Ali Demir'e YÖK'ten soruşturma yok

Abone ol

YÖK Genel Kurul'u, Ali Demir için soruşturma iznini vermedi!

YÖK Genel Kurulu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca ÖSYM Başkanı Ali Demir ve bazı ÖSYM çalışanları hakkında talep edilen soruşturma izni talebini oy çokluğuyla reddetti.YÖK Genel Kurulu'nun Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan başkanlığındaki toplantısına, öğle yemeği arası verildi. Toplantıda, ÖSYM Başkanı Demir ve bazı ÖSYM çalışanlarıyla ilgili YGS'deki şifre iddiaları konusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma izni talebi görüşüldü.

Konuya ilişkin yapılan 5 sayfalık yazılı açıklamada, 2011 YGS hazırlık ve uygulama süreciyle ilgili tutum ve davranışlar, görevin ifasında ihmal ve gecikmelerin cezai sorumluluk durumu ile şüphelilerin hukuki statülerinin belirlenmesi konuları ayrıntılı olarak anlatıldı. 

Açıklamanın son kısmında şu ifadelere yer verildi: 

“Sonuç olarak yukarıda özetlenen ön inceleme komisyonunun raporu yüksek öğretim genel kurulu tarafından görüşülmüş, söz konusu raporda önerilen cezai sorumluluğun (görevin kötüye kullanılması) şartları oluşmadığından, men-i muhakemesine oy çokluğuyla, disiplin soruşturması açılması yönündeki talebin ise oy çokluğuyla reddine karar verilmiştir.”

YÖK Genel Kurulunca, ÖSYM Başkanı Ali Demir  ve bazı ÖSYM personeli hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talep  edilen soruşturma izniyle ilgili verilen karara gerekçe olan ön inceleme  komisyonu raporunda, ÖSYM ve soruların basıldığı METEKSAN matbaasında ismi  geçenlerin, kişilerin mağduriyetine ve kamunun zararına yol açmadıkları  gerekçesiyle men-i muhakemelerine (kovuşturmaya yer olmadığı) karar verildiği  belirtildi.

YÖK Genel Kurulu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında YGS iddialarıyla  ilgili ÖSYM Başkanı Demir ve bazı ÖSYM çalışanları hakkında talep ettiği  soruşturma iznini görüştü. Kurul, soruşturma talebini reddederek, konuya ilişkin  yazılı açıklama yapıldı.

Açıklamada, başsavcılığın soruşturma talebiyle ilgili YÖK üyelerinden  oluşturulan üç kişilik komisyonun hazırladığı rapor, rapordaki öneriler ve  ifadelere yer verildi. Buna göre, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi  Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 7. maddesinde düzenlenen  sınav, ölçme, değerlendirme ve yerleştirme işlemlerinin, güvenilirlik ilkesi  çerçevesinde yapılacağına ilişkin temel ilkenin, uygulamaya gereği gibi  aktarılamamış olduğu belirtildi. 2011 YGS'nin hazırlanması ve uygulanmasında ÖSYM  ve METEKSAN firması adına görevlendirilen personelin ve hepsi üzerinde, mevzuat  çerçevesinde görevlendirme ve denetim yetkisini haiz ÖSYM Başkanının ihmali,  tutum ve davranışlarının neticesinde kamuoyunda sınavın kendisine ve sonuçlarına  yönelik kuşkuların ortaya çıkmasına yol açtıkları bildirildi.

Raporda kurumlara ve giderek devlete olan güvenin aşılmasına sebebiyet  verdiklerinin tespiti ve bu eylemlerinin mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi  sonucunda şu sonuçlara varıldığı kaydedildi:

-ÖSYM Başkanı Demir'in, ÖSYM Teşkilat Kanunu'nun 4. Maddesinde belirtilen  başkanlık hizmetlerinin mevzuata, yönetim kurulu kararlarına, başkanlığın amaç ve  politikalarına uygun olarak düzenlenmesi ve yürütülmesi sorumluluğunu gereği gibi  yerine getirmediği, görev gereklerini yerine getirmede ihmal ve gecikmelerde  bulunduğu,

-2011 YGS'de ÖSYM Başkanınca sınav koordinatörü olarak görevlendirilen  Yeliz Selen ile sınavın kapalı döneminin gerçekleştiği süreçte görev yapan Teset  Araştırma Birimi uzmanları Erkam Dündar, Erkan Ataçay, Oğuz Kırdar, Ayşegül Şen,  S. Aysun Akansel, Elmas Çetin, Yasin Arıkan, Orhan Topuz, Ayşe Güçlü, Levent Kale  ve Ceren Deniz Özdemir'in görev gereklerini yerine getirmede kusurlu  davranışlarda bulundukları, talimatlara aykırı hareket ettikleri, derecesi ve  katkısı net bir biçimde, birbirinden ayırt edilemeyecek ölçüde ihmali tutum ve  davranışlarının sübut bulduğu ve gereklerini yerine getirmede ihmal ve  gecikmelerde bulundukları anlaşılmakla birlikte bu eylem ve davranışlarda  bulundukları anlaşılmıştır. Bununla birlikte bu eylem ve davranışlarının TCK'nın  257. maddesinde yer verilen 'Kişilerin mağduriyeti, kamunun zararına neden  olunması veya kişilere haksız kazanç sağlamak' sonuçlarından birine yol açmamış  olması karşısında 'unsurları yönünden oluşmayan görevin kötüye kullanılması  suçundan men-i muhakemelerine karar verilmiştir'.

