İslam'la, bırakın Evrim Teorisi'ni, evrim kelimesinin bizatihi
kendisinin bile bir arada kullanılmasının zinhar yasak ve günah
olduğu inancı, yavaş ilerleyen ancak bilimsel temellere dayanan bir
tartışmayla ortadan kalkacak gibi görülüyor. Bir grup İslamcı bilim
adamı ilk kez "Darwin'i ve maymun teorisini" kabul etme yönünde
yeşil ışık yakıyor.
Bir grup öncü akademisyen, 'Evrimci Yaratılış Teorisi'ni tartışmaya
açarak geleneksel İslam anlayışının en önemli tabularından birini
"İnsanın, Tanrı tarafından yoktan var edildiği" inancını sarsıyor.
İslam'ı evrimle tanıştırıyor, insanın yaratılışıyla ilgili ayetleri
yeniden yorumlayarak evrimin Kuran'daki izini sürüyor. Daha çok
materyalist bir bakış açısıyla yorumlanan evrime İslamcı yön
kazandırılmaya çalışılıyor.
İslam'daki evrim inancı Cabir bin Hayyan, Biruni, İbni Sina, İbni
Arabi, Mevlânâ, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Muhammed İkbal gibi önemli
İslam düşünürlerine kadar dayanıyor. Ancak, özellikle Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde akademik görevlerini sürdüren
Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar, Doç. Dr. İlhami Güler, Yrd. Doç. Dr.
Hadi Adanalı hocalar tarafından son yıllarda yeniden tartışmaya
açılan evrim teorisi tartışmasının, İslam Rönesansı'nın en önemli
öncülerinden biri olacağına inanılıyor.
TEMPO, evrim tartışmasının öncülerinden Bayrakdar, Güler ve Adanalı
ile konuştu, İslam'ın evrim teorisi ile arasındaki ilişkiyi masaya
yatırdı.
PROF. MEHMET BAYRAKTAR'LA YAPILAN SÖYLEŞİ:
- 'İslam'da Evrimci
Yaratılış Teorisi' adlı kitabınız, sanılanın aksine evrim
düşüncesinin İslam'da oldukça kabul gören bir teori olduğunu ortaya
koyuyor. Evrimin, İslam'da zamanla geri plana itilmesinin kökeni
nedir?
Sadece evrim teorisiyle ilgili değil,
günümüzde var olan bilimsel hatta sosyal alanlarda Müslümanlar
maalesef bilim adamlarının zamanında söyledikleri birçok şeyi
unutmuş durumda. Bu, genel olarak "İslam dünyası neden geri kaldı"
sorusuyla bağlantılı olarak ele alınabilir. Doğru bilgiye ilim
denilmesi zamanla yıprandı, dolayısıyla Müslümanlar genel
malumatlara, kulaktan kulağa aktarılan bilgilere ilim demeye
başladılar. Bu, İslam dünyasının en temel çöküş nedenlerinden
biridir. Bu durum, bilimin İslam dünyasında siyasallaştırılması,
bilimin İslam dünyasında siyasetin bir aracı olarak görülmesi
olayıdır. Dolayısıyla, malumatların, hurafelerin İslam'da yer
bulması, evrim teorisine karşı da reaksiyonu getirdi. Oysa,
Müslümanlıkta ciddi bir evrim geleneği vardır. Bazı Müslüman
düşünürler bugün evrim düşüncesi diyebileceğimiz ve Darwinizm ile
paralellik arz ettiğini söyleyebileceğimiz görüşler ortaya
atmışlardır. Kuran ayetlerine dayanarak ortaya atılan bir evrim
teorisi oluşturmuşlardır. İslam dünyasında var olan evrimci
diyebileceğimiz teori buradan doğmuştu: Kuran'daki yaratılışla
ilgili ayetlerin daha bilimsel bir yorumundan ibarettir
diyebiliriz.
- Peki İslam'daki evrim
karşıtlığı nasıl gelişti?
