'Ali Kırca şaka yaptığını söylesin'
Abone olAli Kırca ile 'Siyaset Meydanı' yeniden başlıyor. Yazar Ahmet Kekeç Kırca'nın şaka yaptığını söylemesini bekliyor. Neden mi?
Ali Kırca Siyaset Meydanı'na kaldığı yerden devam ediyor. Yeni
Şafak yazarı Ahmet Kekeç bu durumdan endişeli. Yazar. diyerek
endişesini dile getirdi.
Yazı: Ahmet Kekeç
Kaynak:
-
Müjdeli haberi bir internet sitesinden
okudum: Bugüne kadar 50 bin katılımcıyla 325 program gerçekleştiren
kıymetli anchorman Ali Kırca, "Siyaset Meydanı"na kaldığı yerden
devam etme kararı almış.
Çok sevindim.
Fakat ilk programın konusunu ve konuklarını
öğrenince, bu sevincim endişeye dönüştü.
Programda "alt kimlik-üst kimlik"
tartışılacak. Tartışmaya Hak-Par Başkanı Abdülmelik Fırat, Prof.
Anıl Çeçen, Demokratik Toplum Hareketi'nden Sırrı Sakık, Asam'dan
Prof. Ümit Özdağ, Araştırmacı Yazar Mehmet Metiner, Yeni Şafak
Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu ve gazeteci Ece
Temelkuran katılıyor.
Endişemi artıran, sadece programın konusu ve
konukları değil; konunun zamanlaması ve programı Ali Kırca'nın
yönetecek olması...
Hatırlayacaksınız, "Türkiye'nin nabzını
tutmak" ve "gerçeği, yalnızca gerçeği ortaya çıkarmak" amacıyla
ortaya çıkan "Siyaset Meydanı", 28 Şubat sürecinde (programcının
bunda bir dahli olmasa da) "açık istihbarat kanalına" dönüşmüş;
siyasetten, siyasal ayrışmalardan neşet eden kötülükleri tartışma
malzemesi yapan Ali Kırca da, "siyasetsiz zamanların" kötülüklerine
ilişkin bir tek program yapmamıştı. Daha doğrusu, 28 Şubat'ı
hazırlayan olguları ekrana taşıyan ve bence (istemeden de olsa)
siyasete müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiş mahut
çevrelerin işini kolaylaştıran kıymetli anchorman, 28 Şubat
kararlarından sonra kepenklerini kapatmayı tercih etmişti. Oysa
asıl tartışma bundan sonra başlıyordu!
Kırca'yı severim aslında.
Bir kere sevimli bir adam. Güleç. Kim ne
derse desin, başarılı bir haberci de. Ses tonu da güven telkin
ediyor. Biraz detone. Türkü söylediğinde özellikle... Ses değil,
"Bu adam yalan söylemez, bu adam manipüle etmez, bu adam çarpıtmaz"
dedirten "tınılar resmi geçiti" adeta... Zaten solcular biraz
detone olur. Bunu, değerli gazeteci, müzisyen, romancı, hikayeci,
yönetmen Zülfü Livaneli'den biliyoruz.
Özgüven de acaip yüksek...
Mesela, bu detone haliyle kalkıp bir türkü
kaseti yapmıştı: "Habersiz Türküler..." Türkücü Ali Kırca olarak
yaşadığı ikinci şöhret döneminde, aptal kadın magazinlerinin
bahşettiği "seksi erkek" payesiyle (sahi, bir de böyle bir durum
vardı; seksi erkek), üşenmeden kalkıp sırasıyla haber bültenlerini,
"sabah şekerleri"ni, "kadın kadına"ları, müzik eğlence
programlarını dolaşmış, türküler okumuştu.
Konuk olduğu her programda mutlaka aynı soru:
"Siz çok iyi bir habercisiniz, çok başarılı bir anchormansınız, o
güzel sesinizle bir türkü okur musunuz?"
Okumayıp da ne yapacaktı; "Bir ataş ver
cıgaramı yakayım"dan girmiş, "Çökertmeli Halil"den
çıkmıştı.
Tabii Ali Kırca'da detone olan sadece ses
değil; siyasete bakışı da detone... "Öteki"nin hukuku konusunda
ise, detonenin önde gideni... Mesela, kendisiyle yapılan bir
söyleşide, "28 Şubat'ın altına imza atacağını" söylemiş, mahut
darbe ve fişleme düzenine sahip çıkmıştı. Bir darbeye imza atmak,
övünülecek bir aydın tavrı olabilir mi oysa?
Siyaset Meydanı başlıyor, korkuyorum.
Bu programın başlaması pek hayra alamet
değil.
Düşüncenin ancak özgür ortamlarda gelişeceği,
farklılıkların zenginlik, çeşitlilik, bir anlamda "çoğulculuk"
olduğu söylenir ama, Türkiye gibi ülkeler için bu pek geçerli
değil.
Türkiye gibi ülkelerde, çünkü, "müsademe-i
efkârdan barika-i hakikat" doğmuyor. İnsanlar, meselelerini
konuşarak, tartışarak hallederler; biz meselelerimizi konuşarak,
tartışarak çoğaltıyoruz. "Siyaset Meydanı" gibi programlar da,
dolayısıyla, birilerinin "not" tuttuğu açık istihbarat kanalına
dönüşüyor.
İstiyorum ki, Ali Kırca çıksın, "Hayır başlamıyoruz, bu bir şakaydı" desin!