'Allah yoktur' diyen Prof'a Einstein’ın cevabı
Abone ol'Allah yoktur' diyen profesöre Einstein, müthiş örneklerle cevap verdi.
Ünlü fizikçi Albert Einstein, "Allah yoktur" diyen
profesörün iddiasına karşı soğuk ve karanlık örnekleriyle cevap
verdi.
20. yüzyılın dahi beyinlerinden olan Einstein'in öğrencilik yıllarında hocasıyla girdiği tanrı tartışmasını, Vatan yazarı Reha Muhtar, bugünkü taşıdı. Ünlü bilimadamı soru ve cevaplarla üniversite profesörünü şaşkına çeviriyor. Sözü daha fazla uzatmıyor ve ikili arasındaki o diyaloglara çeviriyoruz:
"Üniversite profesörü, öğrencilerine su soruyu sorar;
- “Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?..”
Bir öğrenci ayağa kalkar ve cevaplar.
- “Evet, her şeyi Tanrı yarattı!..”
Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine “Evet
efendim” diye cevaplar...
Profesör devam eder.
- “Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise kötülüğü yaratan da
Tanrı’dır... Çalışmalarımızda uyguladığımız kesinleştirme
prensibine göre de kötülüğü yaratan olduğuna göre, Tanrı
kötüdür...”
Çocuk, profesörün bu mantık yürütmesi karşısında şaşırır ve yerine
oturur...
Profesör, Tanrı’nın insanların içinde yarattığı bir efsane olduğunu
aklı sıra kanıtlamış olmaktan mutludur...
***
Bunun üzerine başka bir öğrenci ayağa kalkar ve profesöre şu soruyu
sorar:
- “Soğuk var mıdır sayın Profesör?..”
Profesör şaşırır:
- “Nasıl bir soru bu böyle?.. Tabii ki var” diye
cevaplar...
“Sen hiç soğukta üşümedin mi?..”
Bunun üzerine çocuk şöyle söyler:
“Hayır profesör, aslında soğuk yoktur... Fizik yasalarına
göre gerçek hayatta biz ‘sıcaklığın yokluğu’na ‘soğuk’ adını
veririz... Aslında soğuk diye bir şey yoktur... O sadece sıcaklığın
yokluğunda duyumsadıklarımızı tarif etmek için ürettiğimiz bir
kelimedir” der ve devam eder.
- “Karanlık var mıdır profesör?..”
Profesör cevap verir:
- “Tabii ki vardır... Sen hiç karanlıkta kalmadın
mı?..”
Çocuk bir kez daha atılır:
- “Korkarım gene yanılıyorsunuz Sayın Profesör... Çünkü
esasında karanlık diye bir şey de yoktur... Gerçek yaşamda
karanlık; ‘ışığın yokluğu’na verilen addır...
Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı
çalışamayız...
Gerçekte, biz Newton’un prizmasını kullanarak beyaz ışığı
kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde
çalışabiliriz....
Fakat karanlığı ölçemeyiz...
Bir basit ışık karanlık bir mekânı aydınlatarak karanlığı
kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar...
Çünkü gerçekte karanlık yoktur, ışıksızlık
vardır...
Mesela siz uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin
olursunuz?..
Işığın miktarını ölçerek!..
Bu doğrudur değil mi?..
Öyleyse karanlık denilen şey, insanlar tarafından ışığın
olmadığını anlatmak amacıyla kullanılan kelimedir...”
***
Profesör afallamıştır ve çocuk son darbeyi vurur:
- “O zaman size son bir soru daha sormak isterim Sayın
Profesör... Şeytan var mıdır?..”
Profesör bu kez pek emin olamamakla birlikte yine de cevaplar..
- “Vardır... Açıkladığım gibi, biz onu her gün, her yerde
görürüz...
O, dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer
alır...
Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey
değildir...”
Çocuk “hayır anlamında” başını sallar
profesöre...
- “Şeytan yoktur efendim... Yani kendi başına
yoktur...
Şeytan basit olarak Tanrı’nın yokluğudur...
O aynen karanlık ve soğukta olduğu gibi insanın Tanrı’nın
yokluğunu tarif etmek için yarattığı bir kelimedir...
Kötülük ve Şeytan, insanın Tanrı’yı ve sevgisini yüreğinde
hissetmediği zaman yaptıklarına verilen addır...
O, aynen sıcaklığın olmadığı yere adını verdiğimiz ‘soğuk’,
ya da ışığın olmadığı yere adını verdiğimiz ‘karanlık’
gibidir...
Şeytan ve kötülük, Tanrı’nın içimizde olmadığı anda
yaptıklarımıza verdiğimiz addır...”
***
Profesör kürsüde afallamıştır...
Fizik yasalarından hareket ederek bu soruları soran ve cevapları
vererek profesörü allak bullak eden genç öğrencinin adı Albert
Einstein’dır...
Dün okuyucum Yılmaz Günay’dan gelen bu maili okuduktan sonra,
Google’da “Küçük Einstein’ın, kürsüdeki profesöre verdiği
cevapları” içeren küçük dramayı izledim...
Türkçe altyazılı, Almanca orijinalinden...
1955 yılında 76 yaşındayken öldü Albert Einstein...
20. yüzyılın en büyük fizikçisi olarak kabul ediliyor...
Einstein’ın beyni, ölümünden sonra otopsinin yapıldığı Princeton
Üniversitesi Tıp Merkezi’nde korunuyor...
Kötülük yapanların ya da “bunun içinde şeytan var”
dediklerimizin, aslında içlerinde sadece Tanrı’nın olmadığını onun
sevgisinden yoksun olduklarını örneklerle anlatıyor Einstein...
“Ben kötüyüm” diyenler, “yaşasın
kötülük” diye nara atanlar, “kötü
olmaktan” gizli gizli zevk duyanlar, aslında sadece
Tanrı’sız olduklarının farkındalar mı?..
Ne zavallı bir durum...
Yapayalnız ve Tanrı’sız...
Üstelik kendilerini o ufak bedenlerin içinde bir başlarına dünyanın
merkezi zanneden egosantrik bir başıbozukluk...
Allah düşmanımın başına vermesin diyeceğim!..
Başka bir şey gelmiyor elimden..."