Bazen yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede yaşadığımızdan şüphe
ediyorum!
Bu ülkede bazen İslam’ın açık bir şiarı olan başörtüsü
yasaklanıyor, bazen insanlar mübarek ezan sesinden rahatsız
olduğunu dile getiriyor bazen de tersine Müslümanların davranışları
hiç de İslami kriterlere uymadığı zamanlar oluyor.
Yüzde 99’unun Müslüman olduğu iddia edilen ülkemde ise en son
“Allah-u Ekber” demenin adeta bir suç imişcesine
muamele gördüğüne de şahit oldum/k maalesef.
Bununla ilgili ilk olay İzmir depremi sonrasında
yaşanan arama kurtarma çalışmaları sırasında vuku buldu. Depremin
ardından 91 saat geçtikten sonra bir binanın enkazı altında beş
yaşındaki bir kız çocuğuna ulaşan ve onun oldukça sağlıklı olduğunu
gören arama kurtarma görevlisi şaşkınlığını ve
heyecanını “Allah-u Ekber” nidasıyla dile
getirdi. Ki bu durumda gösterilebilecek en tabii bir davranıştı
bu.
91 saat sonra beş yaşındaki bir kız çocuğuna sağlıklı bir
şekilde ulaşabilmek kimi şaşırtmaz ve heyecanlandırmaz ki…
İşte ne olduysa bu andan sonra oldu.
Sanki “Allah-u Ekber” demek bir suçmuş gibi bir
linç kampanyası başlatıldı!
Özellikle sosyal medya üzerinden çok sayıda kişi
“Allah-u Ekber” denmesinden/yazılmasından
kaynaklanan rahatsızlıklarını dile getirdi.
İşi o kadar ileri götürdüler ki bir an hangi ülkede yaşadığımı
şaşırdım desem yeri var…
Tam bunun şaşkınlığımı üzerimden atamadan dün yaşanan bir olay
işin tuzu biberi oldu. Bursa’da sosyal medyadan
Kelime-i Tevhid görseli paylaşımı yapan
çarşı-mahalle bekçisi hakkında soruşturma başlatıldı! Hem de
Valilik tarafından!
Kelime-i Tevhid görseli paylaşımı yapan bekçi,
sosyal medyada günün en çok konuşulanlarından biri oldu.
Maalesef her iki olayda çok üzücü.
“Allah-u Ekber” demenin Kelime-i
Tevhid görseli paylaşmanın adeta bir suç imiş gibi muamele
gördüğü ülkemin güzel insanları bunları hak etmiyor.
Teröristlerin, tecavüzcülerin, hırsızların elini koluna sallaya
sallaya dolaştığı bir zamanda insanlara yardım etmekten ve
onların hayatını kolaylaştırmaktan başka amacı olmayan insanların
suçlu muamelesi görmesi asla hoş karşılanamaz.
Hani bir söz vardır ya “itleri salıverip taşları
bağlamak” diye… İşte tam da bu olay için söylenmiş bir
söz.
Aslında bu olaylar Müslümanların bu ülkede “iktidar”
olabileceklerinin ama halâ “muktedir” olamayacaklarının en
büyük iki kanıtı gibi duruyor adeta.
İzmir depreminde “Allah-u Ekber”
sesine gösterilen tepkiden korkanlar Kelime-i
Tevhid karşısında hemen “suçlu!”yu bulup infaz
etmenin derdine düştüler.
“Aman laikler kızmasın” psikolojisinin, karşı
mahallenin güç gösterisinin altında ezilmenin en büyük fotoğrafıdır
bu yaşananlar.
Yani “iktidar” olabilmenin ama halâ
“muktedir” olamamanın itirafı gibi duruyor bu
yaşananlar.
Hâl böyle olunca maalesef zihniyeti bozuklar hemen sahaya
iniyorlar.
İstanbul’da CHP’li bir belediyenin çocuk
parkına PKK/YPG bayrağı konulu sürrealist çalışmasını,
arsızca, çocuklarımızın taze dimağlarına nakşetmek adına oyun
alanlarına inşa ediyorlar!
Her daim milleti aşağılayan ve tepeden bakan CHP
zihniyeti "muktedir"miş edası ile arz-ı endam ediyor!
Eğer yanlış anlaşılmayacağını bilsem “at izi it izine
karışmış” deyimini çok rahatlıkla kullanırdım ama bu ünlü
deyimimizin de son günlerde yaşananlar sonucu çok farklı yerlere
çekileceğinden endişe ettiğim için bu meşhur deyim yerine şu
cümleyi kurmayı tercih ettim:
Bu ülkede dindarlar da dinsizler kadar cesur olabilse
emin olun çok daha güzel bir ülke olurduk.
Ama İslamcı geçinenlerin bu pısırıklığı ile biz daha çooook
“muktedir” olma hayalleri kurarız…