Biz aslında çok şanslı ama bir türlü şansını kullanamayan bir
milletiz...
Onca yokluk, onca çile içerisinde öyle bir doğmuşuz ki
küllerimizden...
Öyle bir yiğit adam tuttmuş ki
ellerimizden...
Biz dünyanın en şanslı çocuklarıyız, gençleriyiz,
yaşlılarıyız...
Biz dünyanın hayranlıkla, şaşkın şaşkın izlediği
Atatürk'ün çocuklarıyız...
Demokrasiye, laikliğe, insan haklarına, kadınlara, çocuklara,
milletine inanmış bir lider...
Sadece bu da değil...
Biz aslında misafirperver...
İyiliksever...
Yardımsever...
Karşımızdakini sevgimizle boğabilecek bir milletiz...
Ama bir kendimizi sevemedik...
Yedi kat yabancıya özel ilgi gösteren ama evdekilerin
pek de yüzüne bakmayan hane halkından biri gibiyiz bazen
kendimize...
Birer yabancı gibi...
Bundan önce, birileri birilerine "türbanla okula giremezsin
çünkü ben öyle istiyorum" diyordu.
Şimdi "benim istemediğim yerlerde alkol içemezsin çünkü ben öyle
istiyorum" deniyor.
Bundan önce birileri kızların okuma hakkını elinden alıyordu
çeşitli bahanelerle...
Şimdi de istediğimizi içme özgürlüğü ellerimizden kayıp gidiyor,
öylesine sebeplerle...
Bundan önce birileri "benim istemediğim kitapları okuyamazsın"
diyor yakıyordu kitapları...
Şimdi "benim istemeyeceğim kitabı basamazsın" deniyor,
basılmadan yasaklanıyor...
Bundan önce sendikalar sokaklarda yasal haklarını kullanamazlar,
kullanırlarsa eşek sudan gelinceye kadar dayak yerlerdi...
Şimdi de sendikalar yasal haklarını arayamıyor... Eşeği bile
kendinden geçirecek acı gazla püskürtülüyor...
Hiçbir şey değişmiyor bizde...
Olan, zavallı halka oluyor...
Aslında şanslı doğmuş, müthiş bir cevherin üzerinde yaşayan
bizlere...
Gelen bana dön diyor, giden bana dön...
Gelen benim gibi düşün diyor, giden benim
gibi...
Gelen sen benimsin diyor, giden seni asla
bırakmam!
Yahu, ne olursunuz, bir düşün yakamızdan!