Ali Bayramoğlu cemaat düşmanı mı?
Abone olZor günlerde Gülen cemaatine yönelik eleştirileriyle dikkat çeken Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, sözlerinin çarpıtılmasına isyan etti.
MİT kriziyle birlikte Gülen cemaatine yüklenen yazar Bayramoğlu, kamuoyunun en çok konuştuğu isimlerin arasında geliyor. Cemaatin emniyetçi bir bakışa büründüğünü düşünen yazar, cemaatin politik bir güç gibi davranmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.
Bayramoğlu'nun konuyla ilgili arka arkaya yazdığı yazılar büyük yankı uyandırdı. Ulusalcı ve muhafazakar kesimler bu yazıları kendi bakış açılarıyla yorumlayınca, Bayramoğlu çileden çıktı. Kendisi hakkında "tuzak kuran, ortalığı karıştıran adam, cemaat düşman" diye bahseden Ahmet Taşgetiren, yazarın hedefindeydi. Bayramoğlu, bugünkü köşesinde hem ulusalcılara hem de yazara çattı:
İŞLERİNİZE GELİRSE DEMOKRAT İLAN EDERLER
"Sizin doğru bildikleriniz bazen eteği düşük adamların işine yarayabilir ve kullanırlar. Çarpıtmak ucuzluktur, ahlak dışıdır, ancak sizin açınızdan, şerh düşmek dışında yapacak pek bir şey yoktur, siyasi alanda yorum yapmak bunu sindirmeyi gerektirir...
Taşgetiren gibilere gelince... Orada ve onlar açısından işin daha vahim olduğunu söylemek isterim... Şöyle:
Hayatı sadece "taraflar"dan ibaret olarak algılayanlar, ilke torbasından her daim kendi çıkarlarına uygun alet arayanlar, eleştirel duruşları, ilkesel bakışı anlamakta zorlanırlar, hatta bundan tiksinirler. Söyledikleriniz işlerine gelirse sizi "demokrat" ilan ederler, hatta 28 Şubat'ta olduğu gibi "arkanıza" saklanırlar. Bakış ve duruşlarıyla ters düşüyorsanız, "sözde demokrat" olmakla kalmazsınız, fitneci olmaya gider isminizin başına eklenecek sıfatlar..."
TAŞGETİREN SORUNLU SORULARI BESLİYOR
Bayramoğlu'nun eleştirileri bununla sınırlı değildi. Taşgetiren ile yeni bir polemiğe meydan verecek ifadeler kullandı. Çifte standart yapmakla suçladığı yazara 28 Şubat ve misyonerlik tartışmalarıyla yüklendi. Bayramoğlu yazısını şöyle sürdürdü:
"Bir dönem misyonerlik faaliyetleri ve tehlikesi iddiaları ortaya atılınca, pek eleştirdiği MGK'ya yönelerek "hemen bu meseleye el atın" diyen yazılar yazmaktan geri kalmamış biridir. Bu yazar bugün yazdığı gazetenin temsilcisi Adem Yavuz Arslan'ın "Bi Ermeni var" kitabına bir göz atsa, misyonerlik üzerinden Dink'in öldürülmesine kadar giden derin bir operasyonundaki dolaylı yerini de görür, ama...
YENİ İKTİDAR OCAĞI HAK GASPEDİYOR
Bu tür insanların bakışları "sorunlu soruları" besler... O zatın da sorduğu "ne değişti de böyle yazılar yazıyor bunlar" sorusu örneğin... Yanıtı 28 Şubat örneğiyle verelim... 28 Şubat'ta karşısında durduğum insani, hukuki, evrensel değerleri tahrip eden bir iktidardı. Destek verdiğim ise bu iktidarın imha etmeye çalıştığı toplumsal-kültürel bir varlıktı. O varlığın politikalarını değil, yaşam hakkını savundum, o günlerde.
Peki bugün? Bugün yeni bir iktidar odağı oluşuyor, hak gasp ediyor, baskı kuruyor... Bugün de ona itiraz ediyorum. Taşgetiren, örneğin, dün mağdurdu, yanında durdum... Bugün tahrip edici yeni bir iktidarı temsil ediyorsa karşısında olurum... Bu kadar basit..."
POLİTİK GÜCE DÖNÜŞÜYOR
Bayramoğlu son olarak cemaat tartışmalarına değindi. "Cemaat Türkiye'de İslami hareketin modernleşmesinin, İslam ile Batı, İslam ile teknolojinin bir tür sentezinin ve yeni Türk muhafazakârlığının köklerinin oluşmasına bir aracı oldu, hâlâ da öyle" diye yazan Bayramoğlu, ardından neden cemaati eleştirdiğini anlattı:
"Bugün sorun bu dokunun cemaat olma sınırlarını aşması, politik olarak aktif hale geçmesi, iktidarlaşmasıdır. Bir yerden sonra sosyolojik örüntünün gölgede kalmasıdır. Gülen cemaatinin milyonlarca üyesi var, pek çok insan bu olaylardan tümüyle uzak, hizmet uğruna malını, mülkünü veriyor, bu meseleyi evladından bile öne alıyor. Ve bu insanların siyasi gelişmeyle, meşruiyet sınırının aşılmasıyla, bunların iç öyküleriyle ilgileri, ilişkileri ve bu konuda bilgileri yok... Bu sınır meselesi ve yukarıda söylenen ayrımlar sadece Türkiye için değil, o cemaat, o insanlar için de önemlidir.
Şunun farkına varmalı cemaat üyeleri: güçlenme, yayılma, özellikle güvenlik birimleri ve stratejileriyle yapılmaya başlanmışsa, o strateji ve uygulamalar cemaati kontrol etmeye başlarlar. Ve cemaat polis mantığına, polise, güvenlikçilere teslim olur... Buradan geri dönmek toplumsala ve meşruya dönmektir... Şeffaflık da budur..."