'sünün düşük olduğu iddialarına
Sabah Yazarı İlker Sarıer'den sert cevap geldi. Zekilikten yidade
Türklerin kurnaz olduğuna dikat çeken Sarıer
yazısıyla görüşlerini dile getirdi.
Yazı: İlker Sarıer
Kaynak:
Türkler'in IQ'sunun düşük olduğunu ileri süren Alman profesör ya
hiç dayak yememiş, ya da hayatında hiç Türk görmemiş.
Bu "dazlak" profesörü ciddiye alıp da sevgili milletimizin yüksek
zeka düzeyini korumaya çalışmayacağım. Bu konu hususiyetle duayen
yazarlardan Oktay Ekşi'nin sahasına girmektedir. Rahmetli
Aziz Nesin'e karşı verdiği Ulubatlı Hasan mücadelesi yıllarca
unutulmayacak.
Milletlerin IQ'sundan bahsetmek için insanın kendisinin IQ sorunu
olması gerekir. Çünkü her milletin içinde sayılmayacak kadar
"moron" da vardır, çok zeki insan da vardır.
Bir de milletlerin, zekalarını kullandıkları veya kullanamadıkları
dönemler vardır.
Hitler, bir dönem Alman milletini nasıl IQ'sunu kullanamaz hale
getirmiş idiyse, aynı Almanlar Adenauer döneminde dünyanın en büyük
mucizesini yaratmışlardı.
Osmanlı döneminde cepheden cepheye sürülerek IQ'larını kullanamaz
duruma düşürülen Türkler de, Gazi Paşa'nın önderliğinde, İsviçre
Medeni Kanunu'na şapka çıkartacak zekayı gösterebilmişlerdi.
Dünyada, takvimini ve alfabesini bir çırpıda değiştirebilen kaç
millet vardır? Demek ki mesele aslında Alman profesörün
dangalaklığı ile ilgili...
Ve fakat!..
2. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde, ülkemizde Atatürk'ün
yenilikçi stratejisinin yerini, Ankara'nın devletçi ve köylü
zihniyetleri aldı. O zaman işte gerek ekonomik gerekse sosyal
hayatımızda yeni bir ihtiyaç baş gösterdi.
Bu ihtiyaç, " kurnazlık " ihtiyacıydı! Türkler, genel anlamda
IQ'larını kullanmayı terk ederek, zekanın bir kapkaç versiyonu
olarak " kurnazlığa " yumuldu. Kurnazlık, yurttaşın devlete ve
topluma karşı kendi paçasını kurtarma ihtiyacına cevap veren bir
anahtara dönüştü.
İşte size son haber:
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nda yıllardır iş takip eden bir adam, bu
kurumda görevli bazı kişilere rüşvet vermekten iflahının
kesildiğini iddia ederek savcılığa başvurdu. Soruşturma tamamlandı
ve ilgili devlet görevlileri hakkında irtikaptan dava açıldı.
Çünkü, Türkiye'de Einstein olsan yine de bazı işleri çözemezsin.
İlle de kurnazlık yollarına başvurmak zorunda kalırsın...
Seçim meydanında yalan söylediği biline biline siyasetçiye oy
vermek de bizim en yaygın kurnazlıklarımızdan biri değil mi? Ölmüş
ananın emekli maaşını almak nedir, apartman sahibi yurttaşın yeşil
kart edinmesi nedir? Trafikte, sırf 200 metre daha kısa diye ters
yola girmek nedir? Bu kadar sahte faturayı, kayıtsız işçi
çalıştırmayı, her türden kaçakçılığı kimler niçin tercih ediyor?
Türkler'in birbirlerine sürekli kazık atma ihtiyacı nereden
depreşiyor? Sadece ve sadece kurnazlıktan!
Kurnazlığı, tıpkı bir " akide şekeri " gibi emiyoruz. Verdiği tatlı
his, bir çeşit üzerimizde şeker sarhoşluğu yaratıyor.
Fakat bu sarhoşluğun sonu " toplumsal diyabet "tir.
IQ'su ile yaşamayı tercih edip kurnazlığa tevessül etmeyenlere
"budala damgası" vurulması da bundandır.
Bu şeker sarhoşluğundan, böbrekleri iflas ettirmeden
kurtulabilirsek ne alâ!..
Türk kurnazlığı, ulusumuz için ciddi bir felaket işaretidir.