İslam'da evrime karşı olmak
Hıristiyanlığın ve Museviliğin etkisiyle gelişmiştir. Çünkü Evrim
Teorisi, Hıristiyanlık teolojisini temelden sarsan bir teoridir.
Müslümanların ise evrimden gocunacak bir yanları yok. Ama
Müslümanlar, Hıristiyanların etkisinde kalarak bugün bu teoriye
karşı durmaktadır. Hıristiyanlar, Tanrı'yı insan kabul ettikleri
için, eğer insan maymundan türemişse; bu, dolaylı ya da doğrudan
Tanrı'nın da maymundan gelmiş olabileceği görüşünü ortaya
çıkaracağı için, evrime karşıdır. Bu nedenle akide olarak çok ters
bir durum onlar için. İslam da bundan dolaylı etkilendi, oysa bizi
sarsacak bir şeye değildir evrim.
- Dolayısıyla maymundan
geldiğimizi söyleminin İslam'la ters düşen bir yanı
yok...
İslam âlimi Cahiz'in söylediği gibi
bakacak olursak: "Allah dilediği zaman insanı maymundan, maymunu
insandan yaratabilir." Bu, insanın illa maymun olması, maymunun
insan olması anlamına gelmez. Bir ölçüde varoluşçu evrim ya da
biyolojik evrimin oluşum sürecinde, evrim, basitten karmaşığa doğru
ilerler. Dolayısıyla, bu süreçte bir safhada maymun, ondan sonra
insan yaratılıyor. Bizzat maymunun insanlaşması değil de, bir
çekirdeğin açılımı gibi bu süreci algılamak mümkün. Maymunda gizli
olan insanlık tohumunun maymundan çıkarak insan olması şeklinde
izah ediliyor örneğin bu süreç. Burada maymunu insan yapan da
Allah; insanı da maymuna da dönüştürecek odur. Tanrı'nın
yaratıcılığını kabul ettiğimiz müddetçe, insanın maymundan
geldiğini söylemekte bir problem yoktur. İslam felsefesiyle, bilim
tarihiyle yakından ilgili biri olarak ben de bu Müslüman
evrimcilerin yaratılış görüşlerini şahsen kabul ediyorum. Yani,
Allah'ın iradesini kabul ettiğimiz andan itibaren maymundan
geldiğimizi kabul etmekte bir sakınca yoktur.
- Peki tüm bu görüşleriniz
doğrultusunda Darwin'in görüşleri size ne kadar
yakın?
Darwin'le uyuştuğumuz noktalar var.
Darwin'le uyuşuyoruz yani. Darwin'le çok fazla ters düşecek bir
nokta yok. Ancak bazı yeni Darwinciler, materyalist görüşleri
doğrultusunda, evrimin Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini
söylüyorlar. Ters düşülecek tek nokta burasıdır. Evrenin yokken
yaratıldığını ancak yaratma biçimin ve sürecinin evrim şeklinde
olduğunu kabul ediyoruz biz ve bu noktada klasik Darwincilerle bir
ayrılığımız söz konusu değil. Bu bağlamda, insan insan olmadan
önce, gerçek anlamda bir insan yoktu. İnsana ait bilgiler Tanrı'da
vardı ama insanın Adem olarak ortaya çıkışı zaman içinde, bir evrim
geçirdikten sonra oldu. Bunu doğrudan maymunun insanlaşması olarak
da, güneş ısısı altında bir çamurun ekmek mayalanır gibi
mayalanması şeklinde de anlayabiliriz.
İLHAMİ GÜLER İLE YAPILAN SÖYLEŞİ
- Bize öğretilen ya da
söylenen, evrimin sözcük olarak bile İslam'a dahil
edilemeyeceğiydi. Fakat sizlerin öncülüğünde bunun doğru olmadığını
görüyoruz. Bu kutuplaşmanın Türkiye için kaynağı
neydi?
