Ali Bulaç'tan bomba yazıya açıklama
Abone olAK Parti’nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddiasını köşesine taşıyan Ali Bulaç eleştirilere yanıt verdi.
Ali Bulaç, oğlunun 2011 seçimlerinde AK Parti'den aday
olmak isterken kendi rızasının olmadığını yazdı. Yazar, AK
Parti'nin Türkiye partisi olduğunu söylese de iktidara yönelik
endişelerini yineledi.
Abdurrahman Dilipak'a ait olduğunu iddia ettiği "AK Parti ABD-İsrail ürünü" açıklamasını gündeme getiren Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, ortalığı karıştırmıştı.
Zaman yazarına tepkiler art arda geldi. AK Parti İstanbul Milletvekili Bülent Turan, Ali Bulaç'a 2011 yılında AK Parti'den milletvekili aday adayı olan oğlunu sordu.
DİLİPAK BANA GÖNÜL KOYDU
Hedef tahtasındaki isim "Musibet yağmuru" başlıklı bugünkü
yazısında eleştirilere yanıt verdi. Bulaç, Dilipak ile olan
görüşmesini ve kendisine yönelik tepkilere verdiği yanıtları
maddeler halinde okurlarıyla paylaştı:
1) Ben “AK Parti’nin bir proje” olduğunu yazmadım, “Bir proje miydi?” diye sordum. Yazının başlığı böyle. AK Parti’nin “bir proje” olduğunu iddia eden Abdurrahman Dilipak’tır. Günlerdir tartışılan konu, onun MP Genel Başkanı Abdurrahman Karslı’nın evinde yaptığı konuşma etrafında dönüp dolaşmaktadır. Ben sadece 7-8 kişinin ağzı açık dinlediği söz konusu konuşmayı teyit ettim, herhangi bir ilavede bulunmadım. Dilipak bana gönül koydu. Kendisine “Yanlış yazmışsam açıklama gönder, yayımlayayım.” dedim, o “Zaman benim açıklamamı yayımlamaz.” dedi. Ben “Köşemde yayımlarım.” dediysem de “Gerek yok!” dedi. Maalesef 40 yıllık arkadaşlıklarımız, dostluklarımız zedeleniyor, öyle bir sürece girdik ki, bu ülkenin Müslümanları üzerine İlahi bir ceza olarak musibet yağmuru yağıyor.
AK PARTİ TÜRKİYE PARTİSİDİR
2) Ben tabii ki “AK Parti bir proje olarak doğdu” diyecek kadar olgulardan habersiz değilim. AK Parti, bir sosyolojidir. Bununla ilgili 450 sahifelik kitap yazdım. Özetle dediğim şu: AK Parti, “bürokratik merkez”e karşı “toplumsal merkez”in siyasetteki sosyolojisidir, Türkiye partisidir, hâlâ da belli oranda öyledir."
Küresel güçlerin bu sosyolojiden yararlanmak için belli zatlarla temasa geçtiğini yazan Bulaç, Dilipak'ın “Biz pazarlık gücümüz elimizde onlarla konuşacakken, ‘birileri’ onların orta ve uzun vadeli hesaplarına göre ilişkiler kurdular.” sözlerini köşesine taşıdı.
Ortadoğu'da yaşanan felaketleri, çözüm süreciyle ilgili endişelerini 3. ve 4. maddede dile getiren yazar, daha sonra 2011 seçimlerinde AK Parti'den aday olan oğlu ve iktidar-cemaat kavgasına da değindi:
TAYYİP BEY'İN ONU HİÇ EMEK HARCAMADAN 24. SIRAYA
YERLEŞTİRMESİ BÜYÜK BİR İNCELİKTİ
"5) Benim oğlumun 2011’de AK Parti’den aday olması rızamın hilafına idi. Bizim aile olarak siyasette işimiz olmadığını, seçilirse de lüzum gördüğüm konularda hükümeti eleştirmeye devam edeceğimi, ona seçim kampanyası sırasında ne maddî ne manevî en ufak bir destek vermeyeceğimi söyleyip umreye gittim, karar vereceği gün benimle irtibat kuramadı, kararını vermiş. Rızam olmasa da sonuçta akil baliğ bir insan. Tayyip Bey’in onu hiç emek harcamadan 24. sıraya yerleştirmesi büyük bir incelikti.
BU KAVGA SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
6) Ben savrulmuş değilim. Cemaat de bir sosyolojidir. Cemaatle ilgili hiçbir suçlama kanıtlanamadı. Süren kavga bana büyük ıstırap veriyor. İlk günden arayı bulmaya çalışıyorum. Bu kavganın birçok olayı örtbas etmesi ve bizim birliğimizi bozması sadece Türkiye’ye değil, İslam âlemine zarar veriyor. Bu kavga sürdürülebilir değil. Bizi felakete götürüyor. “Es sulhu hayru’n.”