-2011 YGS'de karşılaşılan kusurlu tutum ve davranışların varlığına karşı  objektif cezalandırılabilme şartı olarak da ifade edilen ve TCK'nın 257.  maddesinde sayılan sonuçların gerçekleşmemiş olması nedeniyle görevin kötüye  kullanılması suçundan söz edilemezse de ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Demir ile diğer  personelin kusurlu davranışları ve görev gereklerine aykırı hareket etmelerinin  disiplin hukuku açısından yetkili makamlar tarafından değerlendirilmesi gerektiği  kanaatine varılmıştır.

-METEKSAN A.Ş yetkililerinden Yönetim Kurulu Başkanı Bilal Altın,  Mühendis Halise İlkay Büyükateş, Mühendis Alper Çiftçi'nin görev gereklerini  yerine getirmede ihmal ve gecikmelerde bulundukları anlaşılmakla birlikte bu  eylem ve davranışların TCK'nın 257. maddesinde yer verilen 'Kişilerin  mağduriyeti, kamunun zararına neden olunması veya kişilere haksız kazanç sağlamak  sonuçlarından birine yol açmamış olması karşısında unsurları yönünden oluşmayan  görevin kötüye kullanılması suçundan men-i muhakemelerine karar verilmiştir.”

YÖK Genel Kurulu toplantısında bu ifadelerin yer aldığı raporun  değerlendirilerek söz konusu raporda önerilen cezai sorumluluğun (görevin kötüye  kullanılması) şartları oluşmadığından men-i muhakemesine oy çokluğuyla, disiplin  soruşturması açılması yönündeki talebin de oy çokluğu ile reddine karar verildiği  bildirildi.

YÖK Genel Kurulu, basına “şifre” diye  yansıyan uygulamanın ortaya çıkmasına, kullanılan yazılım programının  yetersizliği, ÖSYM TAB görevlilerinin ve Meteksan çalışanlarının, programın  kullanımı konusunda henüz yeterli bilgi ve donanıma sahip olmaması ve bu süreçte  yapılması gerekli denetimlerin gereği gibi yapılmamış olmasının yol açtığını  bildirdi.

YÖK Genel Kurulunca, ÖSYM Başkanı Demir ve bazı ÖSYM çalışanlarıyla  ilgili YGS'deki şifre iddiaları konusunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı  tarafından soruşturma izni talebinin görüşüldüğü toplantıya verilen arada yapılan  yazılı açıklamada, adaya özgü kitapçık uygulaması konusunda yeterli yazılım  programlarının dahi olmadığı ve programın yeterince denenmemiş olduğunun  görüldüğü belirtildi.

Programın Meteksan tarafından geliştirildiği, bizzat kendileri tarafından  bile programın eksikliklerinin olduğunun belirtildiği ve yazılımın YGS 2011'in  basım sürecinde henüz son şeklini almadığı ifade edilen açıklamada, “Yazılım  geliştirilirken, muhtemelen zaman darlığı nedeniyle gereksinim analizi  yapılmadığı, yazılımın yeterli olacak şekilde teste tabi tutulmadığı, yazılımla  ilgili ÖSYM görevlilerine eğitim verilmediği, ÖSYM tarafından yazılımla alakalı  resmi olarak bir eğitim ve dokümantasyon talep edilmediği görüşmüştür” ifadesine  yer verildi.

Açıklamada, gerek ÖSYM'nin, gerekse Meteksan firması personelinin yeni  sistemin işleyişiyle ilgili gerekli bilgi ve deneyime sahip olmadığı  belirtilerek, bu nedenle de sınav kitapçıklarının oluşturulması aşaması olan  kapalı dönemde, bir görev ve yetki karmaşası yaşandığının tespit edildiği  kaydedildi.

Meteksan tarafından YGS 2011 için kullanılan programın, taahhüt edilmiş  olan iş tanımını gerçekleştirmede yeterli olmadığının görüldüğü belirtilen  açıklamada, Meteksan firmasının üstlenmiş olduğu görevin adaya özgü kitapçık ve  cevaplarının oluşturulması olduğu ifade edilerek, yazılımın da bunu sağlayacak  özellikte ve güvenirlikte olmasının, üstlenilen görevin bir gereği olduğu  kaydedildi.