Bu, benim kişisel kanaatim, cumhuriyet
kadrolarının biyoloji kitaplarında insandan söz edilen bölümlerde
evren, bilimsel bir bilgiymiş gibi veriliyordu. Halk geleneğinde
bildiğiniz gibi, Allah Adem'i yaratmıştır. Allah insanı kendi
iradesiyle yaratmıştır. O düşünce şimdi de gelenekte yerleşmiş bir
durumdur. Cumhuriyet dönemindeki bu pozitivist yaklaşım ile bilimi
dinin yerine ikame etme anlayışı, Darwin teorisinin dinin
alternatifi olarak konulmasına neden oldu. Denildi ki "Bizi Tanrı
yaratmadı, din Tanrı tarafından yaratıldığımızı söyler oysa bilim
insanın evrim süreci ile yaratıldığını iddia eder". Onu bir dini
inanç gibi sundular. Halkın yerleşik tarihten getirdiği İslam
inancı, dolayısıyla evrim teorisine tepki göstermesine yol açtı.
Daha sonra biliyorsunuz, Marksist teorinin de Türkiye'de
etkinleşmesi ve Darwin teorisini savunmasıyla, halk ile
cumhuriyetin eğitim kadroları ve daha sonra komünist düşünceye
sahip insanlar arasında evrim konusunda kutuplaşma oldu. Bu, dini
bir çekişme halini aldı ve dolayısıyla bilimin konusu olmaktan
tamamen çıkarıldı.
- Bu coğrafyada İslami
kesimin evrimi savunan bir yaklaşımı ifade etmesinin yakın tarihte
örnekleri var mı?
70'li yıllarda Süleyman Ateş, eski
Diyanet İşleri Başkanı, fakültede bir dergide yazmıştı. Kuran'a
dayanarak, yani Mehmet Bayrakdar İslam felsefecilerine, kelamcılara
dayanarak söylemişti. Süleyman Ateş tamamen bunların dışında
Kuran'a dayanarak, Adem'in yaratılışını konu etti. O, Sünni
düşünceye göre "Allah eliyle heykel yaratır gibi Adem'e şekil
veriyor, ondan sonra da ona birden bir ruh üflüyor. Ve Adem birden
canlanıyor. İnsan haline geliyor" yaklaşımına karşı geleneksel
Sünni dini akideyi eleştirdi. Bu yaratmanın böyle olmadığını,
Adem'den önce de evrim sürecinin olduğunu; bu evrim sürecindeki
insanlaşmayı, insan olma onurunu, insan olma şerefini ve
dolayısıyla denenmeye ehliyetli bir hale gelmeyi ifade eden bir
aşama, ara durum olduğu tarzında yorum yaptı.
- Size göre evrim
ne?
Ben de Kuran'a baktığım zaman,
Allah'ın yaratmasıyla evrim arasında geleneksel anlamda konulduğu
gibi bir çelişki konulması gerektiği kanaatinde değilim. Evrimle
yaratmayı Kuran'a söz konusu edilen 'halata' fiiliyle ifade edilen,
yani yaratma anlamına gelen, bu yaratma fiilinin yoktan ve anlık
olarak, yani Allah ağacı bir anda yarattı, kurbağayı bir anda
yarattı, denizi bir anda, yani doğadaki organik ve inorganik olarak
ayrı olan şeyleri bir anda yaratma tarzında değil de Kuran'ın
geneline baktığımız zaman birçok ayetten Tanrı'nın bütün evreni ve
dolayısıyla bu evrenin içinde de özellikle insanın yaşadığı dünyayı
bir süre içerisinde, bir zaman içerisinde yarattığı şeklinde
anlıyorum. Dolayısıyla burada evrimle yaratma eş süreç. Türkçesi
açıkça evrimdir bu ifadenin. Tanrı'nın insanı yaratmasının bir
evrim süreci içerisinde olduğu düşüncesini bir yorum olarak
söylemekte herhangi bir sakınca görmüyorum.
- Öyleyse Adem Adem olmadan
önce neydi?
