Ali Güneri hayatını kaybetti Milli Görüş camiasının önemli isimlerinden biriydi
Abone olMilli Görüş camiasının Konya’daki önemli isimlerinden Ali Güneri koronavirüse yenik düştü. Doğum gününde Hakk'a yürüyen Güneri, bir aydır koronavirüs tedavisi görüyordu.
Milli Görüş harekatının öncülerinden rahmetli Prof. Dr.
Necmettin Erbakan’ın dava arkadaşı ve Ali Güneri, koronavirüs
tedavisi gördüğü Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde Hakk'a
yürüdü.
Bir aydır koronavirüs tedavisi gören Güneri 1 Ocak 1936 doğumluydu. Ali Güneri’nin cenazesi yarın öğle namazına müteakip kılınan cenaze namazının ardından Musalla Mezarlığına defnedilecek.
Ali Güneri kimdir?
Ali Güneri, kendini şu sözlerle anlatıyor: “1936’da Konya’da
doğdum. İlkokulu, ortaokulu –Ticaret Lisesinin orta kısmı
olaraktan- Konya’da okudum. Ortaokulu bitirdikten sonra tahsile üç
yıl ara verdim. Daha doğrusu Ticaret Lisesine ara verdim. Kur’an
kursuna ve Arapça okumaya başladım. Üç seneden sonra liseyi okumak
için İstanbul’a gittim. İtalyan Koleji’nde okudum. Yüksek tahsil
yapmadım. Okuldan sonra Konya’ya dönerek ticaretle uğraştım.
Babadan ve dededen kalma, tahin, helva ve şekerli mamuller ticareti
ile uğraşıyordum. O yıllarda Konya’da Kur’an-ı Kerim hocası olan
İsmail Karaçam –daha önce de arkadaştık zaten- ile beraber 7-8
arkadaş, akşamları bir evde toplanıyor, onun nezaretinde hadis ve
tefsir dersleri görüyorduk. Bir gün ona dedim ki, ‘Hoca efendi, biz
iş, ev, çoluk, çocuk arasında gidip geliyoruz. Millete bir faydamız
olmuyor. Bizim çalışabileceğimiz vakıf-dernek
varsa haber ver. Gidip orada çalışalım dedim. ‘Bekle
henüz zamanı değil’ dedi. Aradan bir müddet geçti, dedi ki, ‘Sen
benden bir görev istemiştin. Sayın Erbakan Konya’dan müstakil aday
oldu, ona çalış.’ Ben de, ‘Hocam, sizden vakıf-dernek istedim, ben
siyasetten ve siyasilerden hoşlanmıyorum. Hayatımda parti
binasından girmiş adam değilim, mebus eli sıkmadım’ dedim. Bunun
üzerine İsmail Karaçam hocam dedi ki, ‘Ali Bey ben bu adamı uzun
zamandan beri takip ediyorum. Diz dize zikrettik, sohbetlerde
bulunduk. Bu adam tam senin aradığın adam, gel bu adama çalış.’
‘Peki, öyleyse’ dedim, arkadaşlarla konuştum. ‘Hocaya
çalışalım’ diye karar aldık. Bir arkadaşımız, Kapu Camii’nde akşam
namazından sonra Erbakan Hocayla görüşerek, seçimler için kendisine
çalışacağımızı söyleyerek, Meram’da bir arkadaşımızın evinde yemeğe
davet etti ve tek başına gelmesini söyledi. Kendisinin etrafında
çalışan insanların bir tepki olarak, ön seçimi kaybettikleri için,
etrafında yer aldıklarını ifade ettik. Yarın seçim bitince kendi
yuvalarına dönecekleri gerçeğini ortaya koyarak, ‘Seninle biz
çalışalım’ dedik. Hocam da kabul etti. Necmettin Erbakan’ı ilk
gördüğümdeki fiziki durumu ve konuşması çok etkiledi. O zaman, ‘Ya
Rabbi, beni bu adama yakın et, ben bunun yakınında olayım’ diye
içten samimi bir şekilde dua ettim. Ben zamanla bu duamı unuttum
ama bütün arkadaşları içinde Erbakan Hoca’nın en yakınında ben
bulundum. Benim kendi isteğimle değil şartlar öyle getirdi ki,
Erbakan Hoca benden daha yakın arkadaşları varken Milli Selamet
Partisi kurulacağında Konya’ya gelirken bana telefon ederek, benim
evime geldi, bende kaldı. Yani kimin yanına gider, kiminle
konuşursa olağanüstü bir müspet etki bıraktı. Biz o gün evden işten
bir çıktık, 40 gün çoluk çocuk, ev, iş unuttuk. Tam 40 gün boyunca
kendimizi unuttuk. Hoca nerede biz orada. Gece gündüz demeden 40
gün koştuk.”