“Genel anlamda 2011 YGS'ye ilişkin adaya özgü soru ve cevap kitapçığının  bilgisayar programına girilmesinde gerekli dikkat ve özen gösterilmemiştir”  denilen açıklamada şunlar kaydedildi:

“Hem ÖSYM görevlileri, hem Meteksan çalışanları açıklamalarında  soruların girilmesi ve cevap setlerinin oluşturulmasında kendilerinin sorumlu  olmadığını belirtmişseler de veri girme işleminin Meteksan görevlileriyle ÖSYM  TAB birimi görevlileri tarafından birlikte yapıldığı kanaatine ulaşılmıştır.

Kuşkusuz veri girişleri kimin tarafından yapılırsa yapılsın, asıl önemli  olan denetimin kimin tarafından gerçekleştirileceğidir. Burada da denetimin her  ne kadar YGS koordinatörü tarafından yapılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktaysa  da şartname hükümleri çerçevesinde, adaya özgü kitapçığın oluşturulmasında  sorumluluğun Meteksan'a ait olması nedeniyle, firmanın denetimden tamamen  kurtulduğu söylenemez. Veri girişinde de denetimde de ÖSYM görevlilerinin görev  ve sorumluluğunun yanı sıra Meteksan görevlilerinin de sorumlu olması gerektiği  kanaatine ulaşılmıştır. Dolayısıyla müterafik bir ihmali tutum ve davranışın  varlığından söz edilebilir.”

Açıklamada, “Sonuçta basına şifre diye yansıyan uygulamanın ortaya  çıkmasına, kullanılan yazılım programının yetersizliği, ÖSYM TAB görevlilerinin  ve Meteksan çalışanlarının programın kullanımı konusunda henüz yeterli bilgi ve  donanıma sahip olmaması ve bu süreçte yapılması gerekli denetimlerin gereği gibi  yapılmamış olması yol açmıştır” ifadesine yer verildi.
        
CEZAYI SORUMLULUK DURUMU
        
Açıklamada görevin ifasında ihmal ve gecikmelerin cezayı sorumluluk  durumu konusuna da yer verildi. Kamu görevlilerinin göreviyle ilgili  hükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasının, görevini savsaklamasının, gerekli  dikkat ve özeni göstermemesinin, ihmalde bulunmasının, yetkilerin kötüye  kullanılmasının genel olarak “görevin kötüye kullanılması” suçu olarak  adlandırıldığı ifade edilen açıklamada bu suçun iki yönünün bulunduğu, bunlardan  birinin “görev gereklerine aykırı hareket etmek”, diğerinin de “görevin  gereklerini yerini getirmekte ihmal veya gecikme göstermek” olduğu belirtildi.

Açıklamada, eski TCK'nın bunların her birini ayrı bir suç olarak  düzenlediği hatırlatılarak, bunların 5237 sayılı yeni TCK'nın 257. maddesinde tek  bir suç tipinde fakat ayrı fıkralarda düzenlendiği kaydedildi.

Bunlardan 257/1'de “görevinin gereklerine aykırı hareket etmek”,  257/2'de ise “görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermek”  eylemlerinin suç olarak düzenleme altına alındığı ifade edilen açıklamada, yeni  TCK'nın önceki kanundan farklı bir anlayışla yaklaştığı, eski TCK'nın bu suçun  bir “tehlike suçu” olarak öngördüğü bildirildi.

Açıklamada şöyle devam edildi:

“Doğal olarak da kamu görevlisinin kasıtlı olarak görevini yerine  getirmede kanunlara ve usullere aykırılıklarının varlığı tek başına suçun oluşumu  için yeterli görülmekteydi. 5237 sayılı TCK ise bu suçun “zarar suçu” olarak  düzenlemiştir. Bunun sonucu olarak da suçun oluşması için kamu görevlisinin görev  gereklerine aykırı hareket etmiş olması veya görevi yerine getirmede ihmal ve  gecikmede bulunması tek başına yeterli olmayıp ayrıca eylemlerin maddede yazılı 3  sonuçtan en az birisine yol açmış olması gereklidir. Bunlar 'kamunun zararına  neden olmak', 'kişilerin mağduriyetlerine sebebiyet vermek' ve 'kişilere haksız  bir kazanç sağlamak' dır.

Dolayısıyla, kamu görevlisinin görev gereklerine aykırı hareket etmiş  olması veya görevde ihmal yahut gecikmede bulunmasına karşın, eğer sözü edilen  sonuçlardan biri ortaya çıkmamışsa görevin kötüye kullanılması-görevi ihmal suçu  oluşmayacaktır. Ayrıca bu sonuçlardan birisinin somut bir biçimde var olması  gerekmektedir. Aksi takdirde 'zarar, mağduriyet ve haksız kazanç olasılığı suçun  oluşumuna yetmez' şüphesiz kamu görevlisinin bu eylemi disiplin hukuku açısından  bir disiplin suçuna vücut verebilir.

Günün Önemli Haberleri