Orada çok net bir şey yok açıkçası.
Yani nasıl bir varlıktı? Belki insan altı bir varlıktı. Yani burada
maymunlarla, maymun sülalesi dediğimiz varlıklarla aramızda bir
türden türe geçiş tarzında bir şey olup olmadığını ben bilimsel
olarak bilmiyorum. Ama ben her halükârda insanın bilinçli hale
gelinceye kadar -insan altı diyelim- insan olma bilincini
kullanması, dolayısıyla kendi dışındaki dünyanın şuuruna varma
seviyesine gelmeden önce bir sürecin geçtiğini, dolayısıyla orada
da bir evrim sürecinin ortaya çıkmış olabileceğini bir ihtimal
olarak söylüyorum. Darwin teorisine göre -o aranın nasıl olması
gerektiğine yönelik- birtakım insan öncesi varlıklara dair
kalıntılar var.
- Öyleyse insan insan
olmadan önce neye benziyordu?
Başka bir türden mi bu hale geldik,
yoksa türün kendi içerisinde bir evrimi sonucunda mı bu hale
geldik, o konuda ben çok net konuşamıyorum. Her halükârda insan
olma, organlarımızın olması, bir kurbağanın, bir atın, bir sineğin
sinek haline gelmesi, bir evrim sonucunda olduğu gibi, biz de canlı
olduğumuz için onlarla aynı kategorideyiz. Bir kurbağanın kurbağa
oluşuna geliş süreciyle insanın insan olma noktasına geliş süreci
aynıdır. Canlıların son hallerini almaları sırasında bir evrim
geçirdikleri kanaatindeyim ben. Kuran'da bir ayet var, diyor ki,
"İnsan kendinden söz edilir bir hale gelinceye kadar aradan uzun
bir zaman geçti." İnsan suresinin ilk ayetidir bu. O sürenin
geçmesi neyi ifade ediyor? Tanrı orayı boş tutup da uzun bir boşluk
döneminden sonra mı insanı birden ortaya çıkardı? Çok anlamsız bir
şey. Tanrı'nın bir anda kendi iradesiyle, mesela " ol " demesiyle
bir şeyin anında olması. Bu ayeti aslında biz yanlış yorumluyoruz.
Bir ayet var, "Biz bir şeyi istediğimiz zaman ona "ol" deriz, o da
olur" Yasin suresinde bir ayettir. Bu ayet, Kelam geleneğinde şöyle
yorumlanır: Allah bir anda insanın olmasını istedi. Yoktan bir anda
insan ortaya çıktı. Oysa bunu şöyle yorumlamak da mümkün: Tanrı bir
şeyin olmasını istediği anda o olmaya başlar. "Yekûn" fiili oluşum
ifade eder. Oluşmayı başlamayı ifade eder. Kainat oluşu ifade eden
bir şey. Bir şeyin bir anda olmasını ifade eden bir şey değil.
Süreci ifade ediyor, dolayısıyla evrimleşerek bir noktaya gelme
süreci.
- Geleneksel İslam inancı
bunları tartışmıyor ama...
Doğru, belli bir kesim tartışmıyor.
Onlara göre, inanç olarak, akide olarak, şudur: Allah bir anda
yaratmıştır. Evreni yaratmıştır, daha sonra da bunların içerisinde,
dünya varlığı içerisinde bu gördüğümüz hayvanları ve insanları
yaratmayı istemiştir. Onları yaratmıştır, bu çok fazla tartışılmaz.
Tanrı bunu söylüyorsa, buna inanırsın ya da inanmazsın. Müslüman'a
düşen inanmaktır. Ama ben diyorum ki, "Bir insanın Tanrı'nın
yaratma işinin nasıl olduğunu son derece masum ve naif bir şekilde
sorma ve bunun üzerine düşünce üretme hakkı vardır." Bu sorgulamayı
Tanrı'ya karşı çıkmak gibi olumsuz yorumlamak doğru değil.
Kaynak: www.tempodergisi.